DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
İlknur ESKİOĞLU
İlknur ESKİOĞLU
Giriş Tarihi : 21-12-2020 09:06

Limon...!

   İnsan odur ki; hep bir anlam ve mana arayışı içindedir. Kimisi neyi aradığını ve aradığı değeri niçin aradığını bilmeksizin arar, kimisi de aradığı değeri biliyor olmasına rağmen ararken kaybolur anlamın ve mananın boşlukları arasında. Nitekim; “ Her arayan bulamaz lâkin bulanlar arayanlardır.”

   Öyle ânları olur ki insanın kör ve karanlık bir noktaya bütün umudlarını sığdırır. Güneşin aydınlığına ve sıcaklığına ellerini uzatamaz. Kapısı kapalı bir odada, kapıdan içeri sızan varla yok arası bir katrecik ışık huzmesine sarılıdır tahayyülleri. O ışık huzmesidir ömrünü taçlandıran. Ve yine aynı ışık huzmesinde bulur aşkı ve muhabbeti.

   Her türlü kusur ve noksan sıfatlardan münezzeh olan, kendisinden başka imdat edecek ilâh olmayan Allah (c.c), kâinatı aşk ve muhabbetle yarattı. Bu yaratılışın merkezinde olan insan da kalbine aşkı ve muhabbeti yerleştirdi. Lâkin; insan insana her dem şifa olamayabiliyor. İnsanın zehrini alan insan, ucu zehirli olan iğneyi kalbe kendisi batırarak zehir dolduruyor. Bu yüzdendir ki; insan, insanla kuramadığı bağını kâh bir bitkiyle kâh bir hayvanla veya herhangi bir canlı-cansız nesnelerle kuruyor. Bu noktada Prof. Dr. Psikiyatrist Kemal Sayar: “ İnsan, ömrü boyunca bağ kurmak istiyor. İnsanla kuramadığı bağı nesnelerle kuruyor, susuzluğunu gidereceği, sırtını yaslayacağı bir istinatgâh arıyor” diye söyler.

   Öyle ya; “ Nasıl susamış bir dudak suyu ararsa, su da susuzluğunu dindireceği bir dudak arar.” Bir bitkide, bir hayvanda tıpkı insan gibi aşka ve muhabbete susar. İnsanın insandan beklediği alâkayı onlar da insanlardan bekler. Sevgiye sevdalıdır tüm yaratılmışlar.  Bir hayvan, bir bitki insanın yaşama nedeni olur. Karanlıklar içindeki aydınlığı görmeye vesilesi olur. Yalnızlığına ortak olanı, yüzüne yayılan tebessümü ve derttaşı olur.

   Hele ki insanla hayvan arasında olan bir aşk var ki; tüm engellere rağmen limon râyihaları eşliğinde  kalbin engel tanımadığı bir muhabbete duçar oluyor. Hem de menfaat gütmeyen, karşılık beklemeyen, çıkarsızca odaya yayılan limon râyihaları ile bir bütün oluveriyor.

   Henüz girmiş 9-10 yaşlarına, edâlı işveli bir İstanbul kızı, ona emanet verilen uzuvlarının işlevini yitirmesi hasebiyle yaşam mücadelesini, engelli bedeniyle deruhte ediyor. Yalnız sol yanındaki, o küçücük et parçası; hiçbir engele giriftâr olmuyor. O kalbi, mesrurâne vücudunun hiçbir engeline takılı kalmadan bütün engellere mukavemet ediyor. Kapının aralık kalan bölmesinden, yağan yağmurdan, doğan güneşten, günbatımından maddi-manevi bir şifa, sürûr kaynağı arıyor. Bir çift gamzeli tebessümü şifa suyu addediyor kendisi adına.

   Bıkmadan, usanmadan 21 sene boyunca aynı istikamet üzere ikame edilen muhayyileler ile dopdolu, kaderin ağlarını ördüğü, bir o kadar girift vakitlerdeki tek sedânın odanın içine yayılan saatin tik taklarının olduğu gelip geçemeyen günler... Bu günleri vaveylâ ile geçiren İstanbul’un perçemli güzelini, günlerden bir gün, çalan bir kapıyla beraber limonun o mayhoş nefhası sarhoş ediyor âdeta.  Evet bir limon elinden tutuyor onun. İnsanla gideremediği yalnızlığını, 45 günlük olan, limon ağacının altında bulunan, adını da bu nedenden ötürü; LİMON koyduğu bir kediyle tamama erdiriyor. Ve 7 yıl boyunca süregiden derin bir samimiyetle yaşanan bu sevgiyle, her gün yeniden vuslata erişini kutluyor ve akabinde her gününe binlerce şükür ediyor.

   Sevgi işte her canlıda özü itibariyle var olmasına var da; sevme biçimi, varlığın mi’yarına tekabül farlılıklar arz ediyor. Tabi her şeyden önce de ilk etapta sevmeyi sevmek gerekiyor. Yunus misali; tüm yaratılmışları, Yaratandan ötürü sevmeyi şiâr edinebilmek asıl mesele.

   Sokaklarda ayaklar altında yaşayan, sağa sola itilip kakılan, hunharca araçlar altında ezilen, ölüsünü bile ortadan kaldırmayı hayâ bilmeyen insanların arasında nefes mücadelesi veren bir kedi: insana diğer insanların yapamadığı “sevgi tokluğunu” yaşatıyor. İnsanların zulmüne maruz kalan bir hayvan; engelli bir bedenin emanetliğine mâlik olan insana kol-kanat geriyor. Yatağında birisinin hatırında olabilmeyi bekleyen bir genç kızın, can yoldaşı bir kedi oluyor. O yemek yerse onunla yiyor. Yanağına dökülen inci taneli gözyaşlarını patileri ile yakalamaya, dili ile silmeye çalışıyor. Hem arkadaş ve dost oluyor (belki daha da ötesi) hem de arkadaşlık, dostluk ve sahiplik görmek istiyor. Sıcak sobanın yanında mayışırcasına sıcacık bir bedenin eline, ayağına, göğsüne sığışıp uyumayı tercih ediyor. Kendisini öyle güvende ve emniyette hissediyor. Bu minvâl doğrultusunda yüreği güzelliklerle dopdolu olan genç kız da müşterek duygularla bu samimi sevgiyle dans ediyor. Öyle bir dans ki; insanın yaptığı vefasızlık neticesinde sonlanan duygular gibi sonlanmıyor. Sevginin yansımasını her güne ayrı ayrı serpiştiriyor, ruha sükûnet veriyor.

   “Mır mır” seslerine gizlenen  “Ya Rahîm” ismî şerifindeki doyumsuz lezzetin verdiği lisân-ı hâl ile taalluk eden sevgi yumağı. Limonun beklediği de; kör bir noktaya sığdırdığı duâlarının kabulünü görme şerefine nâil olan, engelini engel tanımayan, engeline takılmaksızın yaşama aşkıyla dolu olan gül yüzlü mercanın da beklediği sadece ve sadece; sevgi ve sadakatti.

   Ne mutlu ki; duâlar, yağmur gibi ne vaktinden önce yağıyor ne de vaktinden sonra. Vaktine asılı kalıyor. Allah illâ insanı, insana vesile kılmıyor. Nice nimetleriyle de teselliye, kapı açılmasını nasip ediyor. Bir kuş, bir köpek, bir kedi, saksıdaki bir çiçek insanın tek başınalığını giderebiliyor. Umudu, uğraşı, neşesi, saâdeti, gülen yüzü oluyor. Tıpkı kalbinin engeline, karakteri ve ahlâkı ile mani olan bu yüzü güzel genç kız gibi.

   O, doğurmadan veya bir evlat edinmeden annelik şefkatini limonuyla yaşıyor. Limonunu evladı biliyor. “Oğlum” diye bağrına basıyor. Aralık kapının ardından; “Sesimi duyan var mı?” diye bağırıp, sesini duyuramazken; 7 senedir “mır mır” sesiyle bir iniltisine yanına zıplayan bir emaneti var. O limon râyihası da belli ki annelik râyihasının vakarında ki; onsuz ürküyor her yerden ve her şeyden. Çünkü biliyor sokaklarda yalpalayan hayvanlardan çok daha emniyette, güvende ve sevginin kollarında.

   Her güzel duygu, böyle karşılıklı olunca ne hoş bir ibretlik kıssa oluyor değil mi? Oysa kaybolan, bozulan sevgilerin içinde her canlının aradığı böylesi bir hikaye işte. Sevda ille de sinemalarda, dizilerde olmuyor. Asıl sevda, böyle resmedilmesi zor hayatlarda tutsak kalıyor. Bütün yaratılmışları, Yaratanın hatırına  hulûs-î  kalp ile sevebilmenin duâsı ve temennisiyle. Genç kız ve limonun gönüllerimize bıraktığı “sevgi nefhasını” besleyebilmenin iradesiyle; sevgiyle kalın inşâAllah...

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA