Siyez Bulguru Ve Değişen Statü Göstergeleri

Bilal Dursun YILMAZ

22-06-2019 11:46

Geçen gün iş arkadaşlarımdan biri diğer çalışanlara; bir yakınının Siyez bulguru sattığını almak isterlerse getirttirebileceğini söylüyordu. Bana da teklif etti. Ben de “kilosu kaç para” diye sordum 16 TL’den getireceğini söyledi. “abla kusura bakma benim maaşım onu almaya yetmez dedim” eve gidince hanıma “Siyez bulguru nedir, sen duydun mu ” diye sordum. Şimdi Canan Karatay ve türevlerini takip edenler beni ayıplayacak lakin ben marketten 3 TL’ye aldığım bulgurun 16 TL’ den satıldığını duyunca merak ettim.

Bugünlerde zaten sürekli mazi ve müstakbele gelgitler yaşıyorum. İzmir’e ilk gelişimde (1990) ayağımda kara lastik ayakkabı vardı. Bir ayakkabı sahibi olmak çocukluğumun en büyük hayaliydi. Dün markette marka ve kısmen malzeme değeri çıkınca muadillerinin 200 TL’den satıldığı ayakkabılara baktım indirime girmiş, 14 TL’den satılmaktaydı. Yani bir kilo bulgurdan daha ucuzdu üstelik en kötü şartlarda o ayakkabıyı minimum üç ay giyebilirim (henüz eskiterek attığım ayakkabı yok)

Evet, yazıyı buraya kadar okuyanların içlerinden “bu ne saçmalıyor” dediklerini duyar gibiyim. Makarayı başa sararsak ayakkabı ve yeni pantolon giyemediğim 30 sene önce evimizde öküzle sürüp, atla harman edip değirmende bizzat öğüttüğümüz, Sarıbaş, Topbaş vs. isimle anılan buğdaylardan bazen de arpadan tandırda pişirdiğimiz ekmekleri yemek bana zül gelirdi.

O dönem evinin tek oğlu gurbette olan ve erkeği olmayan Hüsna ablanın mecbur kalıp hazır aldığı fabrika unundan beyaz ekmeklerini yiyebilmek için gizlice ambarına girmiştim ve yakalanmıştım annemden ne çok dayak yemiştim. Bu arada hanıma sorduğum sorunun cevabını da yazayım hanım Siyez buğdayını duymuş babaanneden nakil şöyle anlattı: eskiden evde iki tür ekmek yapılırmış biri Siyezden diğeri buğday veya arpadan olurmuş Siyezden yapılan ekmeğin rengi buğday ve arpaya göre daha kara olduğu için bunu kadınlar, buğday ekmeğini de erkekler yerlermiş. Ayrımcılığın ve statünün o dönemki şekli. İki çeşit ekmek yapılması da elbette fakirlikten. Buğday unu az ve kıymetli olduğu için Siyez unu ile takviyeli yapılırmış. 

Ben henüz kırk yaşımdayım. Anlattığım hadiselerde yaşadıklarım otuz, yaşamadıklarım ise elli sene öncesine ait. Yani insanlık tarihinde nokta kadar bile bir zamanı işgal etmiyor. Bu arada Siyez bulguru satan sağlık çalışanı arkadaşım yumurtalarını da İzmir’in Doğançay köyünden alıyormuş serbest beslenen tavuktan doğal yumurta olduğu için…

Gelişen ve değişen dünyada et dâhil her türlü gıda ürününün laboratuvar ortamlarında bilimin imkânları ile yeniden üretilmesi ve orijinal mamulün yerine ikame edilerek doğal olanı ile aynı faydanın beklendiği bir dönemde klasik statü göstergeleri olan mamuller yerini basit kabul edilen fakat daha doğal olan ürünlere bırakmaktadır.

Yüzyıllardır statünün ve imajın dışa vurumu için kullanılan parametreler gelişen, değişen ve dönüşen dünyada klasik olanın aksine bir seyir takip etmektedir. Patek Philippe saat veya Chanel Diamond Forever Klasik çanta kullanmak yerine organik pazardan domates temin etmek, doğal ortamda beslenen tavuktan elde edilmiş yumurtayı yemek bugünün statü göstergeleri olmuştur. ‎iPhone telefonun son serisine sahip olmak bugün lise talebelerinin bayarım harçlıklarının üzerine anneden- babadan tırtıkladıklarını eklemeleri ile alacakları bir ürün oldu.

İmaja etki eden parametrelerin keskin dönüşümler ve değişimler gösterdiği günümüzde insanların kalite algıları, tatmin ve memnuniyet parametreleri de değişmektedir. Her şeyin yapaylaştığı bu çağda insanlar, büyük binaların, teknolojik aygıtların ötesinde daha doğal, insani olan şeylerin arayışı içindedir. Bu arayış içindeki insanların en önemli hassasiyeti yaşam kalitesini arttıracak sağlık bir yaşam standardını yakalama mücadelesidir.

Geçmiş dönemin konforuna yüklenen misyon gelecek dönemde doğal olana yüklenecek gibi görülmektedir. Doğal olanın en tabiisi galiba su. Bu bahse girersek beni endişe basıyor.

Evet, hayatın hızlı akışı içinde bir dakika durup düşünmek lazım dünya nereye gidiyor? İstikbalimizi gıda savaşları mı alıyor? Galiba evet…

Bilal Dursun YILMAZ

DİĞER YAZILARI Derdi Dünya Olanın Dünya Kadar Derdi Olur… 01-01-1970 03:00 Bacıma, Karındaşıma Hatice’ye Mektup 01-01-1970 03:00 Baba… 01-01-1970 03:00 Kariyer Planlaması… 01-01-1970 03:00 Benim 28 Şubatım 01-01-1970 03:00 Yazının Başlığını Okura Bırakıyorum… 01-01-1970 03:00 80’li Yılların Çocuklarına Mektup 01-01-1970 03:00 Başlıksız… 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye mektup/ 2 01-01-1970 03:00 Hasan Ağabeye Mektup/1 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Akif Emre’nin ruhuna ithafen… 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup/2 01-01-1970 03:00 Korona’ya Mektup 01-01-1970 03:00 Nikâh Şahidim Altaylı’ya* Mektup 01-01-1970 03:00 Selçuk Bayraktar’a Mektup… 01-01-1970 03:00 Kızıma Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Öğrencilerime, Genç Kardeşlerime Mektuplar/1* 01-01-1970 03:00 Kardeşime Mektuplar/1 01-01-1970 03:00 Meşveret, Cemaat, İttihat, İslam 01-01-1970 03:00 Nasihat-i nasihat! 01-01-1970 03:00 Ömer, Kadın, Cinayet… 01-01-1970 03:00 Kürt katliamı mı? 01-01-1970 03:00 Algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler! 01-01-1970 03:00 Kadercilikten Kederciliğe… 01-01-1970 03:00 Gönüllü köleyim! 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? -2 01-01-1970 03:00 Bizi kim kurtarabilir? 01-01-1970 03:00 Duygular anlatılabilir mi? 01-01-1970 03:00 Eşcinsel Hareketten Yeni Kurulacak Partilere… 01-01-1970 03:00 Küçük Ama İşlevi Büyük 01-01-1970 03:00 Ak Parti, Gençler Ve Gelecek… 01-01-1970 03:00 Müzminliğin kırılışı! 01-01-1970 03:00 Suskunluk sarmalını kıran adam! 01-01-1970 03:00