Ezânla Aramıza Set mi Çekiyoruz!

İlknur ESKİOĞLU

14-12-2020 06:28

   Şanı ve şerefi Allah’a mahsus, yapılan çağrının Allah(c.c) adına olduğu Ezân-ı Muhammedî, İslâm âleminin bütün zikir, fikir, düşünce ve duygu iklimini sinesinde barındıran baş tacıdır.

Ezânın mana ve mahiyeti bahsine bir önceki yazıda değinmiş, değinmiş olduğumuz mahiyetler doğrultusunda “Ezânla aramıza set mi çekiyoruz?” diye sormuştuk.

...

     Sanki ezânın mana ve mahiyeti ile ilgili tüm hâsletler, maziye karışıyor gün geçtikçe. Beli bükük ihtiyarlarımızın anlattığı öğütlerin arasında, gelişigüzel değiniliyor gibi. İslâm âlemine kattığı huzur, huşû, selâmet, esenlik, ferahlık, fetihler yolda takılı kalıyor da gönül âlemine erişemiyor gibi. “Bir zamanlar” diye başlanılan masalların arasında mı kalıyor ezânın ehemmiyet ve mahiyeti?

   Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Erihna Ya Bilâl! (Rahatlat bizi Yâ Bilâl!)” diye buyururlarmış. Hz. Bilâl (r.a)’in o keskin, tok, dokunaklı ve etkili sesiyle okunan ezâna meftun olurlarmış. Tepeden tırnağa tüyleri ürperirmiş sesinin hâşmetinden. Hz. Bilâllerde mi mâziye gark oldu artık? Gözler, kulaklar, gönüller, ruhlar Hz. Bilâlleri arıyor. Sanki bir hâmlık, çiğlik, oturmamışlık ve yetersizlik var ezânlarda. “Yarım kalan bir işe yetişir gibi alelade, okunmak için okunuyorum” diyor ezânlar. Mana ikliminden bî-haber, içleri bomboş, duygusuz gibi. O nağmeler, âheng, etkileyecilik, insanın içini sarıp sarmayalan sıcaklık, yumuşaklık hissedilemiyor. Yarım kalan, eksik olan bir şeyler var gibi. Tamamlanamıyor âdem ezân ile... Nitekim; “Allah güzeldir, güzelliği sever” buyruldu bize. Güzel olan sadâya her geçen gün daha fazla iştiyâk duyar oluyoruz.

   Evrensel bir mesaj vardır ezânda. Belli bir kesime değil; büyük-küçük, genç-ihtiyar, erkek-kadın, inanan-inanmayan, her hâl üzere olan herkese erişiyor. Hayır peşinde olanın da, şerrin perişanlığında ömür tüketenin de kulağına ilişen aynı seda! Ses aynı ammâ duyuş farklı, idrak farklı, anlayış farklı.

   Peki ezân ruhumuzun mevsimlerine hitap ediyor, edebiliyor mu?

     Tarih ezândan etkilenen, huşûsunu derinden hisseden bu vesileyle de Müslüman olan insanlardan bahseder. Bununla beraber Mevlânâ Mesnevisinde, Müslüman olmayı arzu eden bir gayrimüslim kadının, kâfir ülkesinde, çirkin sesli bir müezzinin okuduğu ezânı duyunca Müslüman olmaktan vazgeçtiğini  anlatan bir kıssaya yer verir.

   “Namaza çağırdığınızda onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranışları onların düşünemeyen bir toplum olmasındandır” (El-Maide 5/58) buyurur âyet-i kerime. Medine’de ezan okunup Müslümanlar namaza kalktıklarında Yahudiler, gülüp alay ederler ve “kalktılar, kalkmaz olsunlar; kıldılar, kılmaz olsunlar; rükû ettiler, etmez olsunlar, hiç duymadığımız bir şey uydurdular, ne çirkin, ne kötü bir şey” derler. Bunun üzerine, “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve, “ Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir? anlamındaki Fussilet suresinin 33. Ayeti iner. Peygamber Efendimiz (s.a.v) zamanından bu yana gerek Müslümanlar arasında gerekse de gayrimüslimler arasında ezâna mukavemet eden güruh ne yazık ki meydanlarda saf tutmuştur. Bir taraf ezânın mükerrem oluşunu gözü gibi korumaya çalışırken; bir taraf da asırlardan beri adından, sesinden, Müslümanlara kattığı manevi değerinden rahatsız oldular ve hâlâ oluyorlar, olmaya da devam edecekler. Kararmış kalplerin kapısı nemden öyle yosun tutmuş ki İlâhi aşk giremiyor içeri.

   O hâlde; Ezân-ı Muhammedî'mizin varlığını korumak, dirliğini daim kılmak adına biz Müslüman ümmeti ve İslâm âlemi olarak neler yapmalıyız? Ezân uğruna üzerinde kanlarla, kanlı gözyaşlarının birbirine karıştığı bu vatan topraklarında, beş vakit tevhid ve nübüvveti ve ahiret hayatını bizlere tekrar tekrar bıkmadan, usanmadan hatırlatan İlâhî ve ulvi çağrımız için bize düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?

   Bu konulara da son yazımızda yer vererek konuyu toplayalım ve tamama erdirelim bi-iznillâh. Hoşça bakın zatınıza. Selâmetle...

DİĞER YAZILARI Neydik ne olduk allah'ım! 01-01-1970 03:00 Kur'an-I Kerim 01-01-1970 03:00 Unvan Ezikleri 01-01-1970 03:00 Yavuz Bülent Bakiler/ Sözün Doğrusu -1- 01-01-1970 03:00 Hangimiz Engelli Oluyoruz! 01-01-1970 03:00 Mübarek Olsun 01-01-1970 03:00 Karanfil, Rengini “Kadınların Kanından” Almasın Artık!.. 01-01-1970 03:00 Lütfen Tebessüm Etme! 01-01-1970 03:00 Anne, Kâbe Kim? Baba, Peki Kıble Ne Demek ki? 01-01-1970 03:00 Tezat 01-01-1970 03:00 Kadının Terazisi 01-01-1970 03:00 Kibrit Kutusu 01-01-1970 03:00 Kokoş Teyze 01-01-1970 03:00 Dikkat İstikâmet Huzurevi..!!! 01-01-1970 03:00 Eyvah Yıl Sonu Geldi...! 01-01-1970 03:00 1930’lu Yıllar Uyandırılıyor...!! 01-01-1970 03:00 Limon...! 01-01-1970 03:00 52 Dakikaya Sığan 32 Sene 01-01-1970 03:00 Gizli Sır 01-01-1970 03:00 Mahşer 01-01-1970 03:00 Ol Dem Razı Olunan Olasın... 01-01-1970 03:00 Duyuyor musun? 01-01-1970 03:00 Çınar Ağacı 01-01-1970 03:00 Ey Güllerin Rayihasındaki İnci Tebessümlü Yâr! 01-01-1970 03:00 Derinlerde Bir Gizli Yara 01-01-1970 03:00 Deprem 01-01-1970 03:00 Ah Bu Fotoğraflar 01-01-1970 03:00 Habil mi, Kabil mi? 01-01-1970 03:00