Akif İnan’da sanatsal duruş: Şairin İç Haritası…

Ümit Zeynep KAYABAŞ

29-05-2017 16:05

‘adınla girmesem güne, geceye

bu gökyüzü her an kurşunlar beni’ ( hu)

Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır’ ( T,5,6) Wittgenstein, keskin ve çarpıcı bir ifade ile iç özneye hükmediyor. Bazı fikirler iç dünyadaki çekişme ile yeni bir hâle bürünse de kişi var olmadaki belirginliği kendisi tayin eder. Bu da güçlü bir karakterle özleşmektir. ‘Adınla girmesem güne, geceye / bu gökyüzü her an kurşunlar beni’ diyen Akif İnan’ın iç çizelgesi; baskın, güçlü karakter, aktif kişiliktir. Doğası gereği benlik kavramını yok ederek, günlük reaksiyonları kendi sınırını hiç bir zaman aşmamıştır. Sanatı, sanat yapan temel unsur; sanatçının eserini taşıma gerekliliğidir. Akif İnan’da sanatsal duruş, gelecek nesillere örnek teşkil edendir. Bu soy ağacı, eseri de daim ileri seviye taşır. Ruh iklimin temayülünde şuur olması, şairi yaratıcı kıldığı gibi fikir dünyasını da sağlamlaştırmıştır.

Sanatsal kimliği ile bütünlük teşkil eden İnan, zirvenin bir ismidir. Bu bütünlük ruhu tok tutar. Eseri ve kimliği arasında aksama yaşayanlar, gerçek bir sanatkâr olamama gerçeğini zihnine kaydetmelidir. ‘Sanat yapıtı ebedilik tarzında görülen bir nesnedir; iyi yaşam ise ebedilik tarzında görülen dünyadır. Bu sanat ile etiğin bağlantısını gösterir.’’ (Wittgenstein 1969 s.176) Dünyaya bakış ne ise icra edilen sanat odur, ya da ikisi arasında bir aranma, iz bulma eyleminde devamlılık hâli. Bu süreçlerden kendini muaf tutanlar, sanatı taşıma başarısını elde edemedikleri gibi buna yakın bir duruş da sergileyemezler. ‘Edep senin sabır benim derimdir’ diyen Akif İnan, sabrın içinde edebin de olduğunu bilen, insan sevgisini ilke kabul eden bir isimdir.

Akif İnan’ın sade diliyle şiiri ve yazılarını üst seviye taşımayı başarmış, belirleyici, konumlayıcı anlam yatağı içinde ifade zenginliğini diri tutmuş bir kalemdir. Şair derdi yüreğine bastırmış ender şahsiyetlerden biridir. Hicret adlı şiir kitabın son şiiri yiğitler den şu mısra inanın nasıl bir şiir ve yaşam serüveni içinde olduğunu bize özetler. ‘kanımın nehriyle cetvellediğim bu toprak söyleyin neden çoraktır ‘ iyi bir şair, okuyucu kendine çekmekte zorlanmaz.

Akif’in düşünsel derinliği öne çıkaran, gerilimsiz bir şiir tonuyla maddesel örgünün içinde yer almamıştır. Şiir dilini oluştururken kaygının yükünü çeken değil, tam aksine gözlemlediğini saydam akışı olduğu gibi sunandır. Şair doğallıktan yanadır ve bunu günlük yaşamına aksettirmiştir.

‘Şiir bilgidir, kurtuluştur, güç ve terk ediştir. Dünyayı değiştirebilecek güçte bir eylemdir şiir, doğası gereği devrimcidir: Ruhun eğitilmesi ve içsel özgürlüğün yolu. Şiir bu dünyaya anlam kazandırır, onu yüceltir; bir başkasını yaratır’ Octiva paz, şiirin düşünsel evresini onaylamakla kalmadığı gibi vurguyu da sabitliyor.

İç öznenin sanatkârı sürüklediği yer; verimliliktir. Bunu Akif İnan da rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Şair, inandığının dışına çıkmayacak kadar bilinçli, emin adımlarıyla yazdıklarıyla ve sanatkâr duruşu arasında hiç bir fark olmayan, daim toplumun yanında olan mümtaz bir kişiliktir. Hasılı bu keskin duruşun sahibi edebiyatımıza başlı başına bir kazanım olmuştur.

Akif İnan gerek sergilediği karakterinde, gerekse sanatında köşe taşı kullanmaya ihtiyaç duyamayan bir gönül insanıdır. Özetle İnan, sağlam adımların şairidir ve nerede olduğunu da en iyi kendisi bilinedir. Bir söyleşine verdiği cevapla bunu örnekleyebiliriz. ‘Benim şiirim duygu işidir, coşku işidir, bir manevi sarhoşluk olayıdır. Havasında bulunursunuz, kendiliğinden zuhur eder şiir. O şiiri yazdıktan sonra aklımla, kültürümle, bilgimle bazı rötuşlar yapabilirim. Şiirimin kaynağı daima kalple birlikte aşk olmuştur. Bildiğiniz gibi hakkımdaki yazılarda ‘Aşk Şairi ‘ olduğumu söylüyorlar, Doğrudur; şiirimin ekseni aşktır; ister ideolojik mahiyette olsun, isterse bir insanı sevme biçiminde olsun’ Akif inan imzası kendi gerçeğinin farkında, hangi yaraya parmak basacağını biliyor Prensipleri, onu zirveye taşımıştır. Bir sanatkâr için olması gereken en önemli şey; eserini temsil edecek güçlü bir duruşa ev sahipliği yapması. İşte Akif inan ismi, bu bağlamda örnek alınacak bir isim.

Akif İnan’ın yaşadığı döneme duyarlı ve sanatının çatısını öze atfen kurgulayan bir isim olması, edebiyatımızda sanatsal kişilik dosyasının açılmasına vesile olmuştur. Bu öncü isim; omurgasız bir işlevle sanat icra edenleri de gerek edebi kişiliğiyle, gerekse yaşantısıyla sanat ve hakikat köprünü kurmuştur.

‘ Göklere yalvaran bulutlar gibi /beklerim sesinin bereketini

(Sayıklamalar)  Akif İnan da mitsizim öne çıkmakta. Absürd kavramları şirinden uzak tutan şair, optimist bir izlekle, çağla ilişkisini realiteden ayırmamıştır.

Sanat tutumum, genel dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir. Benim şiirim, aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış ( mutlak) ı zaptetmektir. (Sezai Karakoç / Edebiyat Yazıları ) Sezai Karakoç da sanat içeriği keskindir, belirgindir. Akif İnan’da da aynı duruşu temaşa ediyoruz. Bilgi, donanım, birikim ve adanmışlık güdüsü ile hakikatin temsilcisi olan Akif İnan’ın ruh örtüsü şuurdur. Ve bu duruşun ikliminde var olmak da onu ayrıcalıklı kılmıştır.

Akif inan topluma eserlerinde, konuşmalarında hakikat mesajını veren bir isimdir.

‘Bitirip şu kuru ekmeği / göç etsem diyorum yar ellerine’ ( El Gazeli ) Şairin, bu söylemi dünya bakışını özetlemeye kâfi. Ruh dünyasında kurduğu bu dengeyi bir söyleşişine verdiği cevapla nasıl pekiştiğini gözlemlemek mümkün: ‘Hicret adlı kitabın adını Nuri Pakdil koydu bende de uygun düştü. Hicret; kötüden iyiye, sanatsızlıktan sanata, çirkinden güzele… Yani bunu artık ne kadar genişletirseniz genişletin. Bir yerde hicret ayrılık demektir. Hicr ayr, hicret çoğulu ayrılık… ‘İnan’ın cevabından da anlaşıldığı gibi sanatın hayale olan tekabülü gereklilik ilkesi ile uyuşmamaktır. Hayatı kalbine işledikten sonra anlatan Akif İnan duruşu bugün kaybettiğimiz birçok şeyi bize geri kazandıracaktır. Tabiî bu Akif İnan ismini, rikkatle gönül defterimize yazıp, verdiği ışıkla karanlığımızı silmeyi başarabilirsek

Akif İnan özden beslenen bir kalem erbabıdır. Bunu kişiliğine ve sanatına yansıtan şairin eserleri ve hâli okuyucuya, dinleyiciye bir mesajdır. Gönül ve dava adamı olan Akif İnan çağla olan ilişkisinde hem bir insan hem de sanatçı olmanın yüklediği yükümlülüğü kuyumcu titizliğiyle kalbine işlemiştir ‘Bir evren donattın yırtıp dünyamı / eledin bilgimi sevgilerimi / onardın gövdemin takvimlerini bu sesleniş yok olmaya yüz tutmuş bir takım değerleri diriltecek güçtedir.

‘ey aklımın kalbi artık genişle’ diyen Akif İnan’ı, anlamak sanatçı ruhu kazanmak demektir. Yazdıkları kendine yakışan ve yazdığını taşıyan bu sanatçı kişilik bizlere büyük bir zenginliktir.

Ümit Zeynep KAYABAŞ

DİĞER YAZILARI Güven Zor Bir Duygudur… 01-01-1970 03:00 Sabır Sanatı! 01-01-1970 03:00 Dijital Çağda Edep… 01-01-1970 03:00 Sanat Günlükleri ve Sezai Karakoç… 01-01-1970 03:00 Müslüman’da Adalet… 01-01-1970 03:00 Tarımda problemler ve toprak disiplini… 01-01-1970 03:00 Bir duruşu olmalı iyiliğin de… 01-01-1970 03:00 Nafaka mağdurları, şiddet ve aile… 01-01-1970 03:00 Doyumsuzluk Şehveti… 01-01-1970 03:00 Vicdan Ve İsraf 01-01-1970 03:00 Kadına şiddet, ahlak ve adalet zayıflığıdır! 01-01-1970 03:00 Kültürde Çürüme, Moda İle Tükenme… 01-01-1970 03:00 Sevginin samimiyeti ve mutluluk… 01-01-1970 03:00 Erkek Ve Kadın Üstünlüğü İle Yıkılan, Parçalanan Aileler… 01-01-1970 03:00 Ahlaki paradoks 01-01-1970 03:00 Müslüman’ın Ego İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 İstanbul Ve Adalet… 01-01-1970 03:00 Aile Birliğini Bozan Medya Ve Boşanmalar… 01-01-1970 03:00 Üretemiyoruz, Birbirimizi Suçluyoruz Ve Yalnızlaşıyoruz… 01-01-1970 03:00 Kendini hesaba çeken insan ve “Çağrı” 01-01-1970 03:00 Şehir Ve İnsanca Yaşama Sanatı… 01-01-1970 03:00 Çalışan kadın sorunu ve aile… 01-01-1970 03:00 Harem-i Şerif’te selfie ve tüketim… 01-01-1970 03:00 Huzuru nasıl tüketiyoruz! 01-01-1970 03:00 Paris’i selamlayan kitaplar… 01-01-1970 03:00 Şehir Kimliği Ve Aile… 01-01-1970 03:00 Toprak huzuru ve tarımda çöküş… 01-01-1970 03:00 Nerede o eski dostluklar mı diyoruz… 01-01-1970 03:00 Avrupa’da Müslüman Aileler, Kadınlar Ve Çocuklar… 01-01-1970 03:00 Başörtüsü Ve Medeniyet… 01-01-1970 03:00 Gençler Kültüründen Kopmuyor, Koparılıyor… 01-01-1970 03:00 Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilme! 01-01-1970 03:00 Televizyon Dizilerinin Aileye Etkisi… 01-01-1970 03:00 Sosyal Medya Çılgınlığı… 01-01-1970 03:00 Hayaller Ve Gerçekler… 01-01-1970 03:00 Anne, Kadın Ve Şiddet… 01-01-1970 03:00 Gençlik, Bizler Ve Doğruluk… 01-01-1970 03:00 Ramazan’da yardım kolisi geleneği ve belediyeler 01-01-1970 03:00 İnternet, mahremiyet ve gençlik! 01-01-1970 03:00 Arayış İçinde Olan İnsan Halleri… 01-01-1970 03:00 Erguvan, Diriliş Ve İstanbul 01-01-1970 03:00 İç yolculuğumuz Anne Rızası, Umut 01-01-1970 03:00 Kin ve öfke; Kalbin Hesaplaşması 01-01-1970 03:00 Paris’te şiir ve şiir ne istiyor? 01-01-1970 03:00 İyilik Tutulması Ve Azalan Bereket 01-01-1970 03:00 Gençler Anlaşılmak İstiyor -Yarının Türkiye’si- 01-01-1970 03:00 Vefasızlık, Toplum Güvensizliği -Robotlaşma- 01-01-1970 03:00 Dostluk, Kalp Huzuru Ve Duyguların Bedeli 01-01-1970 03:00 Sevginin Estetiği 01-01-1970 03:00 Toplum Huzuru Ve Güven… 01-01-1970 03:00 İnsani Değerler Tablosu -Haz- 01-01-1970 03:00 Mutluluk Tanımımız Yanlış 01-01-1970 03:00 Aile Kültürü Ve Huzur 01-01-1970 03:00 Kültürde Şaire Bir Parantez 01-01-1970 03:00 Anlama Biçimleriyle Yüzleşmek 01-01-1970 03:00 İnsanlık Kaybı Ve Umut 01-01-1970 03:00 Sarı Yeleklilerin Protestosu 01-01-1970 03:00 Sarı yeleklilerin dinmeyen tansiyonu! 01-01-1970 03:00 ​Sevginin dili paylaştıkça anlaşılır! 01-01-1970 03:00 Bobigny Müslüman Mezarlığı 01-01-1970 03:00 Yarına Samimiyet Bırakmak 01-01-1970 03:00 Paris‘te Akşamüzeri… 01-01-1970 03:00 Çocukluğum Ve Necip Fazıl 01-01-1970 03:00 Vel asr’i Başlangıç 01-01-1970 03:00 Kaybediş – Bir Medeniyetin Durdurulması 01-01-1970 03:00 Vel Asr’i - İnsan - Diriliş… 01-01-1970 03:00 İnsanın İç Haritası –Denge- 01-01-1970 03:00 Değişirken Kirleniyoruz… 01-01-1970 03:00 Sait Faik ve Gerideki Adam 01-01-1970 03:00