Arvalap Adası inşa olunurken bir yandan da “Belirsizlik Ormanı” kuruluyordu. Orman Hayvanları bir araya gelerek daha önceleri yaşanan haksızlık ve zulümlerden sonuç çıkartarak “Birleşik Hayvanlar Cemiyeti”ni oluşturdular. Her hayvan grubunun oluşumda temsil hakkı olduğu deklare edildi.
Hayvan aleminin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın Arvalap Adası’nda özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu kabul ettiler.
Hayvan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, hayvanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve hayvanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir adanın ve ormanın ortaya çıkmasının sıradan hayvanların en yüksek özlemi olarak ilan edildi.
Hayvanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, hayvan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu belirttiler.
Hayvanlar arasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğu vurgulandı.
“Birleşmiş Hayvanlar” halklarının, “Birleşmiş Hayvanlar Kuruluş Belgesinde”, temel hayvan haklarına, her bir hayvanın onuruna ve değerine, dişi ve erkek hayvanların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı oldukları belirlendi.
Üye hayvan topluluklarının, Birleşmiş Hayvanlarla işbirliği içinde, hayvan haklarının ve temel özgürlüklerin ormansal olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiler.
Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak 30 maddelik bir anlaşma metnini oluşturdular. Arzu eden okuyucu bu maddelerin ayrıntısını internet üzerinden elde edebilir. Arama motoruna “Hayvan Hakları Ormansal Beyannamesi” yazmanız yeterli olacaktır.
Orman Kanunu’nun en temel maddesi “Her hayvan ihtiyacı kadar avlanacaktır.” Şeklindeydi. Bu yalnızca etçil hayvanlar için geçerli değildi. Otçul olanlar içinde geçerliydi. Hepsi de biliyorlardı ki “varlıkları bir başkasının varlığına bağlıydı.”
Ormanda ilk düzenin bozulmasına sebep olan hayvan domuzdu. O koyunların otlanma alanlarının kendisine ait olduğunu iddia etmişti. Halbuki domuzun buna ihtiyacı yoktu. Hoş o ne bulsa yiyen bir hayvandı. Koyunların otlak alanlarına ihtiyacı yoktu. Yine hoş koyunlar domuzların ara ara kendi alanlarına girmesine ses çıkartmıyorlardı. Ancak gelin görün kü ilelebet bu bölgenin kendilerine ait olduğunu bütün ormana deklare etmeleri koyunların sessizliğini bozmuştu. Koyunlar güneşli bir günde Hayvan konseyine bir dilekçe vererek durumun görüşülmesini istediler. Domuz ve ekibi de boş durur mu? Onlarda kendilerine arka çıkacak başka hayvanlara propaganda yapmaya başladılar. Ormanın ilk lobi faaliyetinin bu olduğundan bahseder, sonraları tarihçiler.
Domuzdan yana tavır koyan Kartal yapılan oylamada ormanın selameti adına veto hakkını kullanır. Hani yukarıda bahsetmiştim ya…Orman komisyonunun veto hakkına sahip üyeleri daha sonraki benzer uyuşmazlıklarda bu hakkı keyiflerince uygulamaya başladılar.
Ormana bir düzen gelsin diye oluşturulan kurullar ve bu kurulun üyelerinin bencillikleri sonraları ormandaki kaos’un asıl sebepleri olur hale geldiler.
Domuzlarla koyunların arasındaki hır-gür’den sonra Aslan’ da durumdan vazife çıkartır. Nasıl olsa kraldır, o halde bu durumu değerlendirmelidir.
Yakın çevrede Ormanın kıyısındaki otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşamaktadır. Çevredeki aslan sürüsü de kafayı bu öküzlere takıverirler.
Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden yalnızca küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, kendilerince iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünürler. Ormanın kurnazı Tilki’yi de heyetlerine dahil ederler. “Ya bize yardım edersin. Ya da akşam menüye seni de dahil ederiz” derler. Topal aslan tilkiyle birlikte yanına bir iki aslanı da alarak heyet oluşturup, beyaz bayrak çekerek öküz sürüsüne yanaşırlar.
Öküzlerin lideri Boz Öküz tilkiyi dürtükler. Tilki de tatlı dille konuşmaya başlar:
"Saygıdeğer öküz efendiler. Aslan heyeti ile huzurunuza geldik. Siz aslanları yanlış tanıyorsunuz. Aranızda elçilik yapmaya karar verdim. Aslanlar bugün buraya sizden özür dilemeye geldiler. Biliyorum bugüne kadar sizlere hep zarar verdiler. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadılar. Bütün suç içinizdeki o “Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve aslanların da gözlerini kamaştırıyor, akıllarını başlarından alıyor. Onlarda barışseverliklerini unutuyor ve saldırganlaşıyorlar. Sizle bir sorunları yok. Verin onu, siz de kurtulun, yine barış içinde yaşayın. Fitneci Sarı Öküz’den kurtulmak için bu fırsatı değerlendirin. Toplumunuzun selameti adına böyle bir fedakarlıkta bulunmak için tereddüt etmeyin. Gelecek nesillerinizi düşünün. Bu anlamsız kavga daha kaç nesil sürsün istiyorsunuz. Aslanlarla öküzlerin barışını tarih altın sahifelere kaydedecektir. Ey Boz Öküz bu tarihsel fırsata sebep olduğun için de ormanın her yerine heykellerin dikilecektir. Ormandaki bütün hayvanların çocukları senin bu zaferini iftiharla öğrenecekler."
Tilki’nin bu heyecanlı konuşması karşısında, Boz Öküz ve heyeti aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, “Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkar bu karara. Ama kimseye derdini anlatamaz. Neden itiraz ettiğini duyuramaz halkına.
Aradan zaman geçer. İşkembe bu. Acıkır tekrardan aslanlar. Bir de öküzün tadı damaklarında kalmıştır. Hem de zahmetsizce karınlarını doyurmuşlardır. Tilki üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmiştir.
Aslan heyeti önlerinde tilki olduğu halde yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u isterler öküzlerden:
"Gördünüz mü ne kadar barış severdir aslanlar. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Sarı öküz aranızdan ayrılalı beri hiçbir toplumsal endişe yaşadınız mı? Aslanlardan bir tehdit aldınız mı? Ancak, şu sizin “Uzun Kuyruk” var ya, kuyruğunu salladıkça nereden bakılsa görünüyor ve aslanların akıllarını başlarından alıyor. Onları tahrik ediyor. Size saldırmamak için kendilerini zor tutuyorlar. O sizden farklı. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu da aslanlara ki, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edilsin. Ormanda huzur olsun istemiyor musunuz? Eğer bu kararı almaz iseniz ormanın bütün hayvanları bilecekler ki ormanda barışı ve kardeşliği istemeyenler öküzler. Öküzlüğün ne alemi var?"
Boz Öküz ve heyeti uzun tartışmalar neticesinde nihayet , “Uzun Kuyruk''u da teslim ederler aslanlara. Alınan bu karara yine Benekli Öküz karşı çıkar. Uzun Kuyruk’un adı düzenlen törenle aslanların pençesi altında tarihe mazi olarak kaydolunur.
Bu olay sürekli tekrarlanır hale gelir. Tarih 31 Mart, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz demez her seferinde farklı bahanelerle aynı senaryoyu sahneler durur. Sonunda öküzler zayıflar, aslanlar ise daha bir küstahlaşırlar. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, tilkiye bile gereksinim duymadan öküzlere doğrudan müdahale ederler. Gözlerine kestirdikleri herhangi bir öküz için, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlarlar.
Koca öküz toplumu birer birer aslanların pençesinde zaman içerisinde can verirler.Boz Öküz ve birkaç öküz kalır geride. İçlerinden biri nihayet liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar da güçlüydük" diye sorar.
Boz Öküz, Benekli Öküz''ün zaman içerisinde yapmış olduğu itirazlarında kullandığı sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" der, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı!"
Sevgili okur!
Hem özel hayatımız için hem de toplumsal hayatımız için zaman zaman öküzlük yapmışlığımız sözkonusur. Öküz kavramını argoda da kullanırız. Ne gibi durumlarda kullanıyoruz peki?
Gücünün, kudretinin farkında olmamak ya da gücünü orantısısz kullanma durumlarının karşılığıdır öküzlük yapmak!
Sahi biz tarihin yakın dönemlerinde hiç öküzlük yaptık mı?
Hem bireysel hem toplumsal hayatımızda!