Dinden, ahlaktan ve kadim gelenekten soyutlanmış bir toplumu biçimlendirmiş bizdeki işbirlikçi elitist köleci düzenin kurmayları, emperyal bir sömürü düzenini hedefleyen dünya hegemonlarının gönüllü köleleridirler. Bütün bu sahtekarlıkta çağdaş insan maskesiyle yapılmaktadır.
Bir insan yığınağıdır ruhsuz bedenler topluluğu.
Ezberlerindeki kısır cümleleriyle bir fasit dairenin içinde solurlar ve buna yaşamak derler.
İtiraz edecek ne takatleri ne de cesaretleri vardır.
Taklitçidirler bu konuda özgündürler lakin.
Dürtüleriyle yaşam döngüsünde yer alırlar ve bunu hamaset kisvesinde saklarlar.
Yaradılışa dair en ufak bir kanaatleri de yoktur.
İtirazları huzur ve konforlarının bozulmasına yöneliktir. Bunun için kendilerini muhafazakar olarak adlandırırlar.
Kanaatleri ve tevekkülleri ve şükürleri ve sabırları samimiyetsizdir.
Şehrin adamıdırlar.
Toprağı sevmezler.
Düşleri bile naylon ve beton mekanlarda geçer.
Otoritenin ideal insanı budur.
Ne sorgularlar ne de aklederler.
Biçimseldirler, ikonları moda endüstrisinin ilahlarınca tasvir edilmiştir.
Kalplerinin atışları da statiktir. Merhameti ilk elden reddederler, bencil, hazperest, çıkarcıdırlar.
Kibarlıkları bile vahşidir.
Kabadırlar, hoyrattırlar...
O kadar çokturlar ki yalnızlığınıza şükredersiniz.
Okumazlar da...
Yazmazlar da...
Yapılan iyi şeylere kulp takarlar, kötü şeylerde hikmet ararlar.
Ölmek düşüncesi ecelleridir.
Sloganiktirler.
Markalarda kimliklerini ararlar.
Kelimelerle araları yoktur ama rakamlara secde ederler.
Çok ama boş konuşurlar.
Haksızlığa karşı ise hep susarlar.
Böylesi bir toplumu elde etmiş hegemonların ise keyiflerine denecek yoktur.
Kendini değiştirme arzusu olmayan böylesi toplulukları da değiştirmeye Allah’ın bir vaadi yoktur.
Vadesi gelmiş demektir.
İnandığı gibi yaşamadığı için yaşadığına iman eden benzeri toplulukların yeri tarihin ibret mezarlıklarıdır.
Sebep sonuç ilişkisi ise mukadderattır.
Fehmi Demirbağ