DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
İlknur ESKİOĞLU
İlknur ESKİOĞLU
Giriş Tarihi : 10-12-2020 07:53

52 Dakikaya Sığan 32 Sene

   Her gönlü sarmalayan bir sarmaşık gülü vardır. Âdem işte sol yanına sakladığı ve zihninde yer eden bir murada mâliktir muhakkak. O gönül ki; kâh hâsıl olmuş muradların tebessümü ile taçlanır kâh da erişemediği bir hâslete gebedir. Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Gönle göre yatan aslan da değişkenlik gösterir. İnsan ulaşır veya ulaşamaz gönlündeki muradına... Her ne olursa olsun gönül boş kalmaz hiç. O, bir şeylerle, birileriyle meşguldür mütemadiyen.

  Zamanın birinde delikanlının birinin de gönlü bir yâr ile meşguldür. Gönlünde yatan yâr da ahvâlin farkındadır. Genç kızın gönlü de delikanlıdadır. Farklı şehirlerde  birbirlerinin sevgisinden haberi olarak yaşayan iki genç. Nasip o ya; ne delikanlı genç kızı istemeye meyyal olabilir ne de genç kız delikanlıya bir işaret gönderip kapı aralayabilir. Bu esnada delikanlıya başka bir genç kız önerilir. İlk etapta istemez delikanlı,  pek oralı olmaz. Bir müddet düşünür ve genç kızı görme iştiyâkı doğar içine ansızın. Bu teklif de bulunanlara haber gönderir: “Düşündüm de” der, “Görüşmekle bir şey kaybetmem. Bir görüşelim!”

   Nihâyetinde genç kızın tarafına haber gönderilir. Bu esnada da gitmeden önce genç kızı önerenler,  genç kızın iyi yönleri hakkında bildiklerini, delikanlıya anlatırlar. Sabit fikirlidir delikanlı. Kendinden ve değerlerinden taviz vermeksizin: “Benim kırmızı çizgilerim, prensiplerim ve ölçülerim var” der. Genç kızı önerenler de: “ Seni çok iyi bildiğimiz, kızı da tanıdığımız için sana  münasip bulduk zaten” diyerek delikanlıyı bir nebze olsun ikna etmeye çalışırlar.

    Delikanlı kızı görmeye gider. Kızı daha görür görmez eli ayağına dolaşır, kalp ritimleri değişir, ılık ılık terlemeye başlar. Karıncalanan ellerini hissedemez âdeta. Muhabbetten ve çay faslından sonra delikanlı genç kız ile başbaşa görüşmek istediğini iletir mihmândârlara. Mihmândârlar da iki gencin görüşmeleri için yardımcı olurlar.

   Genç kız da heyecanlıdır, yanakları al al olur mahcûbiyyetten. Başı önüne eğilmiş, delikanlının çehresine bakamaz. Belli ki iki ayrı kalp, aynı anda birbiri için atmaya başlar. İki genç, hâl hatır faslıyla muhabbete bismillâh derler. Daha sonra delikanlı asıl mevzuya adım atar: “Bu iş olursa eğer...” diye konuşmasına başlar ve kırmızı çizgilerini, prensiplerini genç kıza izah eder. Genç kız düşüncelere dalar ve ardından: ” Düşünmem için bana biraz zaman verir misin?” der. Delikanlı ciddileşir hemen, keskin, net bir ses tonuyla: “Zaman yok, anlaşılmayacak bir hâl de yok. Kabul ediyor musun?” der. Demiştir demesine de, “Ya kabul etmezse!” diye de içi içini yer. Kalbi yerinden çıkacak gibidir. Genç kızın hoşuna gider tabi delikanlının bu tavrı. Kalbinden geçeni, bir türlü lisânına dökemez. Bir müddet iki genç de birbirinin gözlerine derin derin bakarlar. Bu bakışların arasına sonunda  kararını serpiştiriverir genç kız: “Kabul ediyorum.”

   Delikanlı mutmaindir duyduğu karar karşısında. Bu hâlet-i rûhiyye içinde heyecanlı kalbi ile, bir o kadar da dingin tavrına gölge düşürmeden; “Benimle evlenir misin?” der. Sükûnet bürünür etrafa. Genç kızın alnından boncuk boncuk terler dökülmeye başlar. Kolay mı, alnının yazısının karar aşamasıdır. Delikanlı terleyen avuçlarını, cebinden çıkardığı beyaz mendiline siler. Güya bir öksürük sirayet etmiştir de ağzını kapatmak için çıkarmıştır mendili cebinden. Kim bilir  bir daha cebinden çıkaracağı mendil, sevdiği tarafından adlarının baş harflerinin işlendiği bir mendil olur belki!. Genç kız da elini alnında gezdiren mahcup bir edâya bürünmüş olsa da o da alnının terini siliyordur.

   İki dakikalık sükûnet delikanlıya iki yıl gibi gelir. İki gencin de başı önüne eğik bakamazlar birbirlerine bu iki dakikalık sürede. Genç kızın başını kaldırdığını fark eden delikanlı da doğrultur başını. Sorduğu sorunun cevabı takdim edilecektir. Genç kız delikanlının gözlerine tüm samimiyeti ile bakarak; “Nasipse olsun” der.

   Delikanlı için mükemmel bir finaldir bu. Bir o kadar da iki genç için yepyeni bir hayatın başlangıcıdır. Delikanlı mendilini cebine geri koyarken gözü saatine ilişir. Gözlerine inanamaz. Günler, haftalar, aylar gibi gelen, 2 dakikayı bile 2 yıl hükmünde gibi hissettiği,  kalbi zorlayan bu ân sadece; ‘52 dakika’ sürmüştür.

     Sadece 52 dakika...Ve bu 52 dakikada alınan evlilik kararı... Peki sonra mı ne oldu? 52 dakikalık bir zaman diliminde verilen evlilik kararının üzerinden, tam 32 yıl geçti. Kördüğüm ne âlemde diye soracak olursanız; hâlâ ilk günkü gibi...

...

   Hey gidi mâzide kalan sevdalar...  Ah maziye gömülen aşklar, sevgiler. Sathta kalan aşkların girdâbında savrulup duruyoruz. Âhir zamanın salıncağında aşktan bî-haber sallanıyoruz; şu uçsuz bucaksız kâinatta. 52 hafta boyunca birbirini tanıyanlar 32 dakikada birbirlerinden sıkılıyor, adına modern çağ denilen şu hengamede.  Gayr-i meşrû ilişkiler oldukça revaçta, meşrû ilişkilere ise sırt dönülür oldu. Sosyal medyada, dizi ve filmlerde gayr-i meşrû ilişkiler öyle bir özenti konusu hâline geldi ki içi bomboş duygular kapladı benliğimizi. Nefsi tatmin eden ve  bir gecelik ilişkiler baş tacı ediliyor. Yetmiyor, gayet olağan karşılanıyor. Adlarından dahi zinhar hoşlanmadığım; “flört” veya “manita” yaftası aşılanıyor ve beyinlere işleniyor. Gayr-i meşrû ilişki ile aşk yaşayanlar öyle mutlu pozlar sergiliyorlar ki  bunun aksine evlilik hayatı da sürdürülemez bir kurum olarak lanse ediliyor. “Evli olanlar hep mutsuz” algı yanılması ile sahte ve heves uğruna birlikteliklere kapı aralanıyor. Sevgili olanlar mutlulukta tepe noktalarda, evli olanların hayatı ise zindan gibi gösteriliyor. Sadece kağıt üstünde bir evlilik hayatı çarpıtması yapılıyor.  Sonuç olarak; elbise değiştirir gibi 52 dakikada değişen duygularla, 32 dakika bile kimse kimseye tahammül etmiyor, edemiyor. Doyumsuz nefs, bir gönle hemen doyuyor lâkin nefsi doymak bilmiyor. Ondan, diğerine... Diğerinden de bir diğerine sekiyorlar. Ömürlük sevdalar yerini ânlık, maddi-manevi çıkarlar doğrultusunda süregiden (hatta gidemeyen) modern aşksızlığa bıraktı.

     Yâri göremeyen, göremedikçe de hasreti artan o mâzideki sevenlerin diline Karacaoğlan misâli pelesenk olmuştu: “Güzel, ne olmuşsun/ görülmeyi, görülmeyi.” Seven sevdiğini kalbinde taşıdıkça güzelin, güzelliği de katmerlenirdi. Günümüzde de: “Güzel, kendine bakmayı bakmayı güzelliğin gitmiş. Masken düşünce tipim olmuyorsun, çekemem seni” diyen, sûrete aldanan, takvayı, edebi, ahlâkı, hayâyı, kalp güzelliğini ... kısacası tüm değerlerimizi, sevdalarımız gibi mâzide bıraktık. Beden güzelliği olduktan sonra kalp güzelliğinin yüzüne kimse bakmıyor, lüzumsuz eşya gibi çöpe atılıyor. Kullanıldıkça gözümüzde ihtişamı kaybolan eşyalar gibi görüyoruz birbirimizi. Kullan ve at metodu! Âhir zamanın içinden geçerek, işte böyle bir alâmete doğru gidiyoruz.

   İlk günkü gibi kördüğüm olanların ve kördüğümün ilk günkü gibi kaldığı iki cihânlık aşklar misafir buyursun gönül hanemize inşâAllah. Selâmetle...

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA