Türkçenin Korunmasının Milli Beka Sorunu Haline Gelmesi Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Açık Teşekkür

Süleyman KOCABAŞ

02-02-2022 12:48

 “Türkçenin her bir kelimesi bizim için paha biçilmez mücevher gibidir… Yabancı dillerin istilası karşısında Türkçenin korunması bugün terörle mücadelemiz  kadar bir MİLLİ BEKA SORUNUNUZ  haline gelmiştir. Milli Mücadele ruhuyla bunu da kazanacağız.”

 

                                                                                Recep Tayyip ERDOĞAN

                                                                                   Cumhurbaşkanı

                                                                                     (27 Ocak 2022)       

                                                                Konunun Büyük Önemi           

Günümüzde artık “TÜRKÇENİN KORUNMASI” nın tamı tamına tanımlanmasıyla  bir “MİLLİ BEKA SORUNUMUZ” haline geldiği bir gerçektir. Bunu, ülke yönetimimizin   en üst makamı ve tepesinden   Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın en yüksek sesle ve  daha  büyük boyutlarda dile getirmesi vatan, millet ve  devletimizin  bekası  için “en büyük şans” olmuştur.

Cumhurbaşkanımız  Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “2021 Yunus Emre ve Türkçe Yılı” münasebetiyle  “Sosyal Medyada Türkçeyi İyi Kullananlara Ödül Töreni” için  27 Ocak  2022’de  Cumhurbaşkanlığı Köşkünde yapılan toplantıda “Yunus Emre’nin önemi ve  büyüklüğü” yanında, milletimizi millet yapan ana dilimiz ve “SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇE” nin de büyük önemini, tarihi gelişimini ve ardından içine düştüğü buhranları da daha büyük boyutlarda dili getirmesi ve hele Türkçenin de artık bundan böyle, birinci olarak   “uydurukça dil hastalığı  salgını” ve ikinci olarak da “yabancı dillerin -özellikle de İngilizcenin - istilası” ndan korunmasına yönelik  ortaya çıkan “DİLİMİZDE MİLLİ BEKA SORUNUMUZ” nun bulunduğunu ve diğer milli beka sorunlarımız gibi bu sorunuzun da lehimize kazanılacağına  yönelik olarak, Türkiye’de ilk defa devletimizin en üst düzey makamı Cumhurbaşkanlığı  makamı tarafından dile getirilmesi, dil  hastalıklarımızın  tedavi edilmesi   konusunda da milletimizin  iyice yanmakta olan yüreğine su serpmiştir.

Cumhurbaşkanımıza “TÜRKCENİN KORUNMASI  DİL RAPORUM”    

Bu satırların   ve Cumhurbaşkanımıza  teşekkür yazısının yazarı  olarak zaten ben de, yarım asırlık  bir tarihçi yazar olarak,  Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi üzerine 92 kitap yazıp yayınladığım halde, yazar olmanın sorumluluklarından da gelen,     dilimizin korunması konusunda da çok hassas  olduğum için özelikle son dört yıldan  beri devasa  dil buhranlarımızın  da giderilmesinden olarak  bu konuda yayına hazır 4 kitabımın yanında  ve çeşitli gazetelerde de onlarca  makale yazarak bu milli beka sorunumuzu  da daha erkenden dile getiren bir yazar olarak görevimi yapmaya  çalıştım.

Yaptığım bu çalışmalarla  kalmayarak, özellikle de  “2021 YUNUS EMRE VE TÜRKÇE YILI” münasebetiyle  de, bu da bana bir “doping ve motivasyon etkisi” yaptığı halde, bunun  etkisiyle konunun önemini daha iyi  ve “resmi” olarak  vurgulamak için bir de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a takdim edilmek  üzere “TÜRÇENİN KATLİ VE KORUNMASINA YÖNELİK  DİL RAPORU” yazayım dedim. Ve yazarak, 45 sayfası “DİL RAPORUM” un “ana metni” ve kalanı “yardımcı ve detaylı metni” olduğu halde toplam 296 sayfalık dil raporumu 16 Ocak 2021’de CİMER vasıtasıyla    Sayın Erdoğan’a gönderdim. Ayrıca, kendisinin  de “bilgi sahibi ve gereğine yardımcı olması” isteğimle  Cumhuriyet İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye de gönderdim. 1 Şubat 2021’de  CİMER’ den bana gelen “cevabi yazı” da, dil raporumun “büyük önemine binaen Yüksek Makam’ a sunulduğu” dan bahsediliyordu. Bundan anladım ki, raporum bilgi sahibi olması ve gereği  için Sayın Erdoğan’ın önüne, masasına konuldu. Buna gerçekten çok sevinmiş, zaten Sayın Erdoğan siyasi liderler  içinde öteden beri en başta gelen ve en çok, zaman zaman  az da olsa verdiği “dilimizin korunması” mesajlarıyla kendisini bu yönüyle de takdir ettiğim  siyasi liderlerimizden birisidir.  Raporumu okuması halinde, bundan alacağı “ilhamlar” la   daha da “atak” yapacağı düşüncesiyle yaşamaya başladım. Nihayet beklediğim an 27 Ocak 2022’ de Cumhurbaşkanlığı Köşkünde yaptığı  konuşmayla  gelmişti.

 “Dil Raporum” da Neler Vardı? Sayın Erdoğan Neler Söyledi?   

Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığı “Türkçenin önemi ve korunması” nı içeren konuşmasını baştan sona  bir tv. kanalından  canlı olarak büyük bir ilgi ve beğeniyle izledim. Bu hallerle izlemiştim. Çünkü, “Dil Raporum” da geçen ifadelerim,  sanki bunlar, Sayın Erdoğan tarafından  da okumuş ve  beğenilmiş  gibi onun konuşmasında geçen ifadeleriyle  yüzde yüz örtüşüyordu. Bundan, raporumu okudu ve benden faydalandığı kanaatine vardım. Ben ne yazmıştım, o neler söylemişti? Bunlar tıpatıp birbirlerine bezedikleri  halde ana başlıklar ve özet olarak maddeler halinde sıralamaktan olarak  şöyle idiler:

1-Hükümetimiz tarafından Yunus Emre’nin 700’üncü vefat yıl dönümü (13 Ocak  1321 – 13 Ocak 2021)  “esprisi” nden hareketle, 2021 yılı “Yunus Emre Yılı” ilan edildi. Buna “ve Türkçe Yılı” nın eklenmesi ise, Yunus Emre’nin bir “Türkçe sevdalısı” olup,  ömrü boyunca  Türkçeye sahip çıkması ve bütün eserlerini Türkçe yazmasından kaynaklanmıştı.  Günümüz itibariye Türkçe konuşmak ve yazmak gittikçe zayıflamaya başladığı halde,  buna yeniden geri dönüşe bir faydası  olabileceği düşünülerek adı geçen ekleme yapılmıştı. Benim raporumda da bahsettiğim üzere,   Sayın Erdoğan  da aynı konudan olarak konuşmasında  bunu dile getirdi. 

2- Türkçenin dünyanın en eski, en zengin, en kaliteli, ilim ve edebiyat yapmaya en uygun ve  Adriyatik denizinden  Çin seddine  kadar dünyada en yaygın olarak konuşular ve yazılan 5 dilden birisi olduğu,

3-Türklerin Orta Asya’dan  İslam Medeniyetinin merkezi Ortadoğu’ ya gelip, İslam’ı  kabul ederek, adı geçen medeniyette Araplar ve Farslardan sonra bir çok şeyi belirleyici ve “atılımlar” yaptırıcı  olarak “üçüncü bir unsur” nevinden  bu damgalarını  vurmalarının  sürecinde  Türkçemizin de din dili olarak “Kur’an dili” nden etkilendiğinden,  bunun  “Türkçeye zarar” olarak değerlendirilemeyeceği (Dilimize, din dili olarak  Arapça ve edebiyat  dili olarak da Farsçadan  Türkçe karşılıkları olmayan  kelimeleri, kendi dilimizin  imlası ve gramerine uydurularak, bunları kendi milli kelimelerimiz  yapmak suretiyle aldık)  ve zaten Selçuklular ve Osmanlıların  bu büyük etkileşim ruhundan  faydalanarak  Türk milletine  tarihlerinde yaşanan en geniş, en sürekli ve en büyük zirveyi bu sayede yaşattıkları, (Selçuklular bu sayede, 1071 - 1247  zaman diliminde bölgelerinde birinci süper güç,  Osmanlılar ise, 1453 – 1774 zaman diliminde  hem bölgelerinde ve hem de dünyada birinci süper gücü olmalarını, genelde İslam medeniyetine  girmekle sağlamışlardır.)

4-Türkçe’de “asıl bozuma” ya yönelik olup bitenler kendisini,  Arapça ve Farsçadan kendi dilimizin imlası ve gramer kaidelerine  uygun olmayan, adı geçen dillere ait isim ve sıfat tamlamalarının alınmasıyla birlikte 16’ıncı asrın başlarında (1700’lü yıllar) kendisini göstermeyi başladığı, bu buhran hali ortamında toplumumuzun  “iki dili” bir yapılanma durumu  aldığı,

5-  Avam ile havas- bürokrasinin-  ilmiyenin   ayrı ayrı diller konuşmaktan  ve yazmaktan  olarak bu “iki dillilik” ten kurtulmak  için  edebiyatçı yazarlarımız tarafından 19’uncu asrın ortalarından  (1850’li yıllar) itibaren adı geçen tamlamaların  dilimizden çıkarılarak “Dilde Sadeleştirme Hareketi” denilen bununla, 1930’a kadar iki dillilikten  kurtulma sürecinin tamamlanması,

6-Bu sefer de 1932’de gelen “Dil Devrimi” ile, 1000 yıldan beri konuşup yazdığımız birçok Arapça ve Farsça  kelimenin sanki dünyada  saf dil varmış gibi “yerlileştirmek” hamasetiyle  ve üstelik de bununla “ecdadımızın bütün izlerinin silinmesi” nden olarak ve ayrıca  yepyeni bir “uydurukça dil”  icadıyla, hançerelerimize uygun olmayan bununla,  “Düşünce ufkumuz da iyice daraltılacağı” dan, yepyeni  dil  hastalığı Cumhuriyet dönemi boyunca toplumumuzu kasıp kavurduğu, genç  nesillerimizin  Mehmet Akif, Yahya Kemal’leri vb.  ve hatta Atatürk’ün “Nutuk” unu bile okuyup anlamadıkları halde,

7-Günümüzde  ise, çok daha  büyük ve çok daha  tehlikeli   ve yepyeni ortaya çıkan  dil hastalıklarımızdan  olarak yazı ve konuşma dilimizin yanında,  caddelerimizde  artık tabelalara (işyeri isimleri)  da yansıyan   yabancı kelimeleri kullanım hastalığı,  bunun  1930’lu yıllarda başlayan  “uydurukça dil” e kadar uzandığı ve bunun sonucu dilimizin  iyice zayıflamasını  müteakip  dilimizde yabancı dillerin istilasın kapı açıldığı,

8-Sayın Erdoğan’ın bütün bunları  ve daha başka dil problemlerimizi  dile getirmesinin ardından, “DİLİMİZİ YABANCI DİLLERİN İSTİLASININ ARTIK GÜNÜMÜZDE  BİR  ‘MİLLİ BEKA SORUNUMUZ’ HALİNE GELDİĞİ”  ni vurgulayarak ve bunun da, millet olarak varlığımızı tehdit eden günümüzde  yaşadığımız terör olayları kadar büyük bir tehlike arz edip,  adı geçen beka sorunumuzun da “MİLLİ MÜCADELE RUHU” ile  kazanılması gerektiğini  söyleyerek  konuşmasını bitirmişti.

Bu satırların yazarı olarak kendim de  Sayın Erdoğan’a gönderdiğim  “TÜRKÇENİN KORUNMASI RAPORU” mu aynı teşhislerle bitirmiş, “Milletimizi  millet  yapan ve varlığına sebep olan milli dilimiz, ses bayrağımız dilimizin yabancı  dillerin  istilasından kurtarılması  bugün itibariyle  bir diğer MİLLİ BEKA SORUNUMUZ HALİNE GELMİŞTİR. BU SORUNUMUZU DA AŞMAK İÇİN YENİDEN BİR İSTİKLAL SAVAŞI MI GEREKİYOR?”  diyerek de  raporumu bitirmiştim. 

Sonuç        

Sonuç olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın   yukarıda  özetlemeye çalıştığım görüşleriyle benim raporumdaki  görüşlerim  birbirleriyle yüzde yüz örtüştüğü  için ve ayrıca kendisinin bu sefer dil sorunlarımızı daha  büyük boyutlarda  dile getirmesinden dolayı    kendisine özellikle çok çok açık  teşekkürlerimi  iletir, bu iş ve mücadelenin yalnızca “tepe” de kalmayarak, bütün  toplum “tabanı” na da yansıtılıp, özellikle de bütün siyasi partilerimizin, çok hayati olan dil meselelerimize, kötü muhalefet yapılanmalarıyla, politik polemiklerle    birbirlerini yıpratmaktan  veya “oya tahvil” ve  “seçim malzemesi” yapmaktan kaçınarak, dış meselelerimizde “birlik” olunduğumuz   gibi,  çok hayati  olan iç meselemiz  dil konusunda  da  “partiler  arası bir  milli blok” oluşturarak “DİLİMİZ  MİLLİ BEKA SORUNU” nun da herkesin katkılarıyla  aşılması  temenni  ve dileğimizdir. 28 Ocak 2022

      

 

   

DİĞER YAZILARI Siyonist İsrail’in Koloniyal Jandarma –Polis Devleti Olarak Doğuşu 01-01-1970 03:00 Harf Devrimi’nden Sonra Gelen Dil Devrimi 01-01-1970 03:00 Harf Devrimi Hakkında İtiraflar Eleştiriler ve Analizler 01-01-1970 03:00 Dil Devrimi Hakkında Yabancı İlim Adamlarının Görüşleri Iıı 01-01-1970 03:00 Yabancı İlim Adamlarının Dil Devrimi Hakkında Görüşleri 2 01-01-1970 03:00 Yabancı İlim Adamlarının Dil Devrimi Hakkında Görüşleri 1 01-01-1970 03:00 Cumhurbaşkanı ve Muhalefet Liderlerine Açık Mektubum 01-01-1970 03:00 Kur’an Yakma Haçlı Saldırısı ve Alınması Gereken Tedbirler 01-01-1970 03:00 İngilizce Gramer Kaidelerinin Türkçenin Gramer Kaidelerini İşgali 01-01-1970 03:00 İslamiyet Arap Kültürü Değildir 01-01-1970 03:00 Enver Paşa ve İttihatçı Liderlerin Kaçışları Ve Enver Paşa Tarihinin Sonu 01-01-1970 03:00 Aralık 1914 Sarıkamış Faciası 01-01-1970 03:00 TBMM’de bir ajan provokatör! 01-01-1970 03:00 Ukrayna Savaşının Amerika’nın Üçünçü Yeni Dünya Düzeninin Yeni Bir “Vekalet Savaşı” Oluşu 01-01-1970 03:00 Sultan ıı. Abdülhamit’in 31 mart olayında rolü meselesi 01-01-1970 03:00 Dört şair ve yazardan Sultan ıı. Abdülhamid hakkında teessürname ve istimdatnameler 01-01-1970 03:00 Yabancı Dilde Eğitim Sömürgecilik - Sosyal Asimilasyon Ve Gençliği Dumura Uğratma Uygulamasıdır 01-01-1970 03:00 İşyerlerimize İngilizce İsimler Vermek İstiklalimize Ve İstikbalimize Aykırıdır 01-01-1970 03:00 DİL EMPERYALİZMİ 01-01-1970 03:00 İşyerlerimize İngilizce İsimler Vermek İstiklal Ve İstikbalimize 01-01-1970 03:00 İşyerlerimize İngilizce İsimler Vermek İstiklal Ve İstikbalimize 01-01-1970 03:00 Milli ve dini değerlerimize nasıl dokunuldu? 01-01-1970 03:00 Milli Ve Dini Değerlerimize Nasıl Dokunuldu? 01-01-1970 03:00 Dilimizde Yaşanan İki Büyük Dil Yol Kazası 01-01-1970 03:00 Ortaçağ kimin karanlık kimin aydınlık çağıdır? 01-01-1970 03:00 Türkçenin Yaşatılması Milli Beka Sorunu Haline Gelmiştir 01-01-1970 03:00 Dil Devrimi” İle Gelen Dilimizin Devrilmesi 01-01-1970 03:00 Kemal Kılıçdaroğlu’nun Helalleşeceğim İsteğinden Ürkenler Ve Korkanlar 01-01-1970 03:00 Süleyman KOCABAŞ: Türkçenin İdeolojik Ve Siyas Tercihlere Ȃlet Edilmesi 01-01-1970 03:00 “Dil Devrimi”, “Uydurukça Dil” İle Niçin Ve Nasıl Başladı Ve Atatürk Bundan Neden Vazgeçti? 01-01-1970 03:00 I.napolyon’un Ölümünün 200. Yıldönümü Münasebetiyle 01-01-1970 03:00 Siyonist Yahudilerle Türkiye’nin 20 Yıllık Diplomatik ve Askeri Savaşı 01-01-1970 03:00 Türkiye’de Siyasi Partiler Enflasyonu Ve Trajedisi 01-01-1970 03:00 Anayasa Sorunlarımızdan Kurtulmak İçin En İyisi Anayasa Yapmamaktır 01-01-1970 03:00 Hafızamızın Kaybı 01-01-1970 03:00