Nasihat-i nasihat!

Bilal Dursun YILMAZ

30-11-2019 09:16

Nasihat, kelimesinin eş anlamlı öğüt olarak geçer sözlüklerde

Nasihat günümüz insanın sevmediği bir kelimedir. Herkes için olmasa da pek çoğumuz nasihat edilmesinden hazzetmeyiz. Nasihatler bize sıkıcı, itici ve rencide edici gelir. Nasihat edenler akraba ya da tanıdıklarımızsa bu nasihateler bazen olur ki dayanılmaz olur, damarımıza dokunur.

Oysaki çoğumuzun inandığı ve kabul ettiği dinin kitabı Kur’an-ı kerimde onlarca ayet nasihati emreder. Yani Allah pek çok ayetinde mealen insanlara kâinattı ve orada olanları göstererek düşünüp öğüt almalarını salık verir. Fakat Allah kitabında insanların akletmeyip öğüt almadıklarını da sıkça vurgulamıştır ayetlerinde.  Aslında bizatihi Kur’an-ı kerime bir cihetiyle nasihatler kitabı da denilebilir. Yine çok sayıda hadisi şerifte insanlığa rehber olarak gönderilen İslam peygamberi nasihatin önemini vurgular meşhur “Din nasihattir” hadis ile bu durumu özetler.

Pek çok din büyüğü de tebliğ ve neşirle hayatı boyunca nasihatte bulunmuştur.

Peki, günümüz insanı neden nasihatten kaçıyor. Ya da nasihat neden bir kıymet ifade etmiyor? Hatta toplumda yaygınlaşan “bana nasihat değil, para ver. Şunu bunu ver” amiyane ifadesi bir şiar haline neden gelmiştir.

İnsanların ilahi ve beşeri nasihatlere kulak tıkamaları da geçmişten bugüne hep konu edile gelmiştir. Bunun pek çok izahı yapılmıştır. Dolayısıyla ilahi nasihatlere kulak tıkayanlar için hiçbir beşeri nasihatin bir mana ifade etmemesi de anlaşılır bir durumdur…

Aslında değil İslamiyet, bütün semavi ve arzi dinler bir nasihattir, bütün ulema ve hükemâ da birer nasihtir.

Fakat başta Kur’an-ı kerim olarak bütün semavi kitaplarda yaratıcı pek çok olayla ve örnekle insanlara nasihat etmektedir. İnsanların pek çoğu da buna kulak tıkamıştır ve tıkamaktadır.

Oysaki gerek yaratıcı, gerek elçileri, gerekse ulema ve hükemâ (felsefeciler) nasihatlerini insanlığa bir ücret beklemeden, karşılıksız vermişler, vermeye de devam etmektedirler.

Fakat günümüz insanı, bilhassa gençler nasihatten kaçarken, bundan sıkılırken bir yandan da her şeyini (zamanını, malını, sağlığını hakeza) nasihat uğruna harcamaktadır. Eğitimin tamamı bir nasihatler silsilesidir. Yaşam koçları, danışmanlar, gelişim uzmanları ve benzeri sayısız nasihatçiye paralar ödenir, zamanlar harcanır…

Bütün nasihatlerin yolu iyiliğe çıkar. İyi insan, iyi iş, iyi yaşam…

Peki, semavi tüm kitaplar ve öğreticilerinin nasihatlerini çok kere yok sayan insanoğlu üstüne bazen servet harcayarak nasihat almak ihtiyacını neden hissediyor? Bu neden böyle oluyor? Biz neden böyleyiz?

Semavi fermanlarda tarifi yapılan iyi insan modeli için nasihatlerde bulunan yaratıcının sözlerine kulak tıkayan insan, beşeri bir “iyi” için nelerini feda etmiyor ki mesela iyi bir kariyer, iyi bir maaş için bazen namus, bazen şeref ve haysiyetler feda ediliyor…

Bu yazıyı yazmama vesilen olan bir ölüm hakikati nasihatlerin en bedihi olanını bana tahattur ettirdi. Belki çocukken ezberlediğim, hepimizin bildiği o meşhur tablonun bir hakikatini belki de ilk defa bu kadar hissettim. Dost istersen Allah yeter. Yârân istersen Kur’an yeter. Mal istersen kanaat yeter. Düşman istersen nefis yeter. Nasihat istersen ölüm yeter.

“Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur.

Yârân istersen Kur’an yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuâtlarını seyredip ünsiyet eder.

Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.

Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.

Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.”

Bilal Dursun YILMAZ

DİĞER YAZILARI Derdi Dünya Olanın Dünya Kadar Derdi Olur… 01-01-1970 03:00 Bacıma, Karındaşıma Hatice’ye Mektup 01-01-1970 03:00 Baba… 01-01-1970 03:00 Kariyer Planlaması… 01-01-1970 03:00 Benim 28 Şubatım 01-01-1970 03:00 Yazının Başlığını Okura Bırakıyorum… 01-01-1970 03:00 80’li Yılların Çocuklarına Mektup 01-01-1970 03:00 Başlıksız… 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye mektup/ 2 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye Mektup/1 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup/2 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup 01-01-1970 03:00 Nikâh Şahidim Altaylı’ya* Mektup 01-01-1970 03:00 Selçuk Bayraktar’a Mektup… 01-01-1970 03:00 Kızıma Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Öğrencilerime, Genç Kardeşlerime Mektuplar/1* 01-01-1970 03:00 Kardeşime Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Meşveret, Cemaat, İttihat, İslam 01-01-1970 03:00 Ömer, Kadın, Cinayet… 01-01-1970 03:00 Kürt katliamı mı? 01-01-1970 03:00 Algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler! 01-01-1970 03:00 Kadercilikten Kederciliğe… 01-01-1970 03:00 Gönüllü köleyim! 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? -2 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? 01-01-1970 03:00 Duygular anlatılabilir mi? 01-01-1970 03:00 Eşcinsel Hareketten Yeni Kurulacak Partilere… 01-01-1970 03:00 Küçük Ama İşlevi Büyük 01-01-1970 03:00 Ak Parti, Gençler Ve Gelecek… 01-01-1970 03:00 Müzminliğin kırılışı! 01-01-1970 03:00 Suskunluk sarmalını kıran adam! 01-01-1970 03:00 Siyez Bulguru Ve Değişen Statü Göstergeleri 01-01-1970 03:00