Müslüman Zaragoza Emiri, Kastilya kralıyla anlaşır ve komşusu Müslüman Elkantarayı arazisine katar. İşgalde yardımcısı olan Hıristiyan Kastilya ordusuna da yağma ve talan ederek ele geçirdiği taşınabilir mal, para ve serveti verir. Bu program asırlarca sahnelenir. İlk olarak Toledo kenti düşer. Hem de Endülüs’ün ilk kaybettiği şehir devleti olur. Bu başarıyla Hristiyanlar, Müslüman fatihlerin de mağlup edilebileceğini görürler.
Toledo Endülüs İslam Medeniyetinin burçlarından düşen ilk taş, İslam surlarında açılan ilk gedik olur ki manidardır. Bu günkü Madrit’e sadece yetmiş kilometre mesafede olan Toledo’nun düşüşü ise çok hazindir: Hem de Emirin kendi halkına ihaneti sonucu işgal edilir.
Emir Yahya el Kadir, sert tutumu yüzünden kendini sevmeyen Toledo halkından intikam alırcasına Kastilya Kralı Alfonso ile gizlice anlaşmıştır:
“Benim Valensiya’ya girmem şartıyla al Toledo senin olsun!” der. Müslüman taraf için böyle onursuz bir sözleşme üzerine şehir surları kuşatılır. Halbuki Katolik Kastilya ordusu kuzeyden, Atlas Okyanusu kıyısından Endülüs’ün ortasına doğru zorlukla geliyordu. Toledo muhasarası tam bir yıl sürer. Müslüman halk ise kahramanca direnip mücadele eder. Toledo halkı, komşu Müslüman emirliklerden yardım isterler. Fakat ne acıdır ki, emirlikler zor durumdaki dindaşlarına değil, Hıristiyan ordusuna yardım ederler.
Kuzeyden, adanın en uzak kesiminden kardeşlerini işgale gelen Katoliklerin acil ihtiyaçlarını karşılarlar. Büyük miktarda erzak yardımı yaparlar. Kuşatma ordusu sıkıntıya düştükçe gaflet içinde zalimleşen emirler, Katoliklere yardım etmeye devam ederler. Morali bozulan halktan komşu emirlere elçiler gider: “Yapmayın, şimdi bizi kuşatan Katolikler, sonra da size saldıracak!” Ne yazık ki sözlerini dinletemezler.
Bir yıl boyunca hiç kimseden yardım göremeyen Toledo mücahitlerinde silah sıkıntısı ve açlık tehlikesi başlayınca tekrarlayan saldırılara daha fazla dayanamazlar. Kral Alfonso son bir hücumla şehre girer ve mücahitleri kılıçtan geçirir. İki ay sonra da Toledo Ulu Camii’ni katedrale çevirir.
Toledo’nun işgaliyle Katolikler güçlenirler. Kuvvet dengeleri Müslümanların aleyhine değişir. Toledo Endülüs’ün anahtarıdır. Stratejik konumu dolayısıyla Toledo’ya sahip olan er ya da geç bütün İspanya’ya sahip olacaktır.
Taht kavgası ve dünya muhabbeti uğruna tarihi utanç tabloları da yaşanır Endülüs’te. Müslümanların basireti bağlanınca Batılılarca Rekonkista idealine hız kazandırılır. Saragoza emiri, kendi saltanatına bir zarar gelmeyeceği umuduyla Hıristiyan kuvvetleriyle ikili saldırmazlık anlaşması yapar ve ayrıca kuşatılan Kurtuba Emirliğinin işgaline yardım eder.
Endülüs tarihinde kötü bir örnek daha yaşanır. Gırnata Emiri Beni Ahmer, bütün İspanya Katolik krallıklarının toplu halde gelip surlarına dayandığı Sevilla Kuşatmasında Hıristiyanlara yardım eder. Sevilla da düştükten sonra İber Yarımadasında Gırnata dışında başka bir Müslüman bağımsız şehir devleti kalmaz.
Yıllarca kuşatma altına alınır. Sağlam şehir surları sayesinde müthiş savunma savaşlarına sahne olur ve kolayca teslim olmaz. Mektuplar yazıp, elçiler göndererek Fas’ta Mağrib Emirliğinden, Mısır’da hükümran Fatımiler ve Kölemenlerden ve Osmanlı Devleti’nden yardım istediler.
Fakat dışarıdan yapılan diplomatik ve askeri yardımlar Endülüs’ün son Müslüman devleti olan Gırnata’yı kurtaramaz. Çünkü her devletin kendine göre iç ve dış problemleri vardır. Haçlılara karşı yapılan dış yardımlar yeterli olamaz. Nihayet Kastilya Kraliçesi İzabel ile Aragon Kralı Ferdinand ordularını birleştirirler. 1492 kışında tapınak şövalyeleriyle takviyeli büyük bir kuvvet Gırnata surlarının önüne gelirler. Güçler arasında denge yoktur. Kadın ve çocukları katliamdan kurtarmak için bir anlaşmaya karar verilir.
Şehirde yaşayan yarım milyon Müslümanın canı, malı ve dini hayatlarının güvenliğini garanti eden bir yazılı anlaşma yapılır. Emir bütün ailesi ve hanedan mensuplarıyla birlikte İber Yarımadasını terk edecektir. Şehir, son Granada emiri Ebu Abdullah tarafından Kral Ferdinand’a teslim edilir.
Nihayet sekiz asırlık Endülüs İslam Medeniyeti sona ermiştir.
Emir Ebu Abdullah, şehri çevreleyen Siera Nevada üzerindeki boğazdan ailesiyle birlikte geçerken geriye dönüp, doğup büyüdüğü ve yıllardır yönettiği şehre bakar ve derin bir ah çeker.
Sokakları dolduran askerlerin El Hamra Sarayını acımasızca yağmaladıklarını görür ve ağlamaya başlar. Müdahaleleriyle kötü yönetimde payı olan Emirin annesi Fatıma oğluna dönerek çok ağır konuşur:
“Ağla oğlum ağla! Erkek gibi dövüşmedin bari kadın gibi ağla!”
Uzaklardan görülen bu tepeye o günden beri “Gözyaşı Tepesi” denilir.
(Fehmi Demirbağ Herotürk-Endülüs Macerası adlı romanından alıntı)
Fehmi DEMİRBAĞ