Kadercilikten Kederciliğe…

Bilal Dursun YILMAZ

08-10-2019 09:25

Kaldı mı bu âlemde söylememiş bir kelam, işitilmemiş bir söz?

Ne veliler, ne âlimler, ne edipler geldi geçti. Ne hikmetler neşredildi bu gök kubbede…

Öyle kelamlar edildi, öyle satırlar yazıldı ki yüz yıllarca insanlık onları konuştu, onları şerh retti.

Bugün de hakeza yazılıyor, çiziliyor… Sağ olsun bu mecraları açanlar ben de karınca kararınca zaman zaman yazıyor, çiziyorum. Belki yeni şeyler söyleyemiyorum ama bir ihtimal yeni işiticiler buluyorum.

Lakin epey müddettir ki suskundum.

Susmak kötüdür, ya da kötünün habercisidir. Bu susmak fazilet olan “az konuş, çok dinle” kabilindeki bir susmak değil, bu artık sözlerin bir kıymeti kalmadığına inanmanın devamındaki susmaktır ki böyle susmaların sonu ne feci bir çığlığa dönüşür… Tarih hep bu şekilde tekerrür etmiştir.

Tarihi bir vaka olarak anlatılır; padişah vergi, zam ve baskı ile ahalinin üstüne gittikçe ahali homurdanmış, ahali homurdandıkça padişah vezire – “daha da bindir” demiş, vezir bindirmiş ve vezir - “haşmetbahım halk dut yemiş bülbüle döndü, insanlar bir kelam dahi etmiyor” deyince padişah – “aman vezir dur orada söz bittiyse tehlike yakındır demiş”

Daha önceki bazı yazılarımda kısmen değinmiştim Müslüman isyan etmez, edemez. Ben de isyan edemiyorum.

İnsana gülmeyi dahi yasak eden skolastik Avrupa’dan bugünkü müferrih Avrupa’ya ulaşmak için Avrupa toplumlarının haksızlıklara karşı başlattıkları isyan ateşlerinde yananlar bugünkü Avrupa’yı semere vermiştir. Bu zaviyeden bakınca isyan ne büyük bir fazilet gibi duruyor. Nitekim de bu örnek de öyle…

Zannetmeyiniz ki zalim Avrupa’nın kendini beslemek için mazlumların kanını içtiği mevcut düzenlerinde onlara hayranım.

Belki uzun yıllardır içindeyiz de farkında değiliz üstü kapalı bir savaşın ama ben apaçık bir 3. Dünya savaşının çıkmasını bekler oldum. Tuz koktu.

Simülasyon çağı yaşıyoruz. O kadar sahteleştik ki bunu tarif edecek bir söz dahi bulamıyorum. Bu sahteliğin bir parçası olduğumu da hiç inkâr etmiyorum.

Hormonsuz gıda arıyoruz da ben hormonsuz bir insanın bulunabileceğine şüphe eder oldum. Bir çıkış yolu olarak çıkacak büyük bir savaşın belki insanlığa bir müddet daha asli vazifesini, insan olduğunu hatırlatmasını tek mümkün yol olarak görür oldum. Çıkacak bir büyük 3. Dünya savaşı belki bir 50 yıl daha insan olma konusunda bizi idare edeceğine kanaatindeyim. Ama öyle bölgesel bir savaştan falan bahsetmiyorum Amerikalı sade bir vatandaşın da Alman, İngiliz vatandaşlarıyla beraber Arabın, Acemin ve bil umum insanların açıkça yaşayacağı, etkileneceği bir savaş…

Savaşın ne korkunç bir trajedi olduğunu bilerek hatta hissederek bunları yazıyorum…

Buraya kadar okuyanlar ne saçmaladığımı düşünüyordur muhakkak… Savaş mı istiyorum?

Başta da söylediğim gibi toplumda o kadar çok bozulma var ki tarifi mümkün değil! Yani bu dejenere bir millete, bir devlete, bir hükümete mahsus bir şey de değil… Meramımı ifade babında içinde yaşadığım toplumla ilgili bugünlerde sıklıkla duyup karşılaştığım bir-iki örnek söyleyeyim; liyakatsizlerin, çapsızların ağızlarından çıkan her sözün, her kelimenin  “liyakat sahiplerine” diye başlaması, hızsızların, arsızların her sözünün “çalıyorlar, soyuyorlar” şeklinde olması, cahillerin bir kez olsun aynaya bakmadan her önüne gelene “cahiller” demesi ve daha sayılabilecek onlarca tenakuz. Nasıl bir dünyadayız? Midemiz kaldırmıyor. Böyle bir dünyada kiminle neyi konuşabiliriz ki?  

Müthiş bir buhran geçiriyoruz!

Evet, bunu okuyan bazı dostlarım içinden eminim bana şunu demiştir “buhranı sen geçiriyorsun âlemi de kendin zannediyorsun”. Belki biraz öyle…

Lakin çok şükür ki ahiret var. Çok şükür ki Mahkeme-i Kübra var, çok şükür ki zalim izzetinde, mazlum zilletinde buradan göçük gitmeyecek. Bir haşir ve neşir olacak. Haaa eğer işler ahirete kalmasın diyorsak büyük bir dünya savaşı her şeyin obeziti olmuş insanlığı belki kendine getirecektir.

Ha birde Müslüman neden isyan etmez cevabı bir üst paragrafta. Bir Mahkeme-i Kübra olduğu için. Meşhur kıssadır anlatmayacağım halife - “yanlış yaparsam ne yaparsınız?” -“kılıçlarımızla düzeltiriz” ahlakından yanlışın bir parçası olduğumuzu bilerek ve buna da bin tezvirat yaparak kadere imanı esas değil de, kaderciliği esas alıp kederciliğe battığımız bu dönemde âlem-i İslam için de bir savaş iyi gelebilir. Belki de intibaha bir vesile olur diye düşünüyorum…

Bilal Dursun YILMAZ

DİĞER YAZILARI Derdi Dünya Olanın Dünya Kadar Derdi Olur… 01-01-1970 03:00 Bacıma, Karındaşıma Hatice’ye Mektup 01-01-1970 03:00 Baba… 01-01-1970 03:00 Kariyer Planlaması… 01-01-1970 03:00 Benim 28 Şubatım 01-01-1970 03:00 Yazının Başlığını Okura Bırakıyorum… 01-01-1970 03:00 80’li Yılların Çocuklarına Mektup 01-01-1970 03:00 Başlıksız… 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye mektup/ 2 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye Mektup/1 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup/2 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup 01-01-1970 03:00 Nikâh Şahidim Altaylı’ya* Mektup 01-01-1970 03:00 Selçuk Bayraktar’a Mektup… 01-01-1970 03:00 Kızıma Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Öğrencilerime, Genç Kardeşlerime Mektuplar/1* 01-01-1970 03:00 Kardeşime Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Meşveret, Cemaat, İttihat, İslam 01-01-1970 03:00 Nasihat-i nasihat! 01-01-1970 03:00 Ömer, Kadın, Cinayet… 01-01-1970 03:00 Kürt katliamı mı? 01-01-1970 03:00 Algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler! 01-01-1970 03:00 Gönüllü köleyim! 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? -2 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? 01-01-1970 03:00 Duygular anlatılabilir mi? 01-01-1970 03:00 Eşcinsel Hareketten Yeni Kurulacak Partilere… 01-01-1970 03:00 Küçük Ama İşlevi Büyük 01-01-1970 03:00 Ak Parti, Gençler Ve Gelecek… 01-01-1970 03:00 Müzminliğin kırılışı! 01-01-1970 03:00 Suskunluk sarmalını kıran adam! 01-01-1970 03:00 Siyez Bulguru Ve Değişen Statü Göstergeleri 01-01-1970 03:00