Yaklaşık 10 yıl önce yazdığım kitabımın ismi buydu.
Efendimiz buyuruyor ki " Hira Dağını yerinden oynatabilirsiniz ama insanların huylarını değiştiremezsiniz."
Eğitimciler son dönemlerde kodlamadan bahsetmekteler. İyi de kötü de kodlanır. Alışkanlığa dönüştürdüğünüz davranışlar bir süre sonra huya dönüşür. Artık can çıkar huy çıkmaz denilen şey gerçekleşir.
İnsan denilen kavramı tanımlayamıyoruz. Davranışları günah-sevap, suç-ceza ve gelenekçi ayıp olgularıyla ifade etmeye çalışıyoruz ki toplum olarak bu konuda kafamız karışık.
Eğitim sistemimizin garabeti hususunda hemfikiriz. Kimse olandan bitenden memnun değil. Hatta bu garabet bu ülkede FETÖ ismi verilen bir canavar oluşturmuştur. Bu canavarı siyaset ve diyanette beslemiş büyütmüştür.
Özetle biz çocuklarımızı iyiliğe ve düşünmeye kodlayamıyoruz.
Bütün hastalıklarımızın temelinde bu yetersizliğimiz yer almaktadır.
Örnekleyelim...
Japonya: Yaşamak için üreteceksin.
İngiltere: Geçmişini bilmeyen geleceği tayin edemez.
Almanya: Üretim ve yaşam disiplinle başlar
Peki 7 yaşındaki Stefan, Claudia ve Klaus “Üretim ve yaşam disiplinini” öğrenirken biz çocuklara ne öğrettik?
Milli değerleri, manevi duyguları öğretilmesi ve dürüstlüğün vurgulanması gereken yaşta Ali’yi bir ata baktırmışız, yetmemiş, boş kalmasın diye de topu tutturmuşuz.
Ali’yi seyis olarak yetiştirmiyorsak ya da yedek kaleci gibi alıştırmıyorsak, biz bütün bunları Ali’ye niye yaptık?
Sizce de Stefan, Charles ve Kiyoshi dört nala koşarken bizim garip Ali’miz arkalarından yeterince bakmadı mı?
Hadi Ali, bakmayı bırak, şimdi öğrenme, araştırma, geliştirme, sorgulama, merak etme ve koşma zamanı!
Bunun için çocuk ve gençlik edebiyatına ihtiyacımız var.
İnternet oyunlarına...
Çizgi filmlere...
Milli kimlik ve içerikte evrensel değerlere dönük sinemaya... TV dizilerine...
Oyun ve oyuncaklarımızın bizim olmasına...
Hatta fıtri beslenme alışkanlıklarına bile...
Bütün bunları akledecek, salık verecek, uygulayacak yöneticilere...
Yetişkinlerle çok vakit kaybediyoruz...
Biraz da çocuklarımızla vakitlerimizi değerlendirelim.
Vesselam
Fehmi Demirbağ