DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
İlknur ESKİOĞLU
İlknur ESKİOĞLU
Giriş Tarihi : 27-10-2020 09:23

Ey Güllerin Rayihasındaki İnci Tebessümlü Yâr!

   Sen ki olmasaydın; olmazdı âlem-i şümûl! Senin nurun ile halk eylendi yerde ve gökte var olan ruhlar ve cisimler. Nûr-i Muhammedî ile şeref-yâb oldu kâinât.

   Küre-i arzı sarmalamıştı küfür.Dalâlet, zulüm yağıyordu her bir bucağa. Ahlâksızlık, soysuzluk baş tacı görülür olmuştu. Putlar, şamil eylemişti Mekke’yi. Nasıl da temenna ediliyordu putlara! Kız çocuklarına, vahşice davranılmasına sebep olan kalpsiz kalpler nasıl da tutmuştu birbirinin elinden!  Mekke ürperiyor, kâinât titriyordu. Herkes ve her şey, bir KURTARICI bekliyordu. Zincirleri kıracak, putları yerle yek-sân edecek, mühürlenmiş kalplerin mührünü söküp atacak bir müstefid CÂNÂN arıyordu gökte melek, yerde beşer!

“Ol, Rebiul-evvel ayın nicesi,                                                                                                                                                                                                                                 

On ikinci gice isneyn gicesi.”

    Hicret’ten 53 sene evvel, Fil Vakası’ndan iki-üç ay sonra, Rebiulevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safa Tepesi yakınındaki bir evde vuslat vaki oldu. Aydınlandı karanlık yollar, yandı sönen kandiller, nur yayıldı kâinâtın çehresine. Âlem oldu, başka bir âlem. Geldi Kâinâtın Serveri, güllerin rayihasındaki İnci Tebessümlü Yâr!

    Amine Hatun’a hamileyken, bildirildi Kutlu Nebî’nin müjdesi. “Ey Amine! Bilmiş ol ki, Peygamberlerin sonuncusuna hamilesin.” ...Nurlara gark oldu dünya, Amine oldu şahit. O nurla ki Amine, gördü Şam’ın köşklerini. Amine’ye mukabil Şifa Hatun’a nazire hissiyatlar oldu tecelli. Dedi Şifa Hatun; “ Doğudan batıya bütün dünya nurla doldu.” ...

   Abdülmuttalib, “Muhammed” koydu adına. Buyurdu ki; “Maksadım ve istediğim bu ki: Onu gökte Allah ve yerde halk pek çok övsünler” ...  “Envar ile kâinât doldu/ İşte o gece sabah oldu.” Nurlara mutabık; olağan üstü haller vuku buldu. Oldukça sağlam inşa edilmiş olan Kisra’nın sarayı çatladı, yıllardır yanan ve kendisine tapılan ateşgede söndü, Save gölü kurudu, Semave Vadisi’nin suları taşarak akmaya başladı.    

Hoş geldin Rahmeten li’l âlemin,                                                                                                                                                                 

Hoş geldin Şefîü’l müznibîn,                                                                                                                                                                              

Safalar getirdin, NUR yüzlü, İNCİ dişli.                                                                                                                                                          Sen ki; iyi ki geldin! Şaduman oldu kırık kalpler, yarık başlar.                                                                                                                        Anam-babam feda olsun sana YÂ HABÎBULLÂH.

   Duyuldu hak din İSLÂM arş-ı a'lâda. Tevhid akidesiyle çınladı yer ile gök. Yepyeni bir devr-i âlemin kandilleri yandı dünyada. SEN geldin ya; kor ateşlerde yanan cehaletin üstüne sular serpildi. İlim ve tefekkür sarıldı, boynu bükük, omzu çökük âleme. Hak ile batıl ayırt edilir oldu. Hak boy gösterdi, şaha kalktı. Batıl büktü boynunu, çöktü, düştü  görünmez kuyulara. Sen geldin ya EFENDİM, yutkunurken boğazda takılı kalan, bütün benliği tarumar eden hal-i pürmelaller lütfa erişti!

Ey Mefhar-i Mevcudad!                                                                                                                                                                                    

Ey âlemlere rahmet olarak, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen SULTAN-I ENBİYA!

   “Güneşi sağ, ayı da sol elime verseler, ben bu davamdan asla vazgeçmem” dedin. Dedin de mest ettin gönülleri GÜL KOKULU SEVGİLİ! Sen ki; ümmetin için ne zulümlere ducar oldun. Doğru yolu, hakkı, hakikati miras bırakmak için nasıl işkencelere maruz bıraktılar seni. İSMİ SEMADA AHMET, YERDE MUHAMMED OLAN, Ey inci dişli, güzel benizli yâr! Habis ruhlu ruhsuzlar, yollarına dikenler koydular, o ayakların kanlar içinde kaldı. O  vakarlı başından, o heybetli omzundan işkembeler döktüler. Gözünden de gönlünden de kanların, gözyaşların eksilmek bilmedi de sen yine de sükut eyledin, dedin; “ Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı.” Cihana nûr yağdıran Nûrani, inci dişlerini kırdılar. Sen yine tebessümün ile güllerin nefhasını coşturdun SEVGİLİ.

   Ey ilmek ilmek kalbime aşkını işlediğim DOĞAR DOĞMAZ SECDE EMRİ VERİLEN HABîB! Bu hicrân aşkı, pinhan oldu bîçâre, aciz kırık dökük kalpte. Ümmetin sahabelerine imreniyor Resûl'ü Ekrem! Onlar gibi dizinin dibinde oturup, o narin dudaklarından dökülen muhabbetinle, ah hemhâl olmak nasip olaydı! Güller mi bu denli meftun rayiha saçıyor, yoksa bu rayihalar mı senin hasretini kamçılıyor? Sevr mağarasının ağzına, güvercin yuva yaparak yumurtladı, örümcek de ağ yaptı. Müşrikler düşünsün ki; Allah Resûl’ünün ve Ebu Bekir(r.a)'in buraya girmesi mümkün değil. Mağaradaki kalan delikleri de, yine Mekke’li müşriklere yerlerini belli etmemek için Ebu Bekir (ra) kapattı. Hz.Muhammed(sav), Ebu Bekir’in omzuna başını koyup istirahate koyuldu. Ebu Bekir (ra) bir deliği kapatmadığını sonradan fark etti, Hz. Muhammed (sav)'i uyandırmamak için ayağıyla deliği kapattı. O delikten bir yılan ayağını soktu da omzundaki başa kıyamayıp dişini sıktı. Lakin; can acısından gözünden akan yaşa mani olamadı. O Server ki; mübarek bedenine akan gözyaşını fark etti, uykusundan uyanıverdi. Tükürüğü ile Ebu Bekir'in ayağını ovdu, acısı geçsin diye. O yılan dile geldi; “Kızdım sana Ebu Bekir! Yıllardır görmek istediğim Peygambere kavuşmuşken yolumu kapattın, o yüzden soktum seni.” Sübhân-Allah!

   Bu virane kalpler, mağaradaki yılan misali sana sevdalı Fahr-i Kâinât Efendimiz.Ebu Bekir’in bir tek gözyaşının katresi seni uyandırmaya yetti de; senin katre katre akıttığın gözyaşlarına dünya uykusundan nagehan uyanamayan, kalbindeki mührü kaldıramayan, aciz ümmetinin âkibeti ne hazin GÜLLERİN EFENDİSİ!

   Sen ümmetine, seni görmeden sana inanacak oldukları için; “ Kardeşlerimi görmeyi ne kadar da çok isterdim, onları ne kadar çok özledim” buyurdun. Kardeşlerim(!) dedin biz ahir zamanın şâibesine  kapılmış ümmetine. Hem ağladın hem de devam ettin; “ Onların gülmeleri ibadettir, şakalaşmaları tespihtir, uykuları ise sadakadır.Allah onlara günde yetmiş kere nazar eder.” Daha da çok ağladın, kâinât bir kere daha yeşerdi gözyaşların ile; “ Onlara müştakım, onlara kavuşmak istiyorum” buyurdun.

   Ah efendim! Ağlama ne olur, gül Efendim! Senin o gül cemâlinden dökülen bir katre gözyaşının hakkını ödemekten aciz kaldı bu ümmetin. Gülmelerimiz oldu, şeytanî!. Şakalaşmalarımız desen kibir kokuyor, Efendim! Biz senin gül kokan teninin rayihasını, herc ü merc ettik günahlarımızla! Hangi uykumuz ki sadaka hükmündedir Allah-u âlem. Uyanıklıktan bî-haber oldu bu ümmetin mercan yüzlü, endamıyla sarhoş eden KAİNATIN EN GÜZELİ. Biz uğruna yaratılan kâinâtı, tarumar ettik AFFET BİZİ ŞAH-I RUSUL !

   Biz acizane  bir mihman-dar, sen ise yolu hanelerimize düşen bir misafir yolcu olsan; nasıl, nereye buyur ederiz SENİ? Hangi katı kalpli gönüle yaraşır, hangi dünya kokusuyla dolan hanelerimize sığarsın? “ Bilmiyorlar, bilseler yapmazlardı” buyurursun ya; biz bütün hakikatı öğrenecek-öğretecek imkana hâiz iken, cahiliye devrini aratmayan taşkınlıkların içinde, eriyip gidiyoruz! Bizi böyle huzuruna kabul eder misin Habîb-i Hak? Yine de kardeşin beller misin biz ilmin varlığı içinde, cahil kalmış ümmetini? Biliyor musun Peygamberim? Biz güllerin o huşu veren rayihasını bile bozduk!

   Bilmediğimiz bir hayat ile hayattasın Güller Gülü! Senin cesedin çürümez. Hani kabrindeki melekler, ümmetinin söylediği salâvâtları SANA iletiyorlar ya! Hakkını veremediğimiz emanetlerine, sevgine, gözyaşlarına rağmen; kabul buyurur musun günahkâr ağızlarla, hôd-bîn kalplerle edilen salâvâtlarımızı?

   Allah’ım sen bizleri Peygamber Efendimiz(as)'in şefaatine nail olabilmeyi nasip et! Bizleri sancağının altında toplanmaya layık olan kullarından, Kevser havuzunda beklenen ümmetlerden eyle. Kutlu Nebi! Kutlu olsun doğumun, mübarek olsun gecemiz! Şefaat Ya Resûlullah! Salât sana, selam sana Efendim!  ALLAHÜMME SALLİ ÂLÂ SEYYİDİNA MUHAMMED. Allah ve Resûl'üne muhabbetle...

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA