Belediye bir kamu kuruluşu olmasına rağmen yerel bir kurum olup kısmi özerkliğe sahip olması münasebetiyle halka diğer devlet kurumlarından daha sıcak geliyor. Malum beşikten mezara kadar belediye vatandaşa hayatın müşterek sorunları konusunda hizmet vermekle yükümlüdür. Ancak son çeyrek asırda köyden kente kontrolsüz göçün olmasından dolayı şehirlerin nüfusu beklenmedik bir tarzda arttı, belediye hem nicel, hem nitel açıdan yetersiz personeli ile vatandaşlarımıza kaliteli bir hizmet veremiyor.
Eğer Belediye Başkanı özgüveni yüksek, paylaşımcı ve vizyon sahibi ise bu eksiğini Sivil Toplum Kuruşları ile iş birliğine giderek giderebilir.Mesela Belediye Başkan vekilimiz sayın Karaloğlu bu çalışmayı rahatlıkla yapabilir.
Nasıl mı?
*Merkez ilçelerden başlamak üzere yeterli sayıda sivil toplum kuruluşları ile çalışarak bir ay zarfında tüm vatandaşların kapısını çalabilir, bir yandan vatandaşın belediyeden beklentilerini tespit ederken, diğer yandan fakir fukaranın adresini tespit edip onlara yönelik ekonomik bir plan yapar, hangi mahallede kaç genç yaşıyor? meslekleri nedir? hayattan beklentisi denir? kayda alır.Ona göre bir çare çözüm üretir.
Gençlerimizin ilk üç talebi alınır ve bu üç talepten en az biri yerine getirilerek kendilerine güven verilir, buna evlenme/evlendirme de dahil tabi.
*Meslek edinmeye niyeti olanlara İş-Kur/Halk Eğitim aracılığı ile meslek kursları açılır, dil öğrenmeye meyilli olanlar dil evlerine yönlendirilir, araştırma ruhu taşıyanlar kontrollü kütüphaneye yönlendirilir. Ama hangi gencimiz ne ile uğraşıyor bilinmelidir.
*Dil evlerini bu şekilde idare eder; bir önceki yazımda belediyeden on talebim olmuştu, bunlardan biri dil evleriydi; İngilizce dil evi, Arapça dil evi, Türkçe dil evi, Kürtçe dil evi. Bu dil evleri bazı günler kız, bazı günler erkek gençlere hizmet vermelidir. (Bunun detayları daha sonra düşünülür.)
*82 burç etkinliğini sivil toplum aracılığı ile gerçekleştirir, yine bir önceki taleplerimi içeren yazımda Surumuzun 82 burcumuzun 80 ilimize ve biri Kıbrıs, dileği Erbil olmak üzere 82 belediyeye tahsis edilerek, 27 Mayıs Diyarbakır’ın fetih günü münasebetiyle “Fetih Haftası” oluşturup, bu hafta boyunca bu illerin belediyelerini buraya davet edilmeli demiştim. İşte bu gelen misafirlere Sivil Toplum Kuruluşları mihmandarlık etmelidir.
*Din Hizmetleri Yüksek İstişare Kurulunu kurar, Valilik, Belediye, İlahiyat fakültesi, Müftülük ve ilgili Sendika ve Derneklerden oluşan “Diyarbakır Din Hizmetleri Yüksek İstişare Kurulur” aylık, üç ayda bir gerekirse olağanüstü araya gelip şehrimizdeki dini gidişatın ne durumda olduğu üzerinde bir değerlendirme yapıp basına deklarasyon yayınlar.
*Belediyeye bağlı kültür evlerinin kapısı Sivil Toplumun Kuruluşlarının hizmetine sunulabilir, tabi proje eşliğinde bu anlaşma yapılmalıdır ki takip edilebilsin. Buralarda ne oluyor ne bitiyor, millet çay içmeye mi gidiyor, burada maddi manevi bir kişisel gelişim mi var, kamu adına ne hizmetler yapılıyor. Belirli aralıklarla Belediyenin Sivil Toplum müdürlüğüne/Daire başkanlığına hesap verilmelidir.
*Tabi eğer Sivil Topluma Kuruluşlarına ev sahipliği yapabilme adına bir sivil toplum binası hizmete tahsis edilebilse daha iyi olur tabi. Mesela Galerya’nın ikinci katında boş olan tüm dükkanları iki yıllığına kiralayarak sivil topluma tahsis edilebilir. Oradaki sinema salonları da Sivil Toplumun Kuruluşlarının seminerlerine hizmet verecek hale getirilir.
Bunlar benim aklıma gelen işler, tabi bu konuda bir değerlendirme toplantısı yapılırsa daha güzel fikirler dile geleceğine inanıyorum.
Kısacası şehrimizi bir enstitüye çevirmemiz lazım, isteyen her vatandaş bu akademiden yararlanma fırsatını bulması şartıyla.
Bütün bu çalışmaları bir önceki yazımdaki “Belediye bütçesinin %1’i Sivil Topluma Kuruluşlarına ayırmalıdır” demiştim işte bu çalışmalar onunla yapılmalı.
Evet Sivil Toplum Kuruluşları 5 liralık işi 3 liraya yapar, hem de daha iyi yapar, gönüllü çalıştıkları için, ama sıfır maliyetle bu tür çalışmalar yapılamaz.
İnşallah bu ve benzeri çalışmalarla bu şehre bir ruh, bir heyecan gelir.
Amin demeniz dileğiyle.