Sait Faik ve Gerideki Adam

Ümit Zeynep KAYABAŞ

07-05-2017 14:14

‘’Hiçbir sanatçı gerçekten vazgeçmez.’’ Albert Camus

Sait Faik, iç dağılımı çatışmaya mahal vermeden, kendi ön görüsünü hiçe saymadan gerçeklilik ile temellendirmiş bir isimdir. Dönemsel dairenin içinde fazlası ile yer bulmasının nedeni sadeliği. Yaşama gerektiği tonda dokunuş yapmayı tercih eden sanatçı realiteden sapma gösteremez. Düşündüğünü kurguladığını hazır bir fotoğrafta işleyen Sait Faik konuşma dilinin duruluğunu ustaca sunmuştur. Ona göre halkın temel görünürlüğü öne çıkmalıydı öykülerini de bu ana ilke üzerine oturtan Sait Faik aslında kimliği ve eserleri arasında bir iç paradoks yaşamıştır.

Şiirsel bir dil kullanışı, iç ev sıkışıklığından arınma ihtiyacıdır. Dikkat edildiğinde bu iç sesi öykünün bir parçası halinde sunar. “Ya… İyi, halis ipekli mendiller hep böyledir. Avucunun çinde istediğin kadar sıkar, buruşturuşun, sonra avuç açıldı mı, insanın elinden su gibi fışkırır.’’ (İpekli Mendil)

Öykülerinde hissettiğini değil, yaşamı tercih eden sanatçı,  biçim ve uyumluluk kaygısı taşımadan yapı taşını yaşamın değerinin çıplaklığı ile şekillendirmiştir. Toplumum sınıf algısına dikkat çeken Sait Faik, düzeni, ezilmeyi, bireysel ilişkileri,  çatışmayı, nihilist başkaldırıyı, yoksulluğu ve halkın içinde halk oluşu öne çıkarır.

O kendi düzenini eserlerinde arka fon olarak sunar ve bunu da başarır. “Fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman, hamal olalım, ıskatçı olalım; fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman bunun ancak bir teselliden ibaret olduğun ve fukaralığın bal gibi ayıp, hem günah, hem enayilik olduğunu biliriz.” (Şahmerdan)

Sait Faik’in öykü dili, katılığı ret ile başlar. Yaşam içinden beslenmiştir. Kahramanlarına dolaylı bir reaksiyon verdirmeyen yazar, arı, sade bir anlatımın yanı sıra düşündürür.

 Cesur, dik dil seçiminin yanında naifliği de elden bırakmayan Sait Faik’in öyküleri kuşatıcıdır. Sadeliği verirken yüzeysellikten de titizlikle uzak durmuştur, bir bakıma sorgulayıcı yanını gizlemeyen öykücü, yaşam acısına parmak basarken pesimistlikten –kötümserlikten- kaçışı okuru rahatlatmıştır.

Yer yer Sait Faik, içsel yolculuğunda yetişemediği, yetemediği ikincil kişiyi de gizlemez “Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Hâlbuki zaman, ağır ağır bizimle akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.” (Sarnıç)

Sevgiyi de acının üzerine eklemesi kendi ile barışık oluşunun göstergesidir. Gerçekçi oluşu onu iç konuşmalarından çok da uzaklaştırmamıştır. “Sevmekten korkuyorum. Başka arzular, ihtiraslarla atıldığım yolda beni avare ve çırılçıplak, başı her manada boş bırakacak yalnız bir şey olduğunu biliyorum ve ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum.” (Semaver)

Sait Faik’in kalıcılığı ve öykü niteliği, onun iyi bir gözlemci olmasından ileri geliyor. Halkı, halka anlattığı için sanatçı öykü dilinde gerginlik yaşamıyor. Bireysel ve toplumsal sorunları akış formunda sunduğu için kalıcı ürünler oluşturmuştur. Rahat söylemleri, konuşma dilini çıplak hali ile verişi Sait Faik öyküsünü farklı kılmıştır. “Nasıl biribirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?” (Lüzumsuz Adam)

Yazar, kendi kürsüsünde gerideki adamın sesini takip ediyor. Öykülerinde geriye doğru kıvrımlar var. Belki bunu bilerek, fazla öne çıkmasını da engelleyerek yapmış olabilir.  Hemen hemen her öyküsünde arkasındaki sesi konuşturuyor. Analize girildiğinde Sait Faik’in figürana ihtiyaç duymadığı çok açıktır. Aslında yazar, sorgularken geride bıraktığı kendi kimliğinden kopya çekiyor. Sanatçının kendi gerçeğini rol model kılışı, öykülerinde irdeleyici ve keskin üslubu, teknik sorunları, ikinci planda kalmasına neden oluyor. Bu da Sait Faik’in anlatım ve kurgudaki başarısının bir örneği oluyor. Lev Tolstoy’un dediği gibi “Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir.”

Kaynak : SEBİLÜRREŞAD

DİĞER YAZILARI Güven Zor Bir Duygudur… 01-01-1970 03:00 Sabır Sanatı! 01-01-1970 03:00 Dijital Çağda Edep… 01-01-1970 03:00 Sanat Günlükleri ve Sezai Karakoç… 01-01-1970 03:00 Müslüman’da Adalet… 01-01-1970 03:00 Tarımda problemler ve toprak disiplini… 01-01-1970 03:00 Bir duruşu olmalı iyiliğin de… 01-01-1970 03:00 Nafaka mağdurları, şiddet ve aile… 01-01-1970 03:00 Doyumsuzluk Şehveti… 01-01-1970 03:00 Vicdan Ve İsraf 01-01-1970 03:00 Kadına şiddet, ahlak ve adalet zayıflığıdır! 01-01-1970 03:00 Kültürde Çürüme, Moda İle Tükenme… 01-01-1970 03:00 Sevginin samimiyeti ve mutluluk… 01-01-1970 03:00 Erkek Ve Kadın Üstünlüğü İle Yıkılan, Parçalanan Aileler… 01-01-1970 03:00 Ahlaki paradoks 01-01-1970 03:00 Müslüman’ın Ego İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 İstanbul Ve Adalet… 01-01-1970 03:00 Aile Birliğini Bozan Medya Ve Boşanmalar… 01-01-1970 03:00 Üretemiyoruz, Birbirimizi Suçluyoruz Ve Yalnızlaşıyoruz… 01-01-1970 03:00 Kendini hesaba çeken insan ve “Çağrı” 01-01-1970 03:00 Şehir Ve İnsanca Yaşama Sanatı… 01-01-1970 03:00 Çalışan kadın sorunu ve aile… 01-01-1970 03:00 Harem-i Şerif’te selfie ve tüketim… 01-01-1970 03:00 Huzuru nasıl tüketiyoruz! 01-01-1970 03:00 Paris’i selamlayan kitaplar… 01-01-1970 03:00 Şehir Kimliği Ve Aile… 01-01-1970 03:00 Toprak huzuru ve tarımda çöküş… 01-01-1970 03:00 Nerede o eski dostluklar mı diyoruz… 01-01-1970 03:00 Avrupa’da Müslüman Aileler, Kadınlar Ve Çocuklar… 01-01-1970 03:00 Başörtüsü Ve Medeniyet… 01-01-1970 03:00 Gençler Kültüründen Kopmuyor, Koparılıyor… 01-01-1970 03:00 Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilme! 01-01-1970 03:00 Televizyon Dizilerinin Aileye Etkisi… 01-01-1970 03:00 Sosyal Medya Çılgınlığı… 01-01-1970 03:00 Hayaller Ve Gerçekler… 01-01-1970 03:00 Anne, Kadın Ve Şiddet… 01-01-1970 03:00 Gençlik, Bizler Ve Doğruluk… 01-01-1970 03:00 Ramazan’da yardım kolisi geleneği ve belediyeler 01-01-1970 03:00 İnternet, mahremiyet ve gençlik! 01-01-1970 03:00 Arayış İçinde Olan İnsan Halleri… 01-01-1970 03:00 Erguvan, Diriliş Ve İstanbul 01-01-1970 03:00 İç yolculuğumuz Anne Rızası, Umut 01-01-1970 03:00 Kin ve öfke; Kalbin Hesaplaşması 01-01-1970 03:00 Paris’te şiir ve şiir ne istiyor? 01-01-1970 03:00 İyilik Tutulması Ve Azalan Bereket 01-01-1970 03:00 Gençler Anlaşılmak İstiyor -Yarının Türkiye’si- 01-01-1970 03:00 Vefasızlık, Toplum Güvensizliği -Robotlaşma- 01-01-1970 03:00 Dostluk, Kalp Huzuru Ve Duyguların Bedeli 01-01-1970 03:00 Sevginin Estetiği 01-01-1970 03:00 Toplum Huzuru Ve Güven… 01-01-1970 03:00 İnsani Değerler Tablosu -Haz- 01-01-1970 03:00 Mutluluk Tanımımız Yanlış 01-01-1970 03:00 Aile Kültürü Ve Huzur 01-01-1970 03:00 Kültürde Şaire Bir Parantez 01-01-1970 03:00 Anlama Biçimleriyle Yüzleşmek 01-01-1970 03:00 İnsanlık Kaybı Ve Umut 01-01-1970 03:00 Sarı Yeleklilerin Protestosu 01-01-1970 03:00 Sarı yeleklilerin dinmeyen tansiyonu! 01-01-1970 03:00 ​Sevginin dili paylaştıkça anlaşılır! 01-01-1970 03:00 Bobigny Müslüman Mezarlığı 01-01-1970 03:00 Yarına Samimiyet Bırakmak 01-01-1970 03:00 Paris‘te Akşamüzeri… 01-01-1970 03:00 Çocukluğum Ve Necip Fazıl 01-01-1970 03:00 Vel asr’i Başlangıç 01-01-1970 03:00 Kaybediş – Bir Medeniyetin Durdurulması 01-01-1970 03:00 Vel Asr’i - İnsan - Diriliş… 01-01-1970 03:00 İnsanın İç Haritası –Denge- 01-01-1970 03:00 Değişirken Kirleniyoruz… 01-01-1970 03:00 Akif İnan’da sanatsal duruş: Şairin İç Haritası… 01-01-1970 03:00