12 Eylül öncesiydi. Canım yurdumun cehalete mahkum edilmiş insancıkları birbirlerini sağ-sol lakırtıları yüzünden imhaya kalkışmışlar, hayatı ve cennet vatanı cehenneme çevirme hususunda adeta birbirleriyle yarış halindeydiler. Nefret her yere hakim olan tek unsurdu. Birbirimizi düşman görmek ancak düşmanlarımızın işine yarıyordu, işte bunu anlamadığımız kabus dolu günler yaşıyorduk.
Herkes duvarlara yaşasın ya da kahrolsun yazıyordu. Ancak bir yazı daha yazıldı duvarlara. İşte bu yazı ruh itibariyle makus talihin değişmesi gerektiğine dair alametler taşıyordu.
"İçki öldürür, sigara süründürür, kumar söndürür." Bu yazı Turhal'ın bütün kahvelerine ve ilçenin görünen yerlerine yazılmıştı. Lisedeydim. Vali Recep Yazıcıoğlu'nun bu tür zararlı alışkanlıklara karşı yaptığı mücadele kendisinin Türk basınında 4. Murat diye anılmasına da sebebiyet vermişti.
Aradan yıllar geçti. Rahmetle ve hayrla andığımız valimiz "Valilik Makamının" en onurlu ismi olmuştu. Milletin gönlünde doldurulamaz bir makamında sahibi olmuştu.
Geçen hafta Cağaloğlu’nda Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesinin düzenlediği bir toplantıya davet edildik. Konuşmacı Tokatlı hemşehrim aynı zamanda Yozgat Valimiz olan Kemal Yurtnaç kardeşimdi. O toplantıda öğrendim Kemal valimizin rahmetli Recep Bey'in çalışma arkadaşlarından olduğunu. Dolayısıyla şaşırmadım. Kemal kardeşimin çalışmalarını yakınen bildiğim için kendisindeki tarzın ilhamının, bir ustadan kaynaklandığını anladım.
Bu arada Yazarlar Birliği ecdad yadigarı bir binada faaliyet gösteriyor. Ama gelin görün ki binanın tefrişatında fiyasko bir görüntü can sıkıcı. O canım binayı embesilce kepazeye çevirmişler, naylonla, plastiklerle... Sağdan soldan sarkan elektrik kablolarıyla. Yazarlar Birliği kavramı burada iflas etmiş, bu pespaye görüntüsüyle. Kimsenin içi sızlamaz mı bu rezillikten?
Kemal Yurtnaç valimizin konuşmasına değinmek istiyorum.
Konuşmanın başlığı "Bürokratik Oligarşi Nasıl Sona Erer?" şeklinde belirlenmişti. Bürokratik Diktatoryanın yaşandığı ülkemizde bu söz hayli iddialıydı. Fincancı katırlarını da ürkütecek düzeydeydi. Kısaca diyordu ki valimiz, "merkeziyetçi yönetim şeklimiz aslında yaşadığımız kaosunda asıl sebeplerindendir. Hissiz, duyarsız, hantal, şekilci bu yapının tahakkümü tektipleşmemizin de sebebidir. Şablonlara dar gelen geleneksel dokumuz bu yapıda kendisini ifade edememektedir. Yeni yönetsel biçimimiz olan Cumhurbaşkanlığı sistemimizi tıkamaya müsaittir. Strateji üretmemizi engellemektedir. Analizden yoksun bu anlayış adaleti de aksatmaktadır. Artık Türkiye' nin modernleşme sürecinde teknolojik gelişmeleri de ıskalamaması açısından dinamizm göstermesi gerekmektedir. Kısaca artık "yerinden yönetim" anlayışına geçmemiz gerekmekte, oluşturulacak "il meclisleri" ile "çanak bütçe" ayarlaması ile gündelik sorunlar ivedilikle çözülmelidir. Aynı zamanda toplumun mefkuresi daha vizyoner olmalıdır."
Kemal kardeşimin konuşması beni heyecanlandırdı.
Akparti kurulurken çalışma raporunu hazırlarken bu minvalde bir dosya da taktim etmiştim yukarıya.
Demiştim ki, "Sivilizasyon" ile yeni bir yönetsel şekle ihtiyacımız var. Merkezi idare artık yerinden uygulamalara ihtiyaç duymaktadır. Ankara bu hususta herşeyin israfına sebep olmaktadır. Kaynakların her türlüsü çarçur edilmektedir. İller bazında Vakıflaşmalar düzenlenmelidir. Oluşturulacak il stkları ilin sosyal dokusunu müşahede etmelidir. Detayını merak edenler "One Minute" kitabımızı okusunlar.
Türkiye bu sese kulak vermeli.
En kısa zamanda Türkiye'nin gündemine bu konu girmelidir.
Tebrik ediyorum seni aziz kardeşim, sevgili hemşehrim.
Recep valim, rahmetler içinde yat. Öğrencilerin iş başında.
Kemal valim. Ayrıca tebrik ediyorum, hocandan aldığın geleneği sürdürdüğün için. Salih Altun gibi bir yardımcı ile de Yazıcıoğlu’nun geleneğini sürdürdüğün için.
Her şeye rağmen...
Türkiye' de güzel şeyler oluyor!
Fehmi Demirbağ