Ah ah! Diyarbakır’ın başına geleni bu şehirde yaşayan halk bilir, ama daha çok yaşı ellinin üstünde olanlar bilir.
Bu şehir 20 yılda nüfusu beşe katladı, keşke bu süre içinde yapılması gereken hizmetlerini ikiye katlasaydı. Başka bir ifade ile hazırlıksız misafir ağırladı, ama gelenler geri dönme imkanını bulamadılar. Köylü zorunlu olarak şehirli oldu.
Bu şehirde işsizlik oranı daima Türkiye ortalamasının iki katı,
Buraya verilen teşvikler büyük oranda resmi sivil iş birliği içinde sıcak para olarak bölüşüyorlar,
Bu şehirde KOSGEB de, Kalkınma ajansları da yerli yerinde hakkaniyet ölçülerinde çalışmıyor, daha doğrusu çalışmasına fırsat verilmiyor.
Kızlarımdan biri Peyzaj Mimarıdır, büro açmak için KOSGEB’e müracaat etti, dediler “git büronu tefriş et, gel yardımını al”, geldi hazırlık yaptı tekrar müracaat etti, dediler ki “zaten sen büronu hazırlamışsın, sana yardım veremeyiz.” yani alem kalem edip kendisine katkı vermediler. Ama başkasının dükkanını adres veren bazı kimselere de katkı verildi.
Vay sahipsiz şehrim vay! Beklediğin Şerif Şehremini ne zaman gelecek acaba?
Bu arada belki yeni nesil Şerif nedir bilmez, bu günün ifadesiyle bir anlamda Ombudsman gibi hak ve adalet adına nüfuz sahibi kimsedir Şerif.
Hasan Basri Güzelolğu bu şehre sahip çıkarsa Şehrin Şerifi olarak tarihe iz bırakabilir.
Mesela şu hizmetlerin yapılması için öncülük yapabilir.
1-Malum bu günlerde bazı duyarlı vatandaşlar şehrimize ikinci üniversite istiyorlar, bu üniversite sıradan bir üniversite olmamalı, olacaksa Merdesetüzzehra tarzı bir üniversite olmalı.
Edebiyat, Dil ve Sosyal/Siyasal ağırlıklı olmalı,
Sadece erkeklere özgü olmalı,
Kazanan tüm öğrencileri Kürtçe, Türkçe ve Arapçayı bilmeli,
Ayrıca kendine özgü liseleri olmalı ve o liselerden mezun olan öğrenciler sınavsız olarak buraya alınmalı, mesela sosyal bilimler liseleri gibi. İşte görüyorsunuz birçok açıdan ilginç bir üniversite, ezber bozan bir üniversite, Ortadoğu’nun yönetim kadrosunu yetiştiren bir üniversite niteliğinde olmalı.
*Bu üniversite için ayrıca yeni bir binaya ihtiyaç yok, Sur’da bulunan Mesudiye medresesi, Zinciriye medresesi, Kurşunlu cami, Hüsrev Paşa camii ve Ali Paşa camii müştemilatından yararlanılabilir. Gerekirse buna Deliller hanını da ekleyebilirsiniz.
2-Şehrin dört merkez ilçelerinde “Dil evleri” açarak; Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce dil evleri açıp, oraya kayıt olanlar kapıdan içeri ayağını atar atmaz, sadece o dili konuşmaları lazım ki 6 ay bir yılda dil öğrenme imkanını yakalasınlar. Bu evlerin programlarında edebiyat, müzik, şiir çalışmaları yapılabilmeli, ileriki aşamalarında yazarlık kursları dahi verilebilmelidir.
3-Bu şehrin işsizlik oranını birkaç yol ile azalta bilmelidir. Burada açılan iş yerlerinde, fabrikalarda bu şehrin gençlerine öncelik verilmeli, işe alımlar şeffaf olmalı, adil kriterler bırakılarak alımlarda vatandaşın kalbi mutmain olmalı.
Gecende Valimiz, iki yıl zarfında 25 BİN kişiye iş imkanı vereceğiz şeklinde bir açıklama yaptı, bir yandan sevindim, bir açıdan da üzüldüm, Üzüntümün sebebi şuydu, acaba bu iş alımlarında şaibe olacak mı? Bu 25 BİN kişiden kaç bini şehrimizin mağdur ve müstahak insanları olacak?
Ayrıca işçi ihtiyacı olan illere ihtiyaca uygun meslek erbabı yetiştirerek bu illere nitelikli işçi gönderme yolu ile şehre nefes kazandırılabilir.
Bundan birkaç yıl önce Gaziantep’ten Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı, “Gelecek sene bu şehre 70 bin işçi lazım” demişti.Peki biz şehir olarak GSTO ile iş birliğine giderek 10 bin işçiyi Gaziantep’e gönderseydik nurun ala nur olmaz mıydı?
4-İsteyen her yeni evli çifte 1+1 dayalı düşeli bir butik daire 5 yıllığına kiraya vererek gençler evlenmeye teşvik edilmeli, evlilik öncesi tüm çiftleri “Aile eğitimi” seminerinden geçirmeli.
5-Hz.Süleyman semtinde iç kaledeki tarihi binalardan da yararlanarak İmamı Şafii enstitünün açılmasına ünayak olmalı ve açılışına Dünya Müslümanlar Birliği Başkanını davet ederek dünyanın dikkatini Diyarbakır’a çekmeli, öğretim kadrosu için yerli alimlerimizden yararlanmalı,
6-Her ilçeden prefabrik düğün salonlarını yapıp, isteyen vatandaşa inanç ve kültürümüze uygun düğün yapmaları şartıyla mekan olarak ücretsiz hizmet vermeli,
7-Her ilçede birer prefabrik taziye evi yaparak ücretsiz ve yemeksiz, çay, şeker ve su belediyeden olmak üzere vatandaşa rahat bir taziye ortamı imkanı vermeli.
Tabi yapılabilecek çok şey var, ama bu kadarı dahi Güzeloğlu’nun ayrıcalığı olarak dikkat çeker, bu halk bu tür hizmetleri fazlasıyla hak ediyor. Bu tür hizmetleri Diyarbakır insanından esirgeyenler utansın!
Tabi bu konuda daha nice taleplerimiz var peyderpey dile getireceğiz, ben afaki konuşmam, yapılması mümkün olmayan uçuk taleplerde de bulunmam, bunlar bu halkın beklentileridir.
Bu taleplerimin nasıl projelendirileceğini bilenlerdenim.
Haydi bakalım hoş geldiniz Şerif Şehremini diyelim mi?
Eyüphan KAYA