Tezat

İlknur ESKİOĞLU

15-02-2021 10:02

          Etrafa şöyle bir bakıyorum da bakılacak gibi değil!

          Bakmak da mesele değil aslında.

          Asıl mesele; baktığın yeri görebilmek!

          Bir telaş sarmış güzel ülkemi.

          Kalpli ve kırmızı ürünler sarmalamış her bir yeri.

          “Sevgililer günü” diye aslı astarı olmayan bir ad takmışlar “14 Şubat’a”…

          14 Şubat, ne kadar da iğreti, sevimsiz, nahoş görünüyor bu adla!

          Yerine hiç de oturmamış.

          Bir biçimsizlik gönle batıyor âşikâre.

 

          -“Müslüman mısın?”

          -“Elhamdülillah Müslümanım.”

          -“ Öyleyse bu telaş neye ve kime?”

          -…

          -“ Hem Müslümanın sevgilisi mi olurmuş!”

          -…

 

          Olmaz ya tabi! Müslümanın, yâri olur, sevdiği olur, gönlünü mest edeni olur. Allah’ın emri ile helal kılınmış ömürlüğü olur ama bu “sevgili”, “flört”, “manita” kelimeleri, Müslümanın üstünde pek bir iğreti duruyor. Ayrıca seven sevdiğine sadece bir günü mü lâyık görürmüş hiç? O kadar mı pamuk ipliğine bağlandı sevdalar?

 

          -“Ben eşimi her şeyim görüyorum. Sevgilim demem de ne mahsur var?”

          -“Bir kere o ‘eş’ değil ‘ karı-kocadır’. Birbirini tam anlayan, tamamlayan ruh ikizidir.”

 

          -“Peki neden kırmızı renk tercih edilir?”

          -“Bunu bilmeyecek ne var, aşkın rengidir kırmızı!”

          -“Doğru dedin onu. Ama eksik dedin: ‘Yasak aşk’ demeliydin.”

 

          Kırmızı, kirleri belli etmez, üstünü örter. Beyaz öyle mi hiç! Gayet berrak, aydınlık, sahici, samimi. En ufak bir toza dahi sinesinde yer veremiyor. Hemen belli ediyor. O kadar has bir hakikat avcısı!

 

          Dünya işte… Kimisi bir dilim bayat ekmeğe hasret kalır kimisi de tektaşının taşını büyütebilmek için böyle “batı özentisi” günlerin yolunu gözler. Ruh da akıl da batının sömürüsüne köle olmuş ne yazık ki!  Ah Müslüman ülkemdeki tezat!

 

          11 ayın sultanı, ufuktan sesleniyor: “ Beni mahzun karşılama! Beni unutma! Ben zaten bu korona illeti yüzüne yeterince mahzun ve yalnız kalıyorum. Sende beni daha fazla yalnız bırakma! Sana Recep’i gönderiyorum ilk önce. Sonra Şaban’ı göndereceğim. Bana alış, mâlâyanî ile gönlünü oyalama. Ben sana şefaatçi olmaya geliyorum. Kurtuluşa eresin diye senin için sana geliyorum.”

Akıl da ruh da dünyevi zevkin karanlığında kaldığı için ufuktan gelen ebedî saâdetin sesini hissedemiyor.

 

          Böylesi bir tezat içindeyiz işte…

          Kapitalizmin, sosyalizmin ve materyalizmin zehirli tohumlarıyla zehirlenmekten başımızı kaldıramaz olduk. Dolasıyla takvim yapraklarından tarihe bakarken hakkın ve hakikatin ve doğru yolun istikametinin, tarihte hangi manaya remz olduğunu göremez olduk.

DİĞER YAZILARI Neydik ne olduk allah'ım! 01-01-1970 03:00 Kur'an-I Kerim 01-01-1970 03:00 Unvan Ezikleri 01-01-1970 03:00 Yavuz Bülent Bakiler/ Sözün Doğrusu -1- 01-01-1970 03:00 Hangimiz Engelli Oluyoruz! 01-01-1970 03:00 Mübarek Olsun 01-01-1970 03:00 Karanfil, Rengini “Kadınların Kanından” Almasın Artık!.. 01-01-1970 03:00 Lütfen Tebessüm Etme! 01-01-1970 03:00 Anne, Kâbe Kim? Baba, Peki Kıble Ne Demek ki? 01-01-1970 03:00 Kadının Terazisi 01-01-1970 03:00 Kibrit Kutusu 01-01-1970 03:00 Kokoş Teyze 01-01-1970 03:00 Dikkat İstikâmet Huzurevi..!!! 01-01-1970 03:00 Eyvah Yıl Sonu Geldi...! 01-01-1970 03:00 1930’lu Yıllar Uyandırılıyor...!! 01-01-1970 03:00 Limon...! 01-01-1970 03:00 Ezânla Aramıza Set mi Çekiyoruz! 01-01-1970 03:00 52 Dakikaya Sığan 32 Sene 01-01-1970 03:00 Gizli Sır 01-01-1970 03:00 Mahşer 01-01-1970 03:00 Ol Dem Razı Olunan Olasın... 01-01-1970 03:00 Duyuyor musun? 01-01-1970 03:00 Çınar Ağacı 01-01-1970 03:00 Ey Güllerin Rayihasındaki İnci Tebessümlü Yâr! 01-01-1970 03:00 Derinlerde Bir Gizli Yara 01-01-1970 03:00 Deprem 01-01-1970 03:00 Ah Bu Fotoğraflar 01-01-1970 03:00 Habil mi, Kabil mi? 01-01-1970 03:00