https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-7c19c8600a.png
Fehmi DEMİRBAĞ

Midesi el verecek, yüreği yetecekler okusun bu yazımı!

27-01-2018 09:31

Bir ara sizlere Arvalap Adasının görünmez yüzünden bahsetmiştim. Herkesin varlığından haberdar olup ta orada neler olup bittiğinden bilgisinin olunulmadığı diyardan. Yakın zamanda kelleyi koltuğa alıp oraları keşfetmek için yola çıktım. Şimdi gördüğüm inanılmaz şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum.

Bu esrarengiz yerin aynı zamanda bir korku, dehşet, vahşet bölgesi olduğunu baştan söyleyeyim. Midesi kaldıramayacaklar yazıya devam etmesinler. 16 yaşından küçüklerden bu yazıyı esirgeyiniz, saklayınız. Yüksek oranda gerçeklik saklıdır yazının içeriğinde.

Arvalap Adasının bu gizemli kısmının adı Kurukafa Cehennemi! Her türden sapıklık, sapkınlık burada yaşayan insanların en önemli hasletleri. Minik bir devletleri var. Ülkenin yönetiminde bulunan insanlara "Hegemonlar" deniliyor. Luciferizm diye bir dine mensuplar, şeytana tapınıyorlar. İçki, kumar, faiz ve zina devlet destek ve gözetiminde. Özellikle bu bizim günah dediğimiz, ahlaksızlık dediğimiz uygulamaları cazipleştirmek için ellerinden gelen gayreti esirgemiyorlar. Bilmeyenler onların dış görünüşüne aldanabilirler. Beyler takım elbiseler içerisindeler. Adeta yataklarına bile kravatla giriyorlar. Hanımlar ise alabildiğince bir şıklık içerisindeler. Yapmacık tavırları görgü ve zerafet içinde kaybolup gidiyor. Dışardan insanların ülkelerini ziyarete müsaade etmiyorlar. Dolayısıyla benim ziyaretimde büyük bir gizlilik içerisinde gerçekleşti. Yani büyük miktarlarda görevlilere rüşvet dağıttım. Kurukafa Cehennemi (hellfire hell) kısaca Hell diye isimlendirilen bu ülkede paranız varsa (Hellcoin Doları) her şeyi elde edebilirsiniz.

Kısaca izlenimlerimden notlar aktarmaya başlıyorum.

Hell'de idam cezası uygulaması var. Ahlaklı adamlara tahammül yok. Düzene itiraz edenlerin akıbeti özellikle giyotin. İdam edilen mahkûmların altında, ellerinde bardaklarla bekleşiyordu halk. Tabii ki infazdan sonra aşağıya damlayacak sıcak kanı bardaklara doldurmak için… Halk taze insan kanının epilepsiye iyi geldiğine inanıyorlar. Bu ürpertici inancın kökleri ise yaklaşık 2,000 yıl öncesine dayanıyor: Meşhur Romalı doktor Celsus dönemine… Bu yıllarda hastalara yaralı gladyatörlerin vücutlarından alınan saf kan veriliyordu.

En büyük şehir müzelerinde yer alan “Body Worlds" başlıklı sergisi esas olarak plastinasyon yöntemiyle çürümez hale getirilen derisi yüzülmüş insan bedenlerini bütün halinde veya parça parça sergileyerek anatomiye yabancı kimselere insan vücudunu tanıtmayı amaçlıyordu.

Sergilenen insan bedenlerinin, sahiplerinin rızası alınmadan kullanılmasının, özellikle adadaki kimsesiz, dilenci ve meczup kişilerin bedenlerinden izinsiz istifade edilmesinin ne kadar etik olduğu konusunda süregelen bir tartışma da olmasına rağmen bedenlerden istifade etme düşüncesi adada yeni bir şey değil.

Adadaki bir Lucifer keşişi insan kanından şifalı bir reçel ve marmelat yapıyormuş. “Kâseye koy, hızlıca karıştır, sonra incecik bir ipek bezden geçirerek süz..." Tarifin bir bölümü böyle. Tamamını veremiyorum, zira yürek kaldıracak cinsten değil. Burada insan kendi türünde arıyor şifayı. İnsan bedeni harika bir tedavi kaynağı, insan kanı ise efsunlu bir ab-ı hayat. Kemik, kan ve et dokuları, kimi zaman da iskelet üzerindeki bazı yosunsu oluşumlar buradaki insanların başucundaki ecza dolabı vazifesi görüyor.

Ceset tıbbının malzeme listesinde sadece taze kan yok elbette. “Mumya" ifadesine erken modern dönem gözlükleriyle baktığımızda, mumyalanmış bedenden elde edilen parçalar için kullanıldığını görürüz. Bu gelenekte mumya parçaları doğrudan ilgili bölgeye sürülüyor veya içeceklere karıştırılıyor, böylece vücuttaki ezik ya da çürükler tedaviye çalışılıyordu.

Hakeza Hell ülkesindeki bu uygulamalar bizim dünyamızdaki Avrupa tarihinde de önemli bir yer tutar. Söylentilere göre Fransa kralı I. Francis (1449-1547), yanında ufak bir mumya parçası taşır, kaza ya da olası tehlikelere karşı güvenle geçirirmiş gününü. İngiliz filozof ve yazar Francis Bacon (1561-1626) da mumyacılardan. Bir mumya parçasının yaralanma sırasında akan kanı durduran çok güçlü bir tesire sahip olduğunu öne sürermiş. (Malum, Bacon adlı bu ilginç zat modern bilimi başlattığı için bizde de sık sık kutsanır.)

Avrupa'da insan eti yemenin, savaşta ele geçen rütbe sahibi bir düşmanın etiyle ziyafet çekmenin veya Romalılarda gladyatörlerin kanını içip dinçleşmenin derin bir mazisi var. Ama bunlar biraz da epik bir anlatımla uzak geçmişe işaret ediyor ve istisna olarak algılanıyor. Mesela Arslan Yürekli Richard'ın epik hikâyelerine veya Marco Polo'nun seyahat notlarına düşülen uzak zamanlar, “Avrupa'da yamyamlık" başlığı açısından çok da anlamlı değil. Avrupalının, boyunduruk altına alınıp terbiye edilmesi icap eden “insan yiyen vahşi öteki" kavramını inşa ettiği 'modern' yüzyıllardır.

Haçlı seferlerini hele detaylarıyla derinlerine inecek olsak bir Yamyamlık Seferleri olduğunu da görürüz.

“İnsan eti yemek", “insan kanı içmek" ve “yamyamlık" denildiğinde aklımıza hep “ilkel kabilelerin", “yarı çıplak dans eden karaderili adamların" arasına düşmüş, kaynayan kocaman bir kazan içindeki beyaz adamın manzarası gelir. Hepimize eğer bir gün ıssız bir adaya düşersek, kumsalın hemen gerisindeki dev yapraklı tropikal bitkilerin arasından bizi avlamak ve yemek üzere siyah kafalar uzanabileceği öğretilmiştir. Çizgi romanların ve Hollywood hikayelerinin algısı bu yönde olmuştur.

Özetle, eğer “medenî" dünyada değilseniz ve ormanda kaybolursanız karşınıza yamyamlar çıkar, ilkel borularından üfledikleri zafer tınıları ağaç dallarına sarılıp kıvrılan sarı renkli yılanların tıslamalarına karışır ve ormanın derinliklerinde 1,5 metre boyunda bir kazanda kaynayıp boynunda sivri taşlardan kolyeler taşıyan adamlara çorba olursunuz.

Bu, işin karikatür kısmı. 2011 Kasım ayında GEO dergisi “Avrupa'da yamyamlık" üzerine bir dosya hazırladı ve aslında araştırmacıların üzerine bir hayli zamandır eğildikleri bir konuya mercek tuttu: 17-19. yüzyıllarda Avrupa'da yamyamlığın gizli tarihiydi konu. Berlin, Paris gibi Avrupa'nın lokomotif şehirlerinde boy göstermiş ve 19. yüzyıla kadar devam etmiş bir yamyamlığın tarihi de diyebiliriz buna. Lakin 14. ve 15. yüzyıllardan itibaren Afrika ve Güney Amerika'yı ziyaret eden eski dünyalı kâşiflerin, gezginlerin anlattıkları bilinen öykülerden hayli farklı bir tarihti bu.

Rönesans döneminde yaşamış İtalyan düşünürlerinden, babası da bir doktor olan Marsilio Ficino (1433-1499), insan bedeninin yalnızca tedavi edici bir ilaç değil, aynı zamanda bir hayat iksiri olduğunu ileri sürmüştü. Mesela gencecik bir erkeğin kol damarından kanını emmek, bir yaşlıya gençlik aşısı yapacak, yaşam enerjisini enjekte edecektir. Bu inançla, yeni ölmüş genç bedenler ihtiyarların ömrüne ömür katacak kutsal birer kurban görevi görüyordu.

1600'lerin sonlarında, İngiliz Dr. Toope'a ait günlük kayıtlarında, West Kennet toplu mezarından aldığı kemiklerden elde ettiği özel “soylu ilaç" ile birçok kişiyi tedavi ettiği yazılıdır. Dr. Toope “soylu ilacının" tarifini vermese de, aynı yıl Şubat ayında Kral II. Charles'ın ölüm döşeğinde çektiği acıları hafifletmek için kendisine yüksek dozda kafatası tozu verildiğini biliyoruz.

Howard H. Haggard da, 1929'da kaleme aldığı eserinde II. Charles'ın doktorlarının özel bir panzehir, inci şurubu ve amonyağın hepsini birden ölmek üzere olan kralın boğazına boca ettiklerini yazar. İmparatorun onlara karşı koyacak gücü yoktur nasıl olsa. İşte Sir Walter Raleigh'in hazırladığı bu panzehir, kafatası tozu içeren meşhur “soylu ilac"ın ta kendisidir.

16. yüzyılda yaşamış ünlü doktor ve kimyagerlerden, aynı zamanda tıbbî reformist olarak bilinen Paracelsus, taze cesetleri çok değerli bulanlardan biriydi. Nitekim meslektaşlarının cesetlere ilgisizliğini, “Hekimler bu kaynağın kıymetini bilselerdi, kimsenin cesedi darağacında 3 günden fazla kalmazdı" diye eleştirmiştir. Onun takipçilerinden Alman kimyager Johann Schroeder ise ölü bedenin nasıl hayat iksiri haline getirileceği konusunda şu tavsiyede bulunur: “Hastalıktan değil, cinayetten ölmüş, esmer 24 yaş civarındaki bir kişinin kadavrası, bir gece ay ışığında bekletilmelidir. Böylece kokusuz, tütsülenmiş et halini alır." Neden esmer? Çünkü o dönemde bu kişilerin kanının daha sağlıklı olduğuna inanılırdı. Kurbanın hastalıktan değil, cinayetten ölmesi de vücudunda herhangi bir marazın olmadığına işaretti.

Tıbbî yamyamlığın izlerini Avrupa'da 17. ve 18. yüzyıllarda yazılmış ecza reçetelerinde bulmak mümkün. Vücutta neyin nasıl işleme konulacağı, kanın hangi yolla vücuttan çekileceği reçetelerde ayrıntılı olarak tarif ediliyor. Ayrıca henüz can çekişenlerden kan alındığına da rastlamak mümkün. Mesela 15. yüzyılda Papa VIII. Innocent'e ölüm döşeğinde iken şifa bulsun diye kurban olarak 3 genç çocuğun kanının akıtılarak içirildiği, bu çocukların derhal, Papa'nın ise kısa bir müddet sonra öldüğü biliniyor.

Kanda şifa vardır da yağda olmaz mı? Yağlar vücuttan dikkatlice ayrılarak onlardan romatizmal hastalıklara iyi geldiği düşünülen merhemler yapılıyordu. İnsan bedeninin tedavilerde kullanılacak diğer bölümleri ise genellikle küçük parçalara ayrılıp şaraba veya alkole yatırılarak ilaç gibi tüketiliyordu. Peki, bu tedavi için kullanılacak cesetler nereden temin ediliyordu? Tabii ki kimsesizlerden, garibanlardan, asılanlardan. Bir de Anna Bergmann'ın işaret ettiğine göre bu tarz bir talep için pek çok genç cesedi bir anda bulabileceğiniz cephelerden. Dolayısıyla genç erkeklerden ilaç yapımında ideal “hammadde" olarak istifade edilmekteydi. Neredeyse sektörleşen bu uygulamanın idam mahkûmları veya cepheler üzerinde yoğunlaşmış olmasının yalnız “beden arzının" kolaylığıyla ilgisi yok. Bir başka sebep, bu genç bedenlerin hastalık geçirmeden ölmüş bulunmaları.

Hal böyleyken, GEO dergisinin ortaya attığı soru çok anlamlı: İnsanları mezarlarından çıkaran, kanını boşaltan, etlerini ayıklayan bir pratiği yamyamlık olarak kabul etmeyecek miyiz? Tarihçilerin bakış açısına göre “yamyamlık çeşitleri" olarak isimlendirilebilecek 3 temel kategori var. Tıbbî yamyamlık da bunlardan biri… Diğeri, “vahşi kabilelerin" bir ritüel olarak insan avlaması. Üçüncüsü ise ilahi dinlerde bile açlıktan ölmemek için ölünün etinin yenmesine izin verilmesi. Ne hikmetse bu yamyamlık tiplerinden sadece ritüel olanı kategorik ırkçı anlatımıyla ve belli bir coğrafyaya hapsedilmiş olarak karşımıza çıkıyor.

Burada amacımız “Avrupalılar da yamyamdı ama…" diye tarih üzerinden zamanını şaşırmış bir analiz yapmak değil. Yine elbette etrafta bir sürü av hayvanı ve bitki varken insan avlayıp yiyen ve bunu festivalle kutlayanlarla, çok çetin şartlarla mücadele ederken ancak yamyamlıkla hayatta kalabilmiş olanlar arasında da (Alive filmini hatırlayalım!) bir ayırım yapmak icap eder. Avrupa'da da uzun süren savaşlar, hastalıklar, veba ve kıtlıklar sebebiyle bu zorlu imtihana defalarca düşülmüştür. Mamafih uzun yıllar devam eden bir pratik olarak sıhhî sebeplerle insan eti yenmesinin yamyamlık literatüründe ve görsel bilgisinde yer almaması yahut birini “vahşi" diye kodlarken, kendi yaptığını “tıbbî" bir uygulama olduğunun söyleyerek hafife almak, bizi “Yamyamlık nedir?" sorusunu tekrar düşünmeye davet ediyor.

Muhtemeldir ki, mezkûr kabile üyeleri buradaki tıbbî pratikleri görselerdi (kafa derisini yüzme, etlerini ayıklama, kurutma, toz yapıp krala içirme gibi) bunun da bir çeşit ayin olduğunu düşünmekte tereddüt etmeyeceklerdi. Lakin Avrupa'nın çok yakın geçmişinde yaşanan bu pratikler ırkî ve coğrafî bir itibarsızlaşmaya maruz bırakılmıyor. Kitlelerce içselleştirilmiyor ya da “alay edilmiyor". Aydınlanma ve Rönesans gibi “altın çağlardan", “yüksek ideallerden" mülhem Avrupa düşüncesine yamyamlığı yakıştırmak, üstelik bu düşünceye Hıristiyan teolojisinde kan ve ruh üzerinden bir yer açmak olur şey değil. İsanın eti ve kanı ritüellerinin arkasında bu sapkınlığı da aramak gerekir. Zira Avrupalının ötekini “vahşi-barbar-insan eti yiyen" olarak kurguladığı yüzyıllar için “yamyamın" her zaman hayatta kalmaya çalışan insan olmadığını söylemek pek kolay değil.

Yamyamlık mutlak olarak Avrupa coğrafyası dışında varolan bir şey gibi gösterilmektedir. Kendi türünü yiyenler elbette ilkel, medeniyetsiz vahşilerden başkaları olamazlardı. Medenî (yani insanların beyaz melon şapkalar taktığı ve filtre kahve içtiği) toplumlarda kendi türünü yemek, tüyler ürperten, kabul edilemez bir şeydir. Bu bağlamda Avrupa'da yamyamlık anlatılacaksa bile başka bir kategori açılarak 'tıbbî yamyamlık' kılıfı giydirilmelidir.

Velhasıl Avrupa'nın yamyamlığı bile bilimsel bir çerçevede sunulmakta, tarihte kendi insanının et ve kanına bu denli ilgi duymuş bu kıta böylece temize çıkarılmaktadır. Her zaman olduğu gibi bütün iyilikler Avrupa'ya, bütün kötülükler onun dışındaki dünyaya.

İnsan insanın sadece canını değil, etini de yer, bunu biliyorduk. Ama bu durum, geçtiğimiz yüzyıla dek sağlık ve uzun ömür adına bir yamyamlık formu olarak süregelişi, tarihin kıyılarına vurmamıştı. Tıp etiğini, insan haklarını ve daha pek çok disiplini yakından ilgilendiren bu konu, eline hassas bir terazi alıp yola koyulacak cesur tarihçileri bekliyor.

Son kez Hell ülkesinde olan bir uygulamadan da bahsetmek istiyorum. Eğer devleti yönetmeye talipseniz. Tiranlardan olacaksanız, özel ayinlerde bulunmak durumundasınız. Bu ayinlerde mimarisi ve dekorasyonu özel yapılmış tabiri caizse sunaklarda... Onlarca küçük çocuğun başı gövdesinden ayrılır. Ölü bedenlere tecavüz edilir.

Daha fazlasını yazamayacağım. Hell ülkesinde Ensest ilişkilerde pek yaygındır.

Yok yok devam edemeyeceğim. Gerçeklerle yüzleşecek okurum yok ne yazık ki... Pizza Gate skandalını ve Yahudilerde ki hamursuz bayramını, iüneli fıçı olaylarını bir araştırın derim.

Özel notlarıma kaydedeceğim bundan sonrasını. Gün gelir bu olanların hesabını soracak bir nesil gelir nasıl olsa!

Fehmi Demirbağ

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI ÇÖKÜŞ Neler Oldu Neler, Bir Bilseniz! Washington Portakal...Orda Kal! Ormanda Salgın Hastalık Var 5 ORMANDA SAĞLIKLI BESLENME -4- Ormanda Eğitim -3- Orman Düzeni -2- Orman 5’ten Büyüktür! O Rab Ki Kalemle Yazmayı Öğretti! Medeniyetsiz Miyiz? Yok Deve! Çocuk Edebiyatının Önemi (1) Tarihin En Büyük Terörizm Hareketi Bütün İnsanlık Tehdit Altında Noel yaklaşırken! En çok akıl nimetini israf ediyoruz! İşi sulandırmayalım lütfen! Bir medeniyetin olmazsa olmazları! Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz! Milli öğütüm iş başında! Endülüs'ü hatırlamak! Korku Masallarındaki Yamyamlar Madem kapanası okullar açıldı; Acilen milli çizgi film, milli edebiyat, milli oyuncak! Emperyalizmin ve cehaletin kıskacındaki milli eğitimimiz! Dikkat Dikkat! Geleceğe Mektup Tudors! Gerçekten Ay’a gidildi mi? Hayat iman ve cihad'dır! Eğitsel Araç Olarak Çizgi Romanın Önemi Sanatçılarınız kadar varsınız! Korku Masalları (2) Korku Masalları (1) Emperyalist Kelebekler (11) Üleştirelim ki eleştirilmeyelim! Emperyalist Kelebekler (10) Emperyalist Kelebekler (9) Emperyalist Kelebekler (8) Biz yaptık biz! Emperyalist Kelebekler (7) Emperyalist Kelebekler (6) Emperyalist Kelebekler (5) Emperyalist Kelebekler (4) Emperyalist Kelebekler (3) Gençlerin Çığlıkları Çarpıyor Tarihin Dehlizlerinden Suratlarımıza Emperyalist Kelebekler (2) Emperyalist Kelebekler -1 Her şer güzel olcek! Ramazan geldi hoş geldi! Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs Çukurdayız; ipsiz sapsız adam çok! Olmak Ya Da Olmamak Hegemonlar diyor ki! Organize İşler Bunlar Başörtüsü farz mı olmalı, tarz mı? Yeni Zelanda Katliamı Ve Turkısh Dondurma Zor zamanlarda konuşmak bir sanattır! Millî Görüş 50 yaşında! Yakın Tarihi Anlamak İçin Bazı İsimleri Araştırınız Zenci Musa! Siz dâvâ nedir bilir misiniz? Şeytan İmparatorluğu ​İnsanlık tehdit altında! Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur Nasıl Bir Medeniyete Aitiz? (2) Nasıl bir medeniyete aitiz? -1 Dâvâm! Düşmanlarımızı iyi tanıyalım! Kültür Kuvvetleri Komutanlığı Cinsiyetçilik terörü! Uyumaya devam edecek misiniz? Noel Baba'yla Görüştüm Torunlarımıza da acımıyoruz! İnsanın Yaratılışı Noel Baba'ya Mevlid mi okutsak ne? Amerikan Vahşilerinin Gerçek Hikayesi Bozuk düzen! Sarıkamış! Yılın "haklılık ödülü" nü reis’in elinden aldık! Kasabanın şerifi acun efendinin psikopat master şefi mr. Papağan Son dakika! Noel’de... Ne elde var ne ayakta! Ayakta uyutuluyoruz! Cesaretiniz var mı gerçeklerle yüzleşmeye! Tırımtırak! Mavi dünyam benim, ömre bedeldir! Sinek Küçüktür Ama Mide Bulandırır İşi sulandırmayalım lütfen! Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun! Şükretmeyi bilmiyoruz! Bir Medeniyetin Olmazsa Olmazları Yıllardır tek başımıza yaptığımız mücadeleye destek göremeyen bizi son kertede haklı çıkarttı, devlet başkanımız... Eleştirelliştirdiklerimizden misiniz? Neden bu haldeyiz? Hakkının hakkı! Kişisel anayasam! Mütereddid kalmış eski bir mücahidin müteahhit oluncaya kadar ki müteaddit hikayesinden bir bölüm! Dile Düştük Memleket tımarhane! Eğitim Meselesi Hep Mesele Türk siyaseti nasıl işliyor? Big Brother Bizi Gözetliyor Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz? Atatürk'ü Anlamak Deistlere kızmayın, kendinize kızın! Sorgulayana Dünya Güzel Yalan Söylediğimizin Bile Farkında Değiliz 32 Mart Kapıda! Ne hapy türküm diyene, ayol! Kırılır Bir Gün Dönen Bütün Dişliler Ne mi yapmalıyız! Makus talih nasıl değiştirilir? Devlet, sen affetsen de Ben affetmiyorum! Çocuk nasıl yetiştirilir! Batının .oktan Tarihi Aile yapımız dağılırsa Bizi hiçbir şey toparlayamaz! Kapatın Okulları Da Dünyaya Huzur Gelsin! Aile Yapımız Dağılırsa Bizi Hiç Birşey Toparlayamaz! Ali dopu dep! Okullar Açılırken… Özetle Ahvalimiz Ölümsüzlük Yolunda (1) 12 Eylül' De 15 Yaşında Bir Çocuktum Anlamıyorum - Anlayamıyorum İyi İnsan Olmanın Kodları 17 Ağustos Depremi Neden herotürk! Kabile Devleti ​Gökten yağan yağmur değil! Korku Yazarı Bay X’le Görüştüm Eşeklik biz de kalsın! Bugün 15 Temmuz Bu hikayeyi çocuklarınızla da paylaşın! Uzayda hayat var! Mankurtlaştırmanın Amentüsü Seçimi, Matematiği Seven Millet Kazandı Vatandaştan Vatandaşa Bildiri Allah'tan başka ilah yok! İnsanlık Adına Yeni Genelge Yayınlandı Fenerbahçe cumhuriyeti'nde "tevhidî mukaddesatçılık" ve reisi anlamak! Tanımanızı istediğim biri var! Ne mutlu mutluyum diyene! Rüyet- i Hilal’den rüyet- i Nihat' a... Kudüs hak edenlerindir! Cezaevleri özelleştirilmeli mi? Tokat Valisi Recep Yazıcıoğlu’ndan Tokatlı vali Kemal Yurtnaç'a... Sakin Olun, Sinirlerinize Hakim Olun! ​Birbirimizi Düşman Görmek Ancak Düşmanlarımızı Sevindirir Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs Ülen Eşşek Sıpaları Devresi yananlar servise lütfen! Tuhaf ama Türkiye... Türkiye'de çocuk olmak! Umre'ye Beleş Bir Yolculuk Yapmak İster Misiniz? Harflerden uygun olanları bir araya getirin başlığı siz yazın Washington portakal.. . orda kal! Carolin Artık Seni Sevmiyorum Maklubenin Ölümcül Sırrı Ali babanın bir çiftliği var! Fehminizm' de Dinde Güncelleme Konusu Ortadoğu’yu Anlamak Kültür kuvvetleri komutanlığından kamuoyuna önemle duyurulur! Izdırabı gül suyuna bastılar! Deistlik tehlikesine karşı ne yapıyoruz? Bipneliğin lüzumu yok! Numan Kurtulmuş Bey'le Görüştüm Doğumumdan önce: Genelkurmay başkanımızla görüştüm! Acun Ilıcalı Gerçeği O Rab ki kalemle yazmayı öğretti! Bir cahillik ettim! Aman ne İslamcıyız amma... Şeytan İmparatorluğu Teşekkürler reis! Bas git lan! Kaybedecek vakit yok! Arvalap adası yolcusu kalmasın! Uyuşturucu Konusuna Gireceğim Ortak Arıyorum Ucuz zeytin yemeyin. İçinde hilesi vardır Berkecan Yehova’nın şahitlerinden olmuş. Bizim Memed olmaz deme! Sirkeci garında neler oluyor! Karolin seni de seviyorum! Kanal İstanbul mu, kanalizasyon mu? Biz destan yazıyoruz, okur musun kardeşim? Bir masal anlat bana baba, içinde nikah olmasın! Yıl 2071 Wıshhh! Duydun mu gı; Gastamonu Türk Dünyası Kültür Başkenti Olmuş! Bir sorum var arkadaşlar! Aklını kiraya vermeyen, kardeşlerim! Birileri de hayatlarımızla ve hayallerimizle kumar oynamasın artık! Amerika’da Müslüman bir lider dua bekliyor! Mezarlıklar müdürlüğünde tanıdığı olan var mı? Dökülecek gözyaşımız kaldı mı? Reisle görüştüm! İnsanlığın alemi yok! Eğitebildiklerimizden misiniz? Siz hiç at sidiği içtiniz mi? Tam bağımsız ve Müslüman Türkiye! Son Eşeğin Ölümü Herotürk Süperman'a Karşı Kültür kuvvetleri komutanlığına atandım! Mr. Nosam ve Bay Trump Kudüs’te cenaze namazındalar... Ne biliyoruz ki? Rüyama kurşun girdi, annneee! Kudüs ve tüm kutsallarımız işgal altında! Bu mesaj kendisini arayanlara ithaf edilmiştir! Noel Yaklaşırken Amerika'dan mektup var! Reis, niçin rezevr para altın olsun dedi? Çığlıklara kulak veren yok! Yeniden Samsuna Ayak Basalım, Milli Mücadele Başlatalım Bak gardaş! Bak bacım! Müslüman kafaları batı şekillendiriyor... Öğretmenler günü kurtlu olmasın! Siz hiç bebek öldürdünüz mü? Ayla Seni Seviyorum Beyaz zenciler modern köleler! Fetullahın Rüyaları Naim Süleymanoğlu öldü de Sanki Biz Ölmeyeceğiz!