2002 yılından günümüze sistemli olarak milli görüş tabanından gelen ve AK Partiyi kuran bir çok çalışkan arkadaşlarımız sistemli bir şekilde Ak Partinin tüm kademelerinden acımasızca, gizli iftiralarla itibarsızlaştırılmak suretiyle sessizce birer birer tasfiye edildi!..
Milli görüş temelinden gelenlerin feryadını kimse duymadı. Hafife alındı. Bizde bunu önceden anlayamamış sabretmiştik. Sonradan farkına vardık ki teşkilatlardaki bu pişkinliğin bu vurdumduymazlığın bilinçli bir sebebi varmış. Parçalar birleştiğinde tabloyu daha iyi görüyor insan. Ne kadarda safmışız!..
Teşkilat içindeki Hain ve onun gönüllü işbirlikçileri milli görüşten gelen insanları, kendilerine büyük bir engel olarak görmüş, onları İtibarsızlaştırmış, güçlerini kırmak suretiyle böylece teşkilatlarda yer bulmuşlardır.2002 yılından günümüze bu kararlılıkla ve bu azimle içimize girmişler. Bunu da 14 yıl başarıyla uygulamışlardır.
2002 yılından sonraki tüm il ve ilçe seçimlerinde bu hain güruh çoğu arkadaşımızı kullanarak menfaatleri ve istikballeri için, davası ve mücadelesinin yıllarca çilesini çeken milli görüşçüleri kullanmışlardır. Sonra da acımasızca mason localarında alınan gizli kararlar gibi davasına inanmış kardeşlerimizi Ak Parti teşkilatlarından hatta Milletvekilliği, Belediye başkanlığı gibi önemli mevkilere gelmelerini engellemişler, iftira ve zayıf göstermek suretiyle dışlamış hatta onlarla alay bile ettirmişlerdir. İtibar suikastlarına muhatap etmişlerdir.
Zaman Milli görüş tabanlı arkadaşlarımızın ne kadar haklı olduklarını çok iyi gösterdi. Anlatmamıza gerek yok. Hain darbe planından sonra karşılaştığımız sonuç ortada. Yaşanılan bu güven sorunu küstürülen ve dışlanan milli görüşten gelen arkadaşlarımızın gönülleri tekrar kazanmak suretiyle aşmalı, o eski heyecanı ve ruhu tekrar yakalamalıyız. Yol uzun mücadele çetindir.
Ak parti içinde kendini beğenmiş ve imtiyazlı olduğuna hala daha inanan, davasının şuurunda olmayan, Ak partiyi Cem uzanın partisi gibi gören teşkilatlarda görev alan çok insan var. Örnek şahsiyetlere teşkilat içinde yer verilmeli hep benim diyenler aşılmalı. Görev istenmez verilir şuurunda bir yapı teşkilatlara hakim olmalı. İnsanın zenginliğine fakirliğine yani toplumdaki statüsüne bakarak hafife alınmamalı. Küçük görülmemeli…
Teşkilatlar ve vekiller ehliyetli kişilerden, davasına liyakatli insanlardan, güzel ahlak sahibi cömert ve güler yüzlü insanlardan oluşturmalı. Yıllardır ihmal edilen bu gerçek görülmeli istikamet sahibi insanlar artık teşkilatlarda yer almalı tavsiyelerine kulak verilmelidir. Bu fedakâr kardeşlerimizi ve gönül sahibi, hatır sahibi büyükleri daha fazla üzmenin gereği yok…
İnsanlar, makam hırsları ve istikbal hırsları yüzünden ömür hırsızından öyle gafiller ki o derece kendilerinden eminler. Ellerinde ne var ne yok hepsinin boş şeyler olduğunu çok yakında anlayacaklar.
Dünyada ne elde ettin kardeş… Makam ve zenginlik... Ne götürüyorsun, imtiyaz ve makam? Bu makam ve imtiyazın sonunda dünyada elde ettiğimiz şu konfor ömür hırsızının tuzağından başka bir şey değil! Yazık ki insan bu tuzağa hırsla düşmüş böylece ömrünü bu yolda tüketmiştir…
Ne mutlu yokluğu kendine yurt kabul edebilene… Ne mutlu dünya ve makam sevgisini kalbinden söküp atabilene... Rabbine Kul olabilene !Ne mutlu halka yüz ekşitmeden, gönül hoşluğu içinde, aşkla hizmet edebilene!..
Ahmet DÜZGÜN