Arvalap Adasındaki bilimsel çalışmalarıma bir süreliğine ara vermek durumunda kaldım. Manyetik alan, frekans ve moleküler yapı üzerine yaptığım çalışmalar son evreye geldi. Son olarak yapay zeka laboratuvarımızda sağlıklı gıda üzerine yaptığımız çalışmalarda da bir hayli yol aldık. Özellikle un, yağ, şeker ve tuz konularında, onların adeta birer kimyasal bomba olduğuna dair tespitlerimizi yakında insanlık alemiyle paylaşacağız. GDO’nun etkilerini de raporlandırdık. Su üzerine oynanan oyunları buradan size bir anlatsam kafayı yersiniz.
Neyse asıl konumuza gelelim. Laboratuvardaydım. Kıldan ince bir nano chip üzerine çalışıyordum. İnsanların beyinlerine yerleştirilip onların hafıza kısımlarını güçlendirecek yeni bir buluşla iştigaldeydim. Malum insan beyni elektrikle çalışıyor. Orayı bir bilgisayar gibi düşünebilir, tabiri caizse modifiyeler yapabiliriz. Ram filan ekleyebiliriz diye düşünüyorum. Bellek yükseltici filan...
Telefon geldi. Arayan Başkomutanımdı.
"Efendim Reis" dedim alışkanlıkla. Dedi "Hemen Ankara'ya gelmelisin!"
"Peki, efendim" le harekete geçtim. Neticede bu hafta boyu Ankara'da olacağım.
Beştepe'de Reis'in huzuruna vardım. Onu beklerken ki kendisi bekletmeyi hiç sevmez. "Münafıklığın alameti üçtür. Söz verdimi tutmaz, emanete ihanet eder, yalan söyler" hadisini çok kez tekrarladığını iyi bilirim.
"Allah reisin takatini artırsın, gücüne güç katsın! Türkiye bu dakikadan sonra artık belli bir hedefe odaklanmıştır. Son 100 yıldır uyutulan ve uyuşturulan Türkiye artık tarih olmuştur. Türkiye bundan sonra hemen her konuda ve her coğrafyada daha etkin olacaktır. Daha da önemlisi 100 yıldır açık kalan hesaplar birer birer kapatılacak, Lozan Anlaşması ve Montrö Sözleşmesi ile Türkiye’nin ayağına geçirilen prangalar kopartılacak, yeni sınır düzenlemeleri yapılacaktır. Kopartılan aileler, ayrılan halklar tekrardan bir araya getirilecek yeni bir Ortadoğu kurulacaktır. İşte bu süreçte Reisimiz hem başkomutanlık, hem cumhurbaşkanlığı hem partisinin genel başkanlığı gibi vazifelerini bir bir başarıyla icra ederken bizlerinde onun safında yer tutup en azından kendi vazifelerimizi yerine getirmek durumundayız. Mesele bir beka sorunudur."
Bunları düşünürken Reis teşrif buyurdular. "Kültür Kuvvetleri Komutanım... Ben Afrika turuna çıkıyorum. Sen de gerekli hazırlıkları yap. Suriye hükümetini Lahey'de dava açarak... Türkiye Cumhuriyeti, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından günümüze kadar Türkiye’de barındırılan 3,5 milyondan fazla Suriyeli için harcadığı paralar başta olmak üzere, Suriye’nin terörden arındırılması için yapmış olduğu askeri müdahale harcamalarını ve Suriye Devleti’nin 1984 yılından beri PKK terör örgütüne verdiği açık destekten dolayı karşı karşıya kaldığı her türlü zarar ve ziyanı –ki sadece PKK terör örgütünün 35 yıldan beri Türkiye ekonomisine verdiği zarar yaklaşık BİR TRİLYON DOLAR civarındadır- savaş tazminatına dönüştürüp, bu tazminat karşılığında zaten Misak-ı Milli içerisinde yer alan Suriye topraklarını karşılıklı mutabakat ile kendi sınırlarına katabilir."
Ben Reisin söylediklerini bir bir not alırken o yapacağı Afrika ziyareti hakkında bana bilgilendirmelerde bulundu.
"15. yüzyılda köle ticareti ile başlayan sömürgeciliğin, 17.yüzyıl ve 20.yüzyıllar arasında batının hammadde ihtiyacını karşılamak üzere rotasını doğrudan Afrika'ya çevirmesiyle, dünyada esi benzeri görülmemiş sömürgecilik faaliyetinin, temellerinin atıldığını, İngiltere'yi sanayi devrimine götüren süreçte, köle ticaretinin büyük önem arz ettiğini, Liverpool, Bristol ve Glasgow gibi kentlerin tüm zenginliğinin köle ve sömürge mallarının ticaretinden kaynaklandığı, köle taşıyan gemilerin önemli bir kısmının, Liverpool Limanı'na kayıtlı olduğu bu gün ki Avrupa'nın zenginliğinin sorgulanması gerekmektedir. Bugün bile "Sefil Afrika" görüntüsü vererek insanlığın dikkatini Afrika’nın zenginliklerinden uzak tutmak istemektedirler.
Afrika'yı bir köle kaynağı olarak görenler, şimdi onunla hem hammadde kaynağı, hem de pazar olarak ilgilenmeye başladılar. Ama bunun için Afrika'da çalıştıracak işgücüne ihtiyaçları vardı. Köleciliğin yasaklanması doğrudan bununla ilişkiliydi. Afrikalıların kurtuluşu olarak ilan edilen bu yeni süreç, köleliğin yeni bir biçiminden başka bir şey değildi. Köle tacirleri, madenlere ya da çiftliklere isçi temin eden kuruluşlar halinde örgütlendi.
Afrika'daki sömürgeciler arası çatışmalara dikkat çekmek lazım. Sınırları masa basında cetvelle çizilen Afrika'nın birçok bölgesinde, Avrupalı sömürgecilerin çıkar çatışması içerisindedirler. Her ülkenin mıntıkası bellidir. Ne Fransızlar İngilizlerin sömürge bölgesine dokunabilir, nede Amerikalılar her iki ülkenin sömürge alanına müdahale de bulunabilir. Ancak çoğu kez (petrol, elmas, uranyum hatta balıkçılık) alanlarında birbirleriyle çatışmaya düştükleri durumlarda gözlemleniyor. Bir zamanlar yarısı Osmanlı Devletimizin sınırları içerisinde bulunan Afrika'ya özel önem vermeliyiz."
Konuşması bittikten sonra bana yapmam gereken şeyleri bir bir sıraladı Reis.
Programım şu şekilde olacak:
SALI SABAH: Bütün TV dizisi çeken, sinema filmi çeken yapımcı ve TV patronları ile buluşma. Kahvaltıda bir araya geleceğiz. Onlara yaptıkları dizi ve filmlerin ve programların şu OHAL ortamında ve savaş ortamında milletin eğitimine ve ahlakına odaklı olmaları gerektiği hususunda bilgilendirmelerde bulunacağım. Düşman mısınız dost musunuz bilelim diyeceğim. Milli kültür hususunda seferberlik başlattığımızı vurgulayacağım.
SALI ÖĞLEDEN SONRA: Belediyelerimizin ve diğer bilumum kültür-sanat faaliyeti yapan müesseselerin sorumluları ile bir araya geleceğim. Artık apış arası ve işkembeye hizmet tarzı faaliyetlerden kendilerini men edeceğim. Milletin parasıyla milletin ahlakını çalamazsınız kardeşim diyeceğim. Hele milli çalışmalara gayret eden Müslüman sanatçılara arkalarını dönenlerden analarından emdikleri sütleri fitil fitil getireceğim. İsimlerini de pek yakında ifşa edeceğim. Bu sütü bozukları millet öğrensin. Düzgün çalışanlarında yüklerine omuz vereceğim. Onlarında isimlerini bildireceğim ki örnek alınsınlar. Reise de bunları isim isim rapor edeceğim.
Ayrıca diğer günlerde de AK Parti Teşkilatlarını, Diyanet,
Bazı Bakanları, TRT Personelini de hizaya çekeceğim. STK’lardan hesap soracağım, hele ki milletten para toplamayı meslek edinenlerden. Cemaatlerden... "Dalga geçmeyi bırakın! Milletin gençliği Deistlikle, Ensestle, Uyuşturucu ile Lgbt ile Terörle kuşatılırken... Aklınızı başınıza alın! Yedi düvel ensemizde... Laylaylomla gün geçiriyorsunuz. Kültür Kuvvetleri Komutanlığı olarak "Seferberlik" ilan ediyorum.
Hele şu yoğun haftayı bir atlatalım. Daha neler yapacağım, neler! Göreceksiniz!
Fehmi Demirbağ