Nihayetinde yaptıkların görülüyor bir bir ortaya çıkıyor yani kendini ele veriyorsun ama bundan senin haberin yok. Hareketlerin ve eserlerinle kendini gösteriyor anlaşılıyorsun. Davranışların yani halinle dışarıya aks ediyorsun ona göre muamele görüyor ve bir karşılık buluyorsun. Bulduğun bu karşılıkta senin kimliğin oluyor. Yani kısaca ne olduğun ortaya çıkıyor. Tesiri görünmüyor fakat eseri ortada yani gün gibi açık..
O zaman ya değerli yahut değersiz biri oluyorsun. Sonra güzel ya da kötü adla adlandırıyorlar seni. Ya tanınmıyorsun yahut ta tanınan biri oluyor, tarifi imkânı olan bir hale geliyorsun. Yani vasıfların biliniyor çözülmeye yani anlaşılmaya başlıyorsun. Arif olana söz kâfidir yeter. Dışarıya aks eden işlerde, senin hilen yahut hünerin olup ortaya çıkıyor. Yani yaptıkların seni ele veriyor. Buda senin nasıl biri olduğunu neye meyilli olduğunun işareti ve nişanını taşıyor zamanda ya seviyorlar yahut sevmiyorlar seni. Ancak aptal olan bunu fark etmez.
Başını kuma gömme. Senden akseden bu haller hareketler, içinden gelen, fakat bir türlü görmediğin hiç düşünmediğin tesir edici kuvvetler ile olduğu muhakkak, bunu inkâr edemezsin. Acıkma hissin seni nasıl yemek yemeğe çağırıyor o yemeği yediriyorsa yahut ta şehvet hissin seni nasıl bir kadına meylettiriyorsa onu da bununla kıyas et bir düşün! Çünkü ona dayanarak hareket ediyor ve davranıyorsun. Eserin tesirin bir ürünüdür.
Özetle insanın içinden kendisine tesir eden şeyi bilmesi çok önemli. Çünkü insanı yönlendiren o dur. Aklın varsa burada dur ..dikkatlice bir düşün. Meseleyi iyi anla ve kavra.. Bu zamana kadar başıboş bomboş yaşadın konuştun gezdin yeter. Yani vücut mekanizmanı çözmen üzerinde ciddi ciddi düşünmenin zamanı geldi de geçiyor. Şeni harekete geçiren şu görünmez duygu ve düşünceleri iyice ele al, incele bak. Kim olduğunu anla. Bu iş dışın tesirlerinden kurtulmakla olur. Yani içten içe olan bir bakışla mümkün. Bu ise yüce yani çok büyük bir iş..
Burada ''doğru yol aksine yoldur'' sözü anlayış kavrayışta insana kılavuzdur. Yani yıllarca meselelere söz ve fiillerden bakıp hüküm çıkardın karar verdin hareket ettin. Doğru yol aksine yoldur sözünden maksad; artık bundan sonra birazda kalıbtan içe doğru meselelere bak, yani sana tesir eden tesirciyi yahut tesircileri ne onları ara bul..! anlamında bir sözdür. Konuya arif olmak maksada ulaşmak için insana verilen bakıştır yani mihengtir. Argo tabirle öküzün trene bakması gibi şekillere suretlere bakmayı meşgul olmayı bırak,. hadiselere bir başka bak demektir.
Ancak tesir edenleri bulmanın önünde o kadar çok hayal dokuları var ki bire bir çözmek gerek. Bu dokular tesir edicilerin örtüleridir onu bulmanı asla istemezler zati özellikleri de budur. Öğrenmek istediğin, anlamak istediğinde seni dışarıya yönlendirir insanı sürekli avuturlar. Sen de kanarsın. Çünkü onlar vasıflanmamış yani kesif değildirler. Hissi olduklarından onları göremezsin. Rüzgâr gibi tesirleri vardır ama ona yok diyemezsin.
İnsanın içindeki tesir edicileri ya nefs gibi, ya şeytan gibi ya melek gibi, ya akıl veya ruh gibidir ki oda sır vermez. Yani insan onları kolay kolay bilemez ve tanıyamaz çünkü bu özelliği onlara Hak vermiştir. Ama yine de çaresiz kendilerini ele verirler. Yani hissettirirler.
Onların kendilerini ele vermesi aynı insana benzer. Onları sendeki isteklerinden tanır anlar ve bilirsin. Onların senden istekleri. İç kuvvetler yani hisler şeklinde tesir eder onların kendini göstermesi tanınması bu şekilde olur. İnsanda öyle yaptıklarında yani eserlerinden tanınır. İyi yada kötü bir hissin nerden ve kimden geldiğini ele veren tesirinden anlaman senin ikan ve izan sahibi olduğunu gösterir..! Sonrada tercihlerin senin amellerindir.
Atalar ya bir yol yap yahut bir yol göster demişlerdir. Hamd olsun yolu yapan bize bir kılavuzla yolu da göstertmiştir. Şükür ki Efendimiz insanlığa o yolu öğretmiştir. O da kücük cihaddan büyük cihada sözü ve kendini tanıyan rabbini tanır hadisidir. Kendini anlamaya ve tanımaya başladığında sır dile gelir. Senden sana kendini anlatır. Yük ağır yol ise çok çetindir. Emanet hasarsız ziyansız sahibine ulaşırsa emanettir.
Kale en kolay içten fethedilir. Sözü çok doğrudur. Zaten bizden habersiz fethetmişlerdir de. Ama insan bunun farkında değildir. Bunu anladığında ki ona uyanmak da denir İnsanın yapması gereken iş kalesini fethedenleri bir bir bulması tanıması sonrada yakalayıp ona cezasını vermesi ilk görevidir. İçindeki dost ve düşman tesir edicileri iyice ayırması ve artık tarafını seçmesi, tarafında da azimle durması, İnsanın hak ve halk indinde nasıl biri olduğunu ortaya koyması insanın ana gayesidir.. Gaye hakkın yeryüzündeki şahidleri olmak hakkı üstün tutmak ve o uğurda davranış ve duruş göstermek can vermekten ibarettir. Vesselam…
Ahmet DÜZGÜN