Kanal İstanbul mu, kanalizasyon mu?

Fehmi DEMİRBAĞ

17-01-2018 13:35

Amâ bir insanı bir mutfak tezgahının önüne koyalım. Tezgahın üzerine de kapların içerisine konulmuş çeşitli malzemeler bırakalım. Bu kapların içerisinde toz da olsun, çimento da, kum da... Yenilebilir şeyler de bulunsun yenilmezler de.
Bir de ocak bulunsun. Kocaman da bir kazan. Kendisinden yemek yapmasını isteyelim. Bir de süre verelim.
Sizce bu amâ kardeşimizin yemek yapabilme olasılığı nedir? Yapılan yenilebilir mi?
Kör tesadüflerle yemek yapılamayacaksa hayatın şunca ahengini nasıl bir tesadüfler zincirine bağlayabiliriz ki?
Yaradılış yemeğinin şuurlu bir aşçı tarafından ortaya konulduğunu idrak edip kendisine teşekkür etmemiz gerekmiyor mu?
Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlamamız gerekmiyor mu?
Ki hele konu insansa... İnsan da ektiğini biçen değil mi?
Bakalım biz neler ekip neler biçiyormuşuz? Bu yazımızda bunu irdeleyelim istedim.

***
Battleship Adası (The Battleship Island) isminde bir film izledim internette. Film, Japon sömürge döneminde, yaklaşık 400 Korelinin kömür madenlerinde çalıştırmak amacıyla “Battleship Island (“Hashima Island”)” adlı bir savaş gemisi ile zorla götürülmesini ve gemidekilerin özgürlük için mücadele etmesini anlatmaktadır. 
Bayıldım. Gerek konusuyla gerekse de görselliğiyle tam bir sinema şöleni.
Kıskançlıktan kudurdum. Biz nasıl böyle bir film çekemeyiz hasedini yaşadım film boyu. 
Ki yakınlarda vizyonda olan yine bir Kore hikayesinin işlendiği, bizim çektiğimiz "Ayla" filmine bile nazireler dizmiştim. Ona bile razı gelmiştim.
Kore'nin...Ki yine biz 1955 'te onlar iç savaş yaşarken pozisyon almıştık. Güney Kore’nin safında yet tutmuştuk abimiz kovboy Sam'la.
Kuzey Kore'nin bugün Trump'a kafa tuttuğunuda biliyoruz. Nükleer silah tehdidinde bulunuyor. 
Ve biz de Trump'la bir çatışmaya girmek üzereyiz bir zamanlar bizim olan Suriye topraklarında. 
Durun lafı nereye getireceğimi göreceksiniz, yazının sonuna kadar tahammül ederseniz elbet. 
***
Rejimin baskılarından kurtulmak adına İslami dünya görüşünü savunan bizler yönetimde söz hakkımızı kullanmak ve rejime çekidüzen vermek için iktidara talip olduk.
Görünen o ki rejim bizi kendine benzetti. Nimetleriyle bizi tavladı. Hata üstüne hatalar yaptığımızı hep bir yerlere tosladığımız da anladık.
"Hata yaptık, aldatıldık, Allah bizi affetsin" dedik çokça örneklemeyle.
Bir de gözbebeğimiz İstanbul üzerinde şekillendi pişmanlıklarımız." İstanbul'a ihanet ettik" dedik te. 
Şimdi...yakın zamanda yeni bir ihanet ile karşı karşıyayız. Bu yazımda uyarmak istiyorum bizimkileri. Yeni bir yanlış yaptık ibaremiz olmasın diye. Ki mevcut yönetimin islami söylemleri olmasa banane diyeceğim ama...İş bir süre sonra biz Müslümanlara ve İslama fatura ediliyor; içim acıyor.

Çılgın Proje olarak takdim edilen Kanal İstanbul, 2011’den beri gündemimizde. Zaman zaman raftan indirip kullanılıyor ve daha sonra kullanılmak üzere yerine kaldırılıyor.
Karadeniz ve Marmara’yı yapay bir suyolu ile bir birine bağlama fikri yeni olmayıp, 16. yüzyıldan itibaren 6 kez gündeme gelmiştir. Bunlardan birinde; Karadeniz’in, Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü üzerinden Marmara’ya bağlanması düşünülmüştür. Bu plana göre, bağlanma iki aşamada olacaktı. Birinci aşama; Sapanca Gölü’nün doğusundan geçerek kuzeye akan ve Karadeniz’e dökülen Sakarya Nehri ile Sapanca Gölü arasına kanal açmak, ikinci aşama ise; Sapanca Gölü’nün batısında bulunan Marmara’nın en doğu uzantısı olan İzmit Körfezi ile arasına kanal açmaktı. Açılan bu kanallarla Karadeniz ve Marmara, Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü üzerinden birleştirilmiş olacaktı. Fakat, zamanın zorlukları ve savaşlar nedeniyle bu plan gerçekleştirilemedi.
Cumhuriyet döneminde ise; kanal fikri ilk defa TÜBİTAK tarafından Ağustos 1990’da, Bilim ve Teknik Dergisi’nde yayımlanan bir makalede önerilmiştir. Dönemin Enerji Bakanlığı Müşaviri Yüksel Önem yazdığı bir makaleye; “İstanbul Kanalı’nı Düşünüyorum” başlığını atmıştır. Bu projede ise; kanalın bu sefer Avrupa yakasında yapılması düşünülmüş ve Büyükçekmece Gölü’nden başlayarak, Terkos Gölü’nün batısından geçecek şekilde, Marmara’nın Karadeniz’e bağlanması düşünülmüştü.
Erdoğan’dan önce, son olarak 1994 yılında Bülent Ecevit, İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal açılmasını önermiş ve bu proje, DSP’nin Kanal Projesi adıyla partinin seçim broşürlerinde yerini almıştı.

***
Globalleşmenin getirdiği şehirlere hücum süreci biz Abdestli Kapitalizmin müminlerinden eyledi. Müthiş bir kültürel yozlaşma ile yüzleştik. Ne imanımız ne de bilgi birikimimiz bu tufandan bu tuğyandan bizi muhafaza edecek durumda değildi.
“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız.” der bilge insan Aliya İzzetbegoviç.
Her bir cümlesinin üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken hârika tesbitleri de vardır kendisinin. 
Yine der ki "“Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.” 
*▪“Müslümanlar, Kur'an hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için, Kur’an’ın, nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler."
*▪“Kur’an ve İslam, sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”
*▪“İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.” 
*▪“Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım!”
*▪“İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”
*▪“Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit eder!”
*▪“Din, hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder."
*▪“Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”
*▪“Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam’a kesinlikle yabancıdır! Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!”
*▪ “Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmeder?”
*▪“Hayvanlar aç iken tehlikeli olur. İnsanlarsa tok iken tehlikeli oluyorlar.”
Hele 15 Temmuz faciasının geride bıraktığı kavram enkazı bizi bir süre daha bu pejmürde halimizde bırakacak gibi. 
Yine dini bir grup olan Fethullahçıların bu herzesi pür-ü perişanlığımızında kodlarını barındırmakta.

***
Amerikalı ekonomist ve yazar olan John Perkins’in 2004 yılında yazdığı “Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları (Confession of an Economic Hit Man)” adlı kitabını öncelikle okumak lazım. John Perkins kitabında şöyle diyor; “Kendi otomobilini üretemeyen ülkelere borç para verip otobanlar ve yollar yaptırırız. Sonra onlara araba satarız, sonra bankalarını satın alırız, o bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine değil, bizim şirketlerin kasasına gider. Enerji santralleri, anayi alanları, limanlar, kanallar, dev hava alanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Sonunda bizim şirketlerimiz kazanır. Tabi ki, o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten bir şey kazanmaz. Ama o ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük borçtur ki, ödenmesi imkânsızdır. İşte plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider ve onlara deriz ki: Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz! O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin! Askerlerinizi birliklerimize destek olmak için savaştığımız bölgelere gönderin. Birleşmiş Milletler’de bizim için oy verin! Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da çok uluslu şirketlere satın! Sosyal hizmetleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri bile ele geçiririz.”
Ekonomi danışmanlarının yani tetikçilerinin görevi, bir ülke yöneticilerini hazırladıkları raporlarla kalkınmak için neye gereksinimleri olduğuna inandırmaktır. Yöneticiler raporlara inanınca ihaleler açılır, krediler alınıp verilir ve ihalelerde tetikçinin bağlantılı olduğu şirketler kazanır. Ekonomi tetikçisi başarılı olamaz ise, devreye CIA ve benzerleri devreye girer. Rüşvet, baskı, hükümet değişikliği, darbe ve suikastlar diğer ikna yöntemleridir.
***
“Kanal İstanbul”un resmi rakamlara göre, 10 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Bağımsız tahmincilere göre bunun en az dört misli, yani 40 miyar dolarlık bir finansman ihtiyacı var. Böyle bir projeye ihtiyacımız var mı? Kesinlikle yok! Ama tetikçiler pardon “danışmanlar”, kalkınmamız için çok yararlı olacağına ikna etmişler bile! Yunanistan da böyle iflas ettirildi. Altından kalkamayacağı projeler yapması konusunda ikna edildi, projeler yapıldı ve hep deftere yazıldı. Bir gün bir baktılar ki, borçların ödenecek durumu yok. O zaman, Avrupa Birliği’nin lideri Almanya ile ne isterse yapmak zorunda kaldılar. Adalarını bile satmasını istediler! 40 milyar dolara mal olan ve henüz bitirebilmiş bir proje ve çalışma olan GAP fiyaskosundan bahsetmeye gerek var mı, bilemiyorum. 
Nüfusumuzun %80 ni artık şehirlerimizde yaşıyor. Bilgi ve teknoloji çağınıda kaçırıyoruz. Tüketim toplumu olma özelliğimizle mücadele etmemiz gerekirken hamhayal bir kalkışmaya ne gerek var? Kanal İstanbul, ülkemizin hayrına bir proje değildir.

***
Bu mücadelede ABD’nin esas gücü, sahip olduğu Deniz Kuvvetleri’dir. Amerikalı stratejist ve gölge CIA (Central Intelligence Agency) olarak adlandırılan düşünce kuruluşu olan STRATFOR’un sahibi George Friedman; “Amerikan gücünün temeli okyanuslardır. Okyanuslara egemen olması diğer devletlerin ABD’ye saldırmasını önlüyor, gerektiğinde ABD’nin müdahale etmesine imkân tanıyor ve ABD’ye uluslararası ticaretin kontrolünü veriyor. ABD’nin bu gücü kullanmasına gerek yok ama başka birinin kullanmasına da izin vermemeli. ABD tüm okyanusları kontrol etmelidir. Tarihte hiçbir güç bunu yapamamıştır. Bu kontrol sadece ABD’nin güvenliğini değil aynı zamanda uluslararası sisteme şekil verme gücünün temelini oluşturur. Eğer ABD onay vermez ise hiç kimse denizlerde hiçbir yere gidemez. Denizlerde kontrolü sürdürmek ABD için en önemli jeopolitik hedeftir” diyor.
Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi; ABD’nin küresel liderliğini devam ettirebilmek için, askeri üstünlüğünü sürdürmesi gerekmektedir. Bu askeri üstünlüğü sağlayacak güç içinde ABD Deniz Kuvvetleri, başat bir role sahiptir. Bu günlerde ekonomik zorluklar çeken ABD; tasarruf tedbirleri kapsamında askeri gücünde indirimler planlamasına rağmen, Deniz Kuvvetleri’ni bu tedbirlerin dışında bırakmıştır.
Yerkürenin yüzde 70’ini kapsayan ve yaklaşık olarak 361 milyon kilometre kare olan dünya denizlerini kontrol eden ABD Deniz Kuvvetleri’nin serbestçe giremediği tek yer, Karadeniz’dir. Dünya denizlerinin binde birinden bile daha küçük olan Karadeniz’e, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle, ABD Deniz Kuvvetleri burada istediği gibi konuşlanamamaktadır. Örneğin; 2008 Gürcistan Krizi sırasında, ABD’nin Karadeniz’e göndermek istediği hastane gemisi bile, Montrö’nün tonaj kısıtlamasına takılmıştır. ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalardan memnun olmadığı, III. Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin getirdiği “Transit geçiş rejimi”nin serbestliğini burada da en geniş şekilde kullanmak istediği bilinmektedir.
ABD’nin tek kutuplu dünya düzeninin ortaya çıkması ve özellikle 11 Eylül sonrası gelişmeler üzerine, Karadeniz üzerindeki bu yaklaşımları daha da belirginleşmiştir.
ABD Deniz Kuvvetleri; Karadeniz’de uçak gemileri ve nükleer denizaltıları da dahil olmak üzere, hiçbir sınırlamaya tabi olmadan, devamlı olarak konuşlanmak istemektedir.

Sonuç olarak ABD; Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden memnun değildir ve değişmesini istemektedir. Bu maksatla uygun ortamı kovalamaktadır. Böyle diyor Türker Ertürk bir yazısında.

****
Projede Kanalın en önemli yapılış gerekçesi olarak; İstanbul Boğazı’nın trafik yükünün azaltılması için tankerlerin, tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve bir kısım ticaret gemilerinin buradan geçişe yönlendirileceği ifade edilmektedir. Bu gerekçenin, ciddi bir inceleme yapılmadan oluşturulduğu çok açıktır. Bir kere gemiler, İstanbul Boğazı’ndan para vermeden geçmek mümkün iken, niye daha dar ve geçiş süresi çok uzayacak olan bu kanaldan geçmeyi tercih etsinler?
Ayrıca, İstanbul Boğazı deniz trafiği açısından, dünyanın en yoğun trafiğine de sahip değildir. Örneğin; Malakka Boğazı’ndan bir günde geçen tanker sayısı, neredeyse İstanbul Boğazı’ndan geçenden 100 misli daha fazladır.

****
Diğer taraftan; Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması durumunu düşünsek bile, Birleşmiş Milletler III. Deniz Hukuku Sözleşmesi gereğince, gemilerin boğazlardan transit geçme hakkını ücret ödemeden kullanma hakkına sahiptir. Projenin neresinden bakarsanız bakınız, tam anlamıyla bir garabettir.
Genişliği 150 metre, derinliği 25 metre olacak bu kanalda bir deniz kazası olursa, bir gemi batarsa veya 1979’da meydana geldiği gibi, Romen tankeri Independenta benzeri bir süper tankerde yangın çıkarsa, İstanbul Boğazı’na göre çok dar olan bu kanalda kazaya nasıl müdahale edilecek veya batık ve enkaz nasıl çıkarılacak? Belli ki, bu konu da çalışılmamış ve masaya yatırılmamış.

***
Bugün için İstanbul’un nüfusu 15 milyonun biraz üstünde olup, hızla artmaya devam etmektedir. İstanbul’un nüfus artışı; çok büyük bir oranda normal nüfus artışından değil, göçler yoluyla oluşmaktadır. Başta trafik sorunu olmak üzere, İstanbul her geçen gün yaşanabilir olmaktan çıkmaktadır.
Çağdaş dünyada; İstanbul türü büyük metropollerin ne kadar nüfusu kaldırabileceği konusunda çalışmalar yapılır, özendirici ve caydırıcı tedbirlerle bu tip şehirlerin nüfusları kontrol altına alınmaya çalışılır. Merak ediyorum, AKP hükümetinin İstanbul için öngördüğü maksimum nüfus nedir? 25 milyon, 35 milyon, 50 milyon! Size bu rakamlar sakın abartılı gelmesin. Eğer siz tedbir almaz, bu konuda bir planlama yapmaz iseniz, bu gidişin İstanbul’a getireceği rakamlar bunlardır.
İstanbul’a bilinçsiz olarak yapacağınız her cazibe merkezi, bu şehrin nüfus artış hızını daha da arttıracaktır. Bu husus; aynı zamanda tüm değerlerimizin ve ekonomik imkânlarımızın daha fazla olarak aynı yerde toplanmasına neden olacaktır. 1999 depreminin, tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca meydana gelen diğer tabii afetlerle kıyaslandığında, ülkemiz açısından getirdiği yıkım çok ağır olmuştur. Bu durum ağırlıklı olarak, 1999 depreminin vurduğu Marmara Bölgesi’nin, sosyo-ekonomik açıdan Türkiye’nin en güçlü bölgesi olmasından kaynaklanmıştır. Siz hâlâ bu bölgenin merkezi konumunda bulunan İstanbul’u cazibe merkezi yapmaya çalışırsanız; bu, Türkiye olarak tüm yumurtalarımızın aynı sepete konması demek olur ki, bu da bölgenin tekrar büyük bir tabii afetle karşılaşması durumunda yıkımın çok daha ağır olacağı anlamına gelir.
Yine, İstanbul ve yakın çevresine daha fazla sayıda nüfusun toplanması, ülke çapında genel dengeyi de bozacaktır. Göç yolu ile bu bölgeyi imkânlarının ötesinde kalabalıklaştırmak, ülkemizin diğer bölgelerini ve özellikle doğuyu insansızlaştırmakla eş anlamlıdır.
Emperyalist projeler içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizi bizden koparma girişimlerinin hız kazandığı bir dönemde, Batı’da yaratılan cazibe merkezleri ile bu bölgeleri göçe teşvik ederek boşaltmak ve tenhalaştırmak iyi niyetle izah edilemez.
“Kanal İstanbul” için sosyoekonomik fayda-maliyet analizi yapılmamıştır. Ayrıca bu projenin Milli Güvenliğimize getirebileceği sorunlar da etüt edilmemiştir. Bu tam bir gaflet, delalet ve ham-hayal projesidir.

***
Bu projenin doğal çevreye, tarım alanlarına, ekolojik dengeye verebileceği tahribatlar incelenmemiş ve tabii afetler karşısındaki hassasiyeti değerlendirilmemiştir.

Bu kanalın gerçekleştirilmesi durumunda pek muhtemeldir ki; kot farkından dolayı Karadeniz’den Marmara’ya kuvvetli su akışı olacak ve çevre tahribatı yaşanacaktır. Ayrıca Terkos, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri bu tahribattan nasibini alacaklar ve büyük olasılıkla kuruyacaklardır. Karadeniz’den Marmara’ya doğru olacak bu ilave su akışının, Marmara’nın tuzluluk oranını değiştireceği ve bunun burada yaşayan canlıları da kapsayacak şekilde doğal yaşama zarar vereceği ortaya çıkarılmıştır.
Kanalın açılması ve çevresinin düzenlenmesi için yapılacak hafriyat nedeniyle, yeşil alanlar ve mümbit topraklar zarar görecektir. Bu kanal, verimli topraklara sahip Trakya’nın doğal dengesini bozacaktır. Üçüncü havaalanı için yaklaşık 700 bin ağaç kesileceği düşünüldüğünde, ondan kat kat büyük bir alanı kapsayacak bu projenin yeşil alanlara vereceği zarar, korkunç boyutlarda olacaktır.
Kanal bölgesinin tabii bir afetle karşılaşma durumunda, nelerle karşılaşılabileceğinin çalışması yapılmamıştır. Büyük şiddette bir depremin bölgede ne felaketlere neden olabileceğinin modellemesi yapılmış mıdır? Bölgenin bu projeye uygunluğunun analizi için yapılmış bir jeolojik etüdü de yoktur. Deprem sonrasında oluşabilecek bir tsunami veya deniz yükselmesinin etkileri incelenmiş midir?
Ülkemizin kıt kaynakları bu ülkenin tamamının refahı, mutluluğu ve güvenliği için seferber edilir. Asla mutlu bir azınlığın ve sadece belli bir bölgenin çıkarları için harcanamaz.
“Kanal İstanbul”; plansızlığın, bilgisizliğin, çapsızlığın, bilim egemen kafalı olmamanın, hesap kitap bilmemenin, rantçılığın, verilen ihalelerden komisyon alma telaşının, gayri ahlaki ilişkilerin, emperyalist işbirlikçiliğin ve milletimizin geleceğine olan karşı düşmanlığın bir tezahürüdür. Tuzaktır!
***
İmansızlık uçurumuna sürüklenen gençliğimiz...Ensest, deistlik, lgbt, terör, kıskacında bir geleceğimiz varken...
Berbat eğitim sistemimizin düzenlenmesi gerekirken...
Betoncuların şalyalarından bizleri uzak eyle Ya Rab!

Fehmi Demirbağ

DİĞER YAZILARI ÇÖKÜŞ 01-01-1970 03:00 Neler Oldu Neler, Bir Bilseniz! 01-01-1970 03:00 Washington Portakal...Orda Kal! 01-01-1970 03:00 Ormanda Salgın Hastalık Var 5 01-01-1970 03:00 ORMANDA SAĞLIKLI BESLENME -4- 01-01-1970 03:00 Ormanda Eğitim -3- 01-01-1970 03:00 Orman Düzeni -2- 01-01-1970 03:00 Orman 5’ten Büyüktür! 01-01-1970 03:00 O Rab Ki Kalemle Yazmayı Öğretti! 01-01-1970 03:00 Medeniyetsiz Miyiz? 01-01-1970 03:00 Yok Deve! 01-01-1970 03:00 Çocuk Edebiyatının Önemi (1) 01-01-1970 03:00 Tarihin En Büyük Terörizm Hareketi Bütün İnsanlık Tehdit Altında 01-01-1970 03:00 Noel yaklaşırken! 01-01-1970 03:00 En çok akıl nimetini israf ediyoruz! 01-01-1970 03:00 İşi sulandırmayalım lütfen! 01-01-1970 03:00 Bir medeniyetin olmazsa olmazları! 01-01-1970 03:00 Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz! 01-01-1970 03:00 Milli öğütüm iş başında! 01-01-1970 03:00 Endülüs'ü hatırlamak! 01-01-1970 03:00 Korku Masallarındaki Yamyamlar 01-01-1970 03:00 Madem kapanası okullar açıldı; Acilen milli çizgi film, milli edebiyat, milli oyuncak! 01-01-1970 03:00 Emperyalizmin ve cehaletin kıskacındaki milli eğitimimiz! 01-01-1970 03:00 Dikkat Dikkat! 01-01-1970 03:00 Geleceğe Mektup 01-01-1970 03:00 Tudors! 01-01-1970 03:00 Gerçekten Ay’a gidildi mi? 01-01-1970 03:00 Hayat iman ve cihad'dır! 01-01-1970 03:00 Eğitsel Araç Olarak Çizgi Romanın Önemi 01-01-1970 03:00 Sanatçılarınız kadar varsınız! 01-01-1970 03:00 Korku Masalları (2) 01-01-1970 03:00 Korku Masalları (1) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (11) 01-01-1970 03:00 Üleştirelim ki eleştirilmeyelim! 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (10) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (9) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (8) 01-01-1970 03:00 Biz yaptık biz! 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (7) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (6) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (5) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (4) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (3) 01-01-1970 03:00 Gençlerin Çığlıkları Çarpıyor Tarihin Dehlizlerinden Suratlarımıza 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler (2) 01-01-1970 03:00 Emperyalist Kelebekler -1 01-01-1970 03:00 Her şer güzel olcek! 01-01-1970 03:00 Ramazan geldi hoş geldi! 01-01-1970 03:00 Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs 01-01-1970 03:00 Çukurdayız; ipsiz sapsız adam çok! 01-01-1970 03:00 Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Hegemonlar diyor ki! 01-01-1970 03:00 Organize İşler Bunlar 01-01-1970 03:00 Başörtüsü farz mı olmalı, tarz mı? 01-01-1970 03:00 Yeni Zelanda Katliamı Ve Turkısh Dondurma 01-01-1970 03:00 Zor zamanlarda konuşmak bir sanattır! 01-01-1970 03:00 Millî Görüş 50 yaşında! 01-01-1970 03:00 Yakın Tarihi Anlamak İçin Bazı İsimleri Araştırınız 01-01-1970 03:00 Zenci Musa! 01-01-1970 03:00 Siz dâvâ nedir bilir misiniz? 01-01-1970 03:00 Şeytan İmparatorluğu 01-01-1970 03:00 ​İnsanlık tehdit altında! 01-01-1970 03:00 Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur 01-01-1970 03:00 Nasıl Bir Medeniyete Aitiz? (2) 01-01-1970 03:00 Nasıl bir medeniyete aitiz? -1 01-01-1970 03:00 Dâvâm! 01-01-1970 03:00 Düşmanlarımızı iyi tanıyalım! 01-01-1970 03:00 Kültür Kuvvetleri Komutanlığı 01-01-1970 03:00 Cinsiyetçilik terörü! 01-01-1970 03:00 Uyumaya devam edecek misiniz? 01-01-1970 03:00 Noel Baba'yla Görüştüm 01-01-1970 03:00 Torunlarımıza da acımıyoruz! 01-01-1970 03:00 İnsanın Yaratılışı 01-01-1970 03:00 Noel Baba'ya Mevlid mi okutsak ne? 01-01-1970 03:00 Amerikan Vahşilerinin Gerçek Hikayesi 01-01-1970 03:00 Bozuk düzen! 01-01-1970 03:00 Sarıkamış! 01-01-1970 03:00 Yılın "haklılık ödülü" nü reis’in elinden aldık! 01-01-1970 03:00 Kasabanın şerifi acun efendinin psikopat master şefi mr. Papağan 01-01-1970 03:00 Son dakika! 01-01-1970 03:00 Noel’de... Ne elde var ne ayakta! Ayakta uyutuluyoruz! 01-01-1970 03:00 Cesaretiniz var mı gerçeklerle yüzleşmeye! 01-01-1970 03:00 Tırımtırak! 01-01-1970 03:00 Mavi dünyam benim, ömre bedeldir! 01-01-1970 03:00 Sinek Küçüktür Ama Mide Bulandırır 01-01-1970 03:00 İşi sulandırmayalım lütfen! 01-01-1970 03:00 Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun! 01-01-1970 03:00 Şükretmeyi bilmiyoruz! 01-01-1970 03:00 Bir Medeniyetin Olmazsa Olmazları 01-01-1970 03:00 Yıllardır tek başımıza yaptığımız mücadeleye destek göremeyen bizi son kertede haklı çıkarttı, devlet başkanımız... 01-01-1970 03:00 Eleştirelliştirdiklerimizden misiniz? 01-01-1970 03:00 Neden bu haldeyiz? 01-01-1970 03:00 Hakkının hakkı! 01-01-1970 03:00 Kişisel anayasam! 01-01-1970 03:00 Mütereddid kalmış eski bir mücahidin müteahhit oluncaya kadar ki müteaddit hikayesinden bir bölüm! 01-01-1970 03:00 Dile Düştük 01-01-1970 03:00 Memleket tımarhane! 01-01-1970 03:00 Eğitim Meselesi Hep Mesele 01-01-1970 03:00 Türk siyaseti nasıl işliyor? 01-01-1970 03:00 Big Brother Bizi Gözetliyor 01-01-1970 03:00 Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz? 01-01-1970 03:00 Atatürk'ü Anlamak 01-01-1970 03:00 Deistlere kızmayın, kendinize kızın! 01-01-1970 03:00 Sorgulayana Dünya Güzel 01-01-1970 03:00 Yalan Söylediğimizin Bile Farkında Değiliz 01-01-1970 03:00 32 Mart Kapıda! 01-01-1970 03:00 Ne hapy türküm diyene, ayol! 01-01-1970 03:00 Kırılır Bir Gün Dönen Bütün Dişliler 01-01-1970 03:00 Ne mi yapmalıyız! 01-01-1970 03:00 Makus talih nasıl değiştirilir? 01-01-1970 03:00 Devlet, sen affetsen de Ben affetmiyorum! 01-01-1970 03:00 Çocuk nasıl yetiştirilir! 01-01-1970 03:00 Batının .oktan Tarihi 01-01-1970 03:00 Aile yapımız dağılırsa Bizi hiçbir şey toparlayamaz! 01-01-1970 03:00 Kapatın Okulları Da Dünyaya Huzur Gelsin! 01-01-1970 03:00 Aile Yapımız Dağılırsa Bizi Hiç Birşey Toparlayamaz! 01-01-1970 03:00 Ali dopu dep! 01-01-1970 03:00 Okullar Açılırken… 01-01-1970 03:00 Özetle Ahvalimiz 01-01-1970 03:00 Ölümsüzlük Yolunda (1) 01-01-1970 03:00 12 Eylül' De 15 Yaşında Bir Çocuktum 01-01-1970 03:00 Anlamıyorum - Anlayamıyorum 01-01-1970 03:00 İyi İnsan Olmanın Kodları 01-01-1970 03:00 17 Ağustos Depremi 01-01-1970 03:00 Neden herotürk! 01-01-1970 03:00 Kabile Devleti 01-01-1970 03:00 ​Gökten yağan yağmur değil! 01-01-1970 03:00 Korku Yazarı Bay X’le Görüştüm 01-01-1970 03:00 Eşeklik biz de kalsın! 01-01-1970 03:00 Bugün 15 Temmuz 01-01-1970 03:00 Bu hikayeyi çocuklarınızla da paylaşın! 01-01-1970 03:00 Uzayda hayat var! 01-01-1970 03:00 Mankurtlaştırmanın Amentüsü 01-01-1970 03:00 Seçimi, Matematiği Seven Millet Kazandı 01-01-1970 03:00 Vatandaştan Vatandaşa Bildiri 01-01-1970 03:00 Allah'tan başka ilah yok! 01-01-1970 03:00 İnsanlık Adına Yeni Genelge Yayınlandı 01-01-1970 03:00 Fenerbahçe cumhuriyeti'nde "tevhidî mukaddesatçılık" ve reisi anlamak! 01-01-1970 03:00 Tanımanızı istediğim biri var! 01-01-1970 03:00 Ne mutlu mutluyum diyene! 01-01-1970 03:00 Rüyet- i Hilal’den rüyet- i Nihat' a... 01-01-1970 03:00 Kudüs hak edenlerindir! 01-01-1970 03:00 Cezaevleri özelleştirilmeli mi? 01-01-1970 03:00 Tokat Valisi Recep Yazıcıoğlu’ndan Tokatlı vali Kemal Yurtnaç'a... 01-01-1970 03:00 Sakin Olun, Sinirlerinize Hakim Olun! 01-01-1970 03:00 ​Birbirimizi Düşman Görmek Ancak Düşmanlarımızı Sevindirir 01-01-1970 03:00 Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs 01-01-1970 03:00 Ülen Eşşek Sıpaları 01-01-1970 03:00 Devresi yananlar servise lütfen! 01-01-1970 03:00 Tuhaf ama Türkiye... 01-01-1970 03:00 Türkiye'de çocuk olmak! 01-01-1970 03:00 Umre'ye Beleş Bir Yolculuk Yapmak İster Misiniz? 01-01-1970 03:00 Harflerden uygun olanları bir araya getirin başlığı siz yazın 01-01-1970 03:00 Washington portakal.. . orda kal! 01-01-1970 03:00 Carolin Artık Seni Sevmiyorum 01-01-1970 03:00 Maklubenin Ölümcül Sırrı 01-01-1970 03:00 Ali babanın bir çiftliği var! 01-01-1970 03:00 Fehminizm' de Dinde Güncelleme Konusu 01-01-1970 03:00 Ortadoğu’yu Anlamak 01-01-1970 03:00 Kültür kuvvetleri komutanlığından kamuoyuna önemle duyurulur! 01-01-1970 03:00 Izdırabı gül suyuna bastılar! 01-01-1970 03:00 Deistlik tehlikesine karşı ne yapıyoruz? 01-01-1970 03:00 Bipneliğin lüzumu yok! 01-01-1970 03:00 Numan Kurtulmuş Bey'le Görüştüm 01-01-1970 03:00 Doğumumdan önce: 01-01-1970 03:00 Genelkurmay başkanımızla görüştüm! 01-01-1970 03:00 Acun Ilıcalı Gerçeği 01-01-1970 03:00 O Rab ki kalemle yazmayı öğretti! 01-01-1970 03:00 Bir cahillik ettim! 01-01-1970 03:00 Aman ne İslamcıyız amma... 01-01-1970 03:00 Şeytan İmparatorluğu 01-01-1970 03:00 Teşekkürler reis! 01-01-1970 03:00 Bas git lan! 01-01-1970 03:00 Kaybedecek vakit yok! 01-01-1970 03:00 Midesi el verecek, yüreği yetecekler okusun bu yazımı! 01-01-1970 03:00 Arvalap adası yolcusu kalmasın! 01-01-1970 03:00 Uyuşturucu Konusuna Gireceğim Ortak Arıyorum 01-01-1970 03:00 Ucuz zeytin yemeyin. İçinde hilesi vardır 01-01-1970 03:00 Berkecan Yehova’nın şahitlerinden olmuş. Bizim Memed olmaz deme! 01-01-1970 03:00 Sirkeci garında neler oluyor! 01-01-1970 03:00 Karolin seni de seviyorum! 01-01-1970 03:00 Biz destan yazıyoruz, okur musun kardeşim? 01-01-1970 03:00 Bir masal anlat bana baba, içinde nikah olmasın! 01-01-1970 03:00 Yıl 2071 01-01-1970 03:00 Wıshhh! Duydun mu gı; Gastamonu Türk Dünyası Kültür Başkenti Olmuş! 01-01-1970 03:00 Bir sorum var arkadaşlar! 01-01-1970 03:00 Aklını kiraya vermeyen, kardeşlerim! Birileri de hayatlarımızla ve hayallerimizle kumar oynamasın artık! 01-01-1970 03:00 Amerika’da Müslüman bir lider dua bekliyor! 01-01-1970 03:00 Mezarlıklar müdürlüğünde tanıdığı olan var mı? 01-01-1970 03:00 Dökülecek gözyaşımız kaldı mı? 01-01-1970 03:00 Reisle görüştüm! 01-01-1970 03:00 İnsanlığın alemi yok! 01-01-1970 03:00 Eğitebildiklerimizden misiniz? 01-01-1970 03:00 Siz hiç at sidiği içtiniz mi? 01-01-1970 03:00 Tam bağımsız ve Müslüman Türkiye! 01-01-1970 03:00 Son Eşeğin Ölümü 01-01-1970 03:00 Herotürk Süperman'a Karşı 01-01-1970 03:00 Kültür kuvvetleri komutanlığına atandım! 01-01-1970 03:00 Mr. Nosam ve Bay Trump Kudüs’te cenaze namazındalar... 01-01-1970 03:00 Ne biliyoruz ki? 01-01-1970 03:00 Rüyama kurşun girdi, annneee! 01-01-1970 03:00 Kudüs ve tüm kutsallarımız işgal altında! 01-01-1970 03:00 Bu mesaj kendisini arayanlara ithaf edilmiştir! 01-01-1970 03:00 Noel Yaklaşırken 01-01-1970 03:00 Amerika'dan mektup var! 01-01-1970 03:00 Reis, niçin rezevr para altın olsun dedi? 01-01-1970 03:00 Çığlıklara kulak veren yok! 01-01-1970 03:00 Yeniden Samsuna Ayak Basalım, Milli Mücadele Başlatalım 01-01-1970 03:00 Bak gardaş! Bak bacım! 01-01-1970 03:00 Müslüman kafaları batı şekillendiriyor... 01-01-1970 03:00 Öğretmenler günü kurtlu olmasın! 01-01-1970 03:00 Siz hiç bebek öldürdünüz mü? 01-01-1970 03:00 Ayla Seni Seviyorum 01-01-1970 03:00 Beyaz zenciler modern köleler! 01-01-1970 03:00 Fetullahın Rüyaları 01-01-1970 03:00 Naim Süleymanoğlu öldü de Sanki Biz Ölmeyeceğiz! 01-01-1970 03:00