Sığınılacak bir limandı büyüklerimiz bizim için. Gölgelerinde nefes aldığımızı hissettiğimiz, sırtımızı yasladığımız en güvenilir çınar ağaçlarımızdı.
Nâzende torunlarıydık onların. Kucaklarına oturup ağarmış sakallarını minicik ellerimizle sıvazlamayı dünyânın en büyük nimeti bilirdik.
Misvâk kokan ağızlarından anlatacakları o güzelim hikâyelerine dalardık, uçarı hâllerimizden eser kalmazdı onları dinlerken.
"Yabancı" mefhûmunun kimleri kuşattığı belliydi. Öyle çok belliydi ki; şeker uzatan elin, hesâbî mi hasbî mi olduğunu çocuk aklımızla dâhi ayırt edebilirdik.
Peki ya şimdi?
Yıkıldı çınarlar, tıraş edildi Hak yolunda ağaran o sakallar. Misvâk kokan ağızlar, artık irin kusuyor. Şekerlerin tadı ise kekremsi oldu.
O şekerleri uzatan ellerin murdar kokusu yürekleri ürpertiyor. Misk-i amber kokmuyor artık o eller.
Anlatılan hikâyelerin içinde sahtekârlık, menfaat diz boyu! Bakışlardan yanaklara sinsilik, hâinlik akıyor. Niyetlerindeki şehvâni, nefsâni duygular yüzlerindeki çizgilerden okunuyor. Zulüm, ahlâksızlık akıyor alınlarından. Berrak alınları, zifiri karanlıklarda kayboldu. Yüzlerindeki çizgilerin arasından göğüslerine doğru kayıyor akan o zulmün, ahlâksızlığın bulanık suyu. O su, dört bir bucağı târumar ediyor da bir onların taşlaşmış kalplerine sirâyet edemiyor.
Neydik, ne olduk Allah'ım!..
Her geçen günümüzü, bir önceki günümüzden daha hayırlı, aydınlık eyle... Hayırlarla müjdele, kötülerin şerrinden muhâfaza eyle, iyilikte yarış edenlerden eyle bizleri. İyilik tohumlarını yeşertebilmeyi nasip eyle bize. Kötülük nâmına ne kadar tohum serpilmişse bu dünyâya; iman ve ihlâs şuûru ile hepsini toplayabilmeyi ve topladıklarımızın yerine iyilik tohumlarını ekip fazlalaştırabilmeyi nasip eyle cümlemize. Hak ve hakikat için yaşayan ve hak ve hakikat uğrunda yaşayanların sayısını artırmayı gâye edinenlerden eyle biz günahkâr kullarını. (Âmin)
İ. Eskioğlu