Yahut da bir ortası olmalı bu iki tereddüt halinin. İnanan kişi iki tarafı ihmal etmek istemez, dengelemek ister ama ilahi sınama nihayet gelir çatar.
Haliyle insanın birini ön plana almasına yahut tercih etmesine sebeb olur. Zira hayat şartlarının zorluğu bir tercih noktasına yani insanı karar verme paradoksuna sokar. Yani insan ya para kazanacak yahutta gönül kazanacaktır. Bu taraftan dünyayı diğer taraftan da öteki tarafı düşünmek inancı vardır. Buda çetin bir ferzin bend yani yaman bir çelişkidir.
Bu yüzden tercihlerimiz çok önemlidir. Çünkü bunlar olmadan işler kolay kolay yürümüyor. İtibar, prestij, onur, gurur hep parayla oluyor yahut öyle sanıyor insan. Görünen o. Bu iki kavram arasında dengeyi kurmakta pek müşkil.
Biri artınca diğeri eksiliyor. Terazi şaştığında o zamanda işler güçler sarpa sarıyor. Aksine yani tersine işleyişler başlıyor. Bu yüzden meyl ettiğimiz taraf ve denge çok önemli. Zira balık baştan kokar. Ama çoğu insan bu dengeyi kuramıyor kursa bile koruyamıyor.
İnananlar için varlıkta gönül kazanmaktan daha değerli bir şey yoktur. Para kazanmak asla gönül kazanmak ile kıyaslanamaz. Paranın ve varlığın gönlün yanında kıl kadar kıymeti ve hükmü yoktur. Gönül yüce bir manadır. Gönül ancak yine onun unsurları ile kazanılır. Vasıta olan parayla bile hayır yapsa insan gönlünde ihlas yoksa Hakka ulaşamaz..
İnsan bir yandan para kazanırken diğer yandan pekala gönül kazanabilir. Ama bu kazanma hırsı nedense gönül kazanmaya engel oluyor ona fırsat vermiyor. Para kazanma hırsı insana o tarafa yani gönül tarafına yüzünü dönmesine mani oluyor. Parayı gönülden çok fazla seviyor onu kıble edinmiş . Para ile gönlü ayırd edecek mihenk bir akıl lazım ki, gerçek kıblesini anlasın, görsün, bulsun insan.!
İnsanın tabiatındaki bu doyumsuzluk onu helake götürür.. Elde ettiği ile yetinme me, daha çoğunu isteme duygusu ona hâkimdir. Bu açgözlülüğü ve kanaatsizliği sebebiyle insan daha fazlasını ister. Gözü doymaz.
Allah yolunda sarf etmek niyetiyle para kazanıyoruz diyen nice insanlar gördük ki sonunda ..para ve hırsı onları tavladı yani avladı. Para mülk servet ve makam sahibi oldular. Ava giderken avlandılar. Amaçlarını unuttular. Sarhoş gibiler, gibi ne kelime sarhoştan bile beterler. Zira para sarhoşluğu makam gibi insandan ayrılmaz gece gündüz onunladır.
Ölene kadar hiç geçmeyen sarhoşluk para ve şehvet sarhoşluğudur. Diğer yandan üzüm sarhoşluğu ise sabaha kadar süren kısa bir sarhoşluktan ibaret. Üstelik tövbesi de kolay. Bırakıyor içmiyorsun. Bıraktığına da pişman olmuyorsun seviniyorsun.. Şükrediyorsun..
Ya bu paranın tövbesi nasıl bir şey, onu bırakabilir mi vazgeçebilir mi insan bunu çok iyi düşünülmeli. Parayı terk ettiğinde sevinebilen kaç kişi vardır. Çoğu insan kahrolur üzülür yıkılır.! Paraya olan bağlılıktan bu dünyada kurtulan insan aslında ahirette cehennemden azad olmuş gibidir.
Evet kimi dünyada kazanınca sevinirken, çoğu kaybedince kahrolur. Ama öyleleri de var ki kaybettiklerine sevinir üzülmezler. Hatta kazandıklarına bile gönül vermez sevinmezler kendilerinin bilmezler hamd ederler. O nun gönderdiğini yine onun yolunda sarf derler. Bu müminlerin anlayışıdır. Diğeri üzülenlerin kahrolanların hali yani anlayış ve bakışı insanın kendi nefsindendir.
Kimse gönül kazanmaya para kazanmak kadar değer vermiyor. Para kazanmak gönül kazanmanın önüne geçmiş. İnanan insanın iddiasından yakalandığı yerde işte tam burası.Yani inanan insanın hangisine önem verdiğini görünen tablosu ifşa ediyor.. Aslında hüner, gönül kazanmaktır bu dünya pazarında ..Elbet onun yanında para da kazanırsın ama bu para kazanmak da yine gönül kazanmak için olmalı a (z)salim..
Maksadın gönül değilse, nefsdir. Kendini de parayı put edindin gittin demektir...Para daha fazla para kazanma hırsını getirir. Gönülde tam aksine daha çok gönül kazanma hissini arttırır arzular. Onun arzusu ile bunun arzusu farklıdır. Biri dünyaya çeker diğeri manaya. Birinin sonunda dünya saadeti diğerinin sonunda ahiret saadeti var.
Gizli yahut açık meylimiz bizi ele verir..Neye meyl ettiğimiz ortaya çıkar eserlerimizden sözlerimizden görünür. İşte zaten ortada gün gibi bıyık altından sırıtıyor. Yani görünüyor. İnkara gerek yok.. Sarımsak yemişsin ağzından buram buram koku geliyor .Tüm mahalle kokuyu duymuş ama sen hala yemedim diyorsun.. Kokun sana şahitlik ediyor ele veriyor.
Dünyada bu hırsın bir gün sonu gelir tabi gönül kazanmanın da bir sonu. Hesab günü hangisi geçerlidir değildir orada görünür. Kimi para biriktirir mal zengini olur. Kimi gönül kazanır gönül zengini olur. Birinin karşılığı göze görünür. Diğerinin görünmez.
Aslında her an göze görünür durur da onu görecek göz bu dünyada pek az bulunur. O nu her gözü olan göremez. Onu ancak can gözü acık olan görür. Peşinden koştuğumuz hırsın sonu, ait olduğu yer yani bu kara topraktır...Diğerinin ait olduğu yurd ise nurun yüceleri yani arşdır. Her hüner sonunda aid olduğu yeri bulur.
Kardeşim ya hesabını vereceğin kadar kazan ..Yahut korkuyorsan hesabını veremeyeceğim diye , git Allah yolunda infak ette ihsan sahibimisin yoksa değilmisin nesin bilsin. Biriktirdiğin hep nalıncı keseri gibi kendine yonttuğun yeter...Cimri olma. Birazda cömert ol.. Cömert olda azda olsa gönül kazan Gönle kazan kaldırma. Asi köle gibi padişaha kızıp kendi canına kasd etme. Gönül kazanmayı hafife alma...
Gönül zenginliği, parayı mülkü sevenlere göre bir kayıp ve ziyandan ibarettir. Gülünçtür. Zayıflıktır. Ahmaklıktır. Aptallıktır. Yani hangi akıllı gidib te görünmeyen bir gönle yatırım yapar..Onlar bu anlayışı bir hastalık yani illet gibi görürler. Onlara göre bu hastaları iyileştirmek için köleleştirmek gerektiğine hükmederler. Gönül sahibleri bu sözleri onlara aynen iade ederler.
Kimi gönül kazanmakta hüner sahibi olur kimi para kazanmakta hüner sahibi. Sonucta kim karda kim ziyanda bunun cevabı hesab günü belli olur. Allah gönül sahiblerini sever ,o yuzden gönül kazanmayı insandan sürekli ister. İnsana gönül kazanma isteğini azmini o verir. Para kazanma isteğini ve hırsını ise senin nefsin.
Kardeşim ,her ne yaparsan yap gönül kazanmak için olsun. Hak rızasının sırrı, gönül kazanmaktan geçer para kazanmaktan değil. Para kazanırsan yine onun yolunda ve sevdiklerinin gönlünü kazanmak için harcarsın ..! İnsanların gönüllerini kazanmaktan maksad aslında hakkın gönlünün rızasını kazanmaktır. Zira rıza gönülden gelir. Gönülden gönüle yani temiz bir kalbe gelir yine gönülden aslına döner.
Gönül kazanmanın yanında ,birde gönül almak birde gönül vermek gibi güzel huylarımız gönlün huyudur. Bu huylar ondan tenezzül eder. Hepside gönüldür, yahut gönüldendir. Daha bilmediğmiz sonsuz nice güzel akdes anlamlar varki hakikatte tek manadan yani tek gönülden insana yansırlar.
Kimde görünürse görünsün o gönüldür. Kıymetini bil. Hak ,gönlü takdir ettiği miktarda istediklerine sevdiklerine verir. Bu kudsi veriş kalblerde vicdan, gözyaşı, sevgi,acıma, fedakarlık ,cömertlik ,aşk gibi vb akisler halinde insandan yansır.r. Nihayetinde hepsi aslına döner.
Sadece gönül için mi böyle hayır her şeyde böyle. tüm varlıkta şekiller suretler isimler, esmaya ondan aslı olan müsammaya döner. Bu asumanın yani müsemmanın cihetsiz yeri olan yüce gökleri gönlün olduğu yerdir. Her seyi o birden bilmek, birlemek, tevhid etmek müminlere farzdır.
Gönül kazanırsan gönül verirsen, asumandan olan karşılığını sana gönülden verirler. Gönül verirsen ki maksad zati iş budur kabul göründü ise o anda müşkil çözülür. Gönül almak istiyorsa gönül vermeli insan. Para yükü maddi yüktür diğeri ise manevi bir yüktür.. Birinin ağirlığı çoktur, diğerin hiç yoktur...Biri burda kalır diğeri küllü gönle varır. Varlık alemi, ucsuz bucaksız sonsuz bir gönülden maveraya yansır. Oraya ancak gönül ulaşır. Varlığın yahut amellerin şekli sureti asla ulaşmaz.
İnsandaki çok kazanma duygusu ona âhireti unutturuyorsa, dünya sevgisi onu esir almış nefsi gönlüne el koymuştur. O takdirde para kazanma duygusu ve hırsı insanda son derecede tehlikeli bir hâl almış demektir.O insan isterse ben Allah için biriktiriyorum deyip dursun fark etmez.Çünkü gönül numara yemez..O başka bir şey yer.