Gizli Sır

İlknur ESKİOĞLU

30-11-2020 06:40

Yaratan ile yaratılan arasındaki gizli sır!

Kimsenin sesini duymadığı o  ânlarda, sesini bir duyan var. ‘’O’’ canhıraş çığlıklarını da , en ulvî değerli gördüğün mutluluklarını da ayırt etmeksizin dinleyenin...Meramın aynı mevzular olsa bile, gönlüne sığdıramadığın her ne ise tekrar tekrar anlatmak istediğinde; “ Yine mi sen?” demiyor. Sen ‘Allah’ diyorsun , arş-ı alâ titriyor. Senin nidâlarına ‘lebbeyk’ nidâları karışıyor. Burnuna gaiplerden huzurun o tılsımlı rayihası, kulağına  da ‘hû hû’ sesleri ilişiyor. İşte o dem, mest oluyorsun i'lâ-yı kelimetullahın seninle oluşuna, kalbin sarhoş oluyor aşk şarabıyla. 

 “Duânız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”( Furkan S/ 77) buyuruyor bizlere âyet-i kerime. Duâ, Allah(c.c) ile kul arasındaki en güzel muhabbet, en kıymetli gönül sırları. Her hâl üzere, o hâl üzerine Allah’a bağlı ve bağımlı kalmanın yolu, duâ! Kederini de sevincini de anlatacak bir âdem bulamadığında, bir âdem bulsan da gönlünün tercümanı olamayacağını düşündüğünde kapıları hiç kapanmayan bir YÂR var. Sen yeter ki o kapıyı bul, o kapıyı vurmanın adabını bil, o kapıda durmanın hayâsına bürün. O dem, beklemenin ve sabrın anahtarı avuçlarının içine emanet edilir. Öyle bir emanet edilir ki; o anahtar vesilesiyle açılmadık kapı kalmaz.

Duâ, Arapça  d-a-v harflerinden türemiş hem isim hem de mastar olarak kullanılabilen bir kelimedir. Mastar olarak kullanıldığında; “ çağırmak, seslenmek, istemek, yardım, talep etmek, davet etme, yalvarma, isimlendirme, bir şeyi sevk etme “,  isim olarak kullanıldığında ise; “ küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, vâki olan talep ve niyaz” anlamlarına gelir. Dilimize de Arapçadan olduğu gibi geçmiş; “yakarış,  Tanrı’ya yalvarma, yakarış için söylenen dini metin”  gibi anlamlara gelmektedir.

 Duâ, bütün dinlerde sabit bir ibadet şeklidir. Yahudilikte Tanrı’ya yaklaşma, Hristiyanlıkta Tanrı’ya ulaşma, onu tanıma ve vicdanın sesi olarak görülür. İslâm’da ise; Allah’a yakarma, istek ve ihtiyaçlarını arz ederek O’nun lütfunu dileme, çağırma, seslenme, ibâdet etme, Allah’ın birliğini tanıma, bir durumu arz etme, isnat ve iddia etme anlamlarına tekabül eder.

 W. James, duâyı “dinin ruhu ve özü” olarak nitelendiriyor. Ruhun şifa kaynağı duâ! Duâsız kalırsa gönüller, eksik kalır insan. Taşan acziyetini, yakarışını, pişmanlığını, gamını, huzurunu, neşesini gökyüzüne uçurtma uçurur gibi uçurmak ister insan. Bilir ki kalp, Rahmân ve Rahîm olanın sancağı altına girmek istiyor. İstiyor ki gaflet uykusuna dalan ruh, uyansın bu hercümercin uykudan. Dil zikirde, gönül Allah ile oynaşta, ümit ve korku arasında, eller semada, günahlarından boynu bükük biçâre kul, huzur-u rahmânın gül bahçesinde, gül kokularının arasında mest olmayı diler.  Bu hâl vuku bulmuşsa bilinir ki; icabet saati ile müşerref oluna . Zira bedenin ve ruhun tedavisinin, dermanı duâ, bulanık gönüllere en keskin terapi olur. “Kimsesiz mı kaldın kulum ? Ben kimsesizlerin kimsesiyim!” diyen İlâhi seslenişi duyar insan duâ saatinde. Günahlar için affın kapısı, maksuduna erişmek için sabrın yolu, hedefini taçlandırmanın güzergâhıdır duâ. Bir yolda arkalı önlü yürür fiili ve kavli duâ. Önce fiili duâlar. Önce emek, alın teri  yol arkadaşı sonra tevekkül ve duâ...

Kabul olunmaz değildir hiç bir duâ. Henüz vakti, vâki olmamıştır. Sen ektiğin fidan tutmadı zannedersin; ta ki meyvesini görene dek. Lakin meyveyi toplamanın da bir vakti var elbet, ham meyve damağa ekşilik verir.

 Vuslata varış kolay değil ey can ! Sen vuslat kapısına sırtını dönme de sırtını yasla yeter ki ! Ya muradın hâsıl olur, ya bekleme salonunda kalır, beklediğin müjdenin de en değerlisine vakıf olursun ya da nasibine düşen payın, hiç ummadığın ummanlardan gelir yanı başına konar.

Nitekim Hz. Yunus (a.s) duâsının samimiyeti ile balığın karnından kurtuldu. Hz. Eyyub(a.s) duâsı ile şifa buldu. Ateş, duânın vesilesiyle serinliğin selâmeti oldu. Hz.İbrahim(a.s)'e. Kuyulardan, zindanlardan  Yusuf(a.s)'u  çıkaran da duâsının tılsımıydı.

Hz. Pir :” Şunu iyi bil ki; eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hâsıl olur “ diye buyurmuş ise;  Hz. Yakup (a.s) misali, taşan kederimiz ve üzüntümüz yalnız Allah’a şikayet ve arz bi-iznillâh.

Duâlarımız affımıza ve muradımıza vesile ola. “Amin” ile mühürlene inşâAllah.

DİĞER YAZILARI Neydik ne olduk allah'ım! 01-01-1970 03:00 Kur'an-I Kerim 01-01-1970 03:00 Unvan Ezikleri 01-01-1970 03:00 Yavuz Bülent Bakiler/ Sözün Doğrusu -1- 01-01-1970 03:00 Hangimiz Engelli Oluyoruz! 01-01-1970 03:00 Mübarek Olsun 01-01-1970 03:00 Karanfil, Rengini “Kadınların Kanından” Almasın Artık!.. 01-01-1970 03:00 Lütfen Tebessüm Etme! 01-01-1970 03:00 Anne, Kâbe Kim? Baba, Peki Kıble Ne Demek ki? 01-01-1970 03:00 Tezat 01-01-1970 03:00 Kadının Terazisi 01-01-1970 03:00 Kibrit Kutusu 01-01-1970 03:00 Kokoş Teyze 01-01-1970 03:00 Dikkat İstikâmet Huzurevi..!!! 01-01-1970 03:00 Eyvah Yıl Sonu Geldi...! 01-01-1970 03:00 1930’lu Yıllar Uyandırılıyor...!! 01-01-1970 03:00 Limon...! 01-01-1970 03:00 Ezânla Aramıza Set mi Çekiyoruz! 01-01-1970 03:00 52 Dakikaya Sığan 32 Sene 01-01-1970 03:00 Mahşer 01-01-1970 03:00 Ol Dem Razı Olunan Olasın... 01-01-1970 03:00 Duyuyor musun? 01-01-1970 03:00 Çınar Ağacı 01-01-1970 03:00 Ey Güllerin Rayihasındaki İnci Tebessümlü Yâr! 01-01-1970 03:00 Derinlerde Bir Gizli Yara 01-01-1970 03:00 Deprem 01-01-1970 03:00 Ah Bu Fotoğraflar 01-01-1970 03:00 Habil mi, Kabil mi? 01-01-1970 03:00