Melun şeytan, kin ve düşmanlığı alenen izhar etmeye başladı mı, bil ki artık burada ahmak ve aptal olmanın sana bir yararı yok. Hırsa ve kine kapılıp hezeyanlara dalmanın, şeytanın sayhaların da cezbelenmenin ,saflarında olmanın ,karanlığında kaybolmanın, kibir sarhoşluğu içinde ,cedel ile inadlaşmanın, özetle Hakka meydan okumanın bak bakalım kötülüğü kime..
Melun ve avenesinin kendilerini davul zurna çalarak alenen kendilerini göstermesi tahammülsüzlüğünün bir ürünüdür. Şeytanın bu tahammülsüzlüğü ise sahasının artık gittikçe daraldığını siretinden görmesinden başka bir şey değil. Lain en büyük korkusuyla artık yüz yüze gelmiş, aleme bir feryaddır salmıştır. Bu sesi ancak gaybe inananlar duyar.
İnsanla şeytan arasında ki tek fark yani İnsanın tahammülsüzlüğü ile şeytanın tahammülsüzlüğü arasındaki tek fark birisi ateşten diğerinin ise topraktan yaratılmasıdır. Ama iki unsurdan yaratılan varlığın bir oldukları şey var ki. Bu kötü huy tahammülsüzlük huyudur.. Bu huy insanı nasıl sokağa çıkarıp isyana cağırıyorsa, şeytanı da alır insan elbisesine sokar.. Meydanlar da nutuk attırır.. Heykel yaptırır..'?
Zengin bir zalimin, fakirlik endişesi ve korkusu ne ise melunun durumu da aynıdır. Çünkü lain fakir olduğundan onu hatırlamak istemez. Lain bu fakirlik sebebiyle insanı isyana teşvik eder. En önemli silahlarından biri budur... Zira fakirlik insanın heva ve hevesin en büyük düşmanıdır. Onunla insanı korkutur.
Şeytanın sahasını daraltan ise din nurudur. Hakkın nurudur. O nur, Hakkın hakimiyeti, güzel söz ve işlerin artması, kalblerin Halik'ına yani yegane yaratıcısına hamd, tekbir ve istiğfarla yönelmesi dönmesi, Nur taraftarlarının çoğalması, her sahada ve sadırda genişlemesi ve iktidar olmasıdır.
İşte tam burası onun kudurduğu daraldığı bir yerdir. İşte burası Melun şeytanın kahrolduğu, kinini açıkça söylediği, bu yüzden alenen şekle bürünerek meydanlara kadar inerek kendini ifşa ettiği gösterdiği yerdir. Lainin amacı, insanlığı alenen Hakk’a, Tevhide, doğru iş ve söze karşı durmaya çağırmak, akabinde de küfr ve inkar etmesi içindir. Gerekirse lain insan şekline bürünür aramızda gezer. Kıyamete yakın bu hadiselerin çoğalacağı mütevatirdir.
ŞEYTANIN SÜREKA KILIĞINDA MÜCESSİM HALE GELMESİ
Nitekim islam kaynaklarında bu husus bedir savaşında aynıyla vuku bulmuştur. Rivayetin şerhi özetle şu şekildedir. ''Şeytan ve avenesi Bedir gazasında asker içine girmiş, yüzün birincisi olarak Kureyşlilere, “Ben sizin yardımcınızım” efsununu okumuştu. Kureyşliler, onun sözüyle harbe hazır olmuştu. Ne zaman ki şeytan, müminlerin safları arasında, meleklerden müteşekkil, Kureyşlilerin görmedikleri saf saf melaike askerini görünce, korkusundan ateşgedemabedi gibi yanmış. Şeytan, “Ben acayip bir asker görüyorum” diyerek, ayağını geri atarak “Ey kavim! Ben Allah’tan korkarım dedi Ondan bana yardım yoktur. Çekilin, gidin... Çünkü ben, sizin görmediğinizi görüyorum” dedi.
Haris bin Hişam da ona : “Ey Süraka şekilli! Dün niçin böyle demiyordun? deyince ” Lain ona: “Ben şimdi muharipler görüyorum” dedi. Haris de: Ey korkaklıkla orduyu utandıran kimse! Sen başka bir şey görmüyorsun. Lakin dün laf zamanı idi, şimdi ise, harp vaktidir. Dün, “Size yardım ederim, mensur ve muzaffer olursunuz” diyordun. Ey melun! Dün ordunun kefili olmuştun, bugün ise, namert ve hakir görünüyorsun. Senin o yalancı vaadine inandık da, buraya geldik. Haris bin Hişam, Süraka şeklinde görünen Şeytan’a bunları söyleyince, melun, onun tekdirinden hiddetlenip Haris’in sözleri kalbine tesir edince, gazapla elini onun elinden çekti.
İki taraf karşılaşıp durunca misli görülmemiş gayet şiddetli bir rüzgâr çıkıp göz gözü görmez olmuş. Bu ise melaike-i kiram ile Cebrail (As) meydan-ı harbe gelmişler ve eblak atlara binmiş insanlar suretinde görünmüşler ve müşriklere karşı saf bağlayıp durmuşlardır. Şiddetli bir bora ile melekler gelmesinden süreka süretli şeytan ,Melaike askerlerinin heybetinden korkmuş, Ben sizden değilim diyerek Haris’in göğsüne vurarak kaçmıştır Böylece, hilesiyle çaresiz kalan müşrikleri harap olmuştur.
Bu durum Kureyş taifesini vehim ve telaşa düşürmüş. Hatta Ebu Cehil, onun üzerine: Siz Süraka’ya bakmayınız. Onun Muhammed le gizli ittifakı vardır. Muhammedîlerin işini bitirdikten sonra, ben ona Muhammed taraftarlığının ne demek olduğunu öğretirim; siz hemen yürüyünüz, diye kavmine cesaret vermiştir. Kureyş ordusu bozulup da Mekke’ye vardıklarında: Askerin bozulmasına Süraka sebep oldu, sözü yayılınca Süraka onu işittiğinde Vallahi ben sizin Bedir’e azimetiğinizi duymadım fakat hezimetinizi işittim, demiştir. Meğer Süraka suretinde görünen İblis ve Beni Müdlic’ten bir takım adamların suretinde görünenler, İblis’in avanesi olan şeytanlar imiş. Bir müddet sonra Süraka vesairleri İslam ile müşerref oldukları zaman bu hususu aralarında söylemişler ve şeytan işi olduğunu cezm etmişlerdir.” Bu hadise, Sure-i Enfal’ 48 de buyrulmuştur:
İşte lainin gösterdiği hile, hakikat karşısında böyle bir ucube hale düşer ve nihayetinde savuşur gider.. Bu misal günümüzde çokça tecessüm eden şeytanların varlığına zinhar delilidir. Anlatılanlar hikaye yahut masal değil bilakis, akıllı imanlı insanın basit bir tefekkürle anlayacağı bir vakıadır. Son zamanlarda milletçe sıkça karşılaştığımız tablo ve hadisatlar aynı şekilde bugünde mücessim halde halen daha devam etmekte..
Her şeye karşı güzel adem kardeşim ,Sen şeytanın hilesine aldanmış ,nefsinin hayaline kapılmış, başına küfr tacını takmış, heva ve heves kanatlarını açmış, şehvet ve inad ayaklarınla ateş semalarında kibir sarhoşluğu içinde uçuyorsun Buna da özgürlük diyorsun...Nereye kadar..
Lain şeytan bile haddini bildi, Hayırlı iş ve kelimelere bir yere yani mühleti kadar mani olmaya çalıştı. Ama iş bir hadde '' yani sırra gelince ''Ben sizden değilim. Zira ben Allah'dan korkarım, dediğini hiç duymadın mı. Sende bu hadden zerre ne var..'?
Ey mal, mülk, servet yığan ve seven mümin kardeşim senin ejderhan da sana servet şeklinde görünüyor sende o kadar çok sevinme.. Öbürüne kızma. Onu insan şekline bürünen şeytan kandırdı senide mal ve servet şeklinde görünen ejderhan..
Hadi o şeytanla birlikte imtihan oldu, sende malın mülkün olan ejderhanla imtihan olundun. O fakirlik sebebiyle her şeye karşı çıktı müstahakkını veya mücezatını buldu.. Ya sen ...
Ey inandığı taraf olduğu halde ne malı ne serveti nede küfrü de olmayan ancak nefsine zulmeden günahkar kardeşim...: sen ziyadesiyle bu ikisinden iyisin.. Zira senin geçmiş günahların istiğfarınla bir anda seyyiata dönüşür.. Bu çok kolay.. ama imansızlığın ve malın mülkün hesabını vermek zengin mümin kardeşe ne kadar zor..!?
Ey inandığı halde malı mülkü olmayan hayırlı iş ve ameli olan amel zengini kardeşim dikkat et senin de amellerin iptal olmasın.. ! ibadatına, taatına, inzivana ,ihlasına amellerine güvenme yalnız ''Allah'a'' güven...! Çünkü Allah (cc) din yalnız, Allah'a has kılınarak yapılan ibadat taat ve amelleri sever. ''Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.'' (Zümer -2)
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun..''
Ahmet DÜZGÜN