Ey iktidar olup da muktedir olamayanlar.
Eğitimde ve kültürde sınıfta kalanlar!
Bedevilikten bir türlü kurtulamayanlar.
Okumayı ve yazmayı sevmezler topluğu.
Mazeret üretmeyi matahlık zannedenler.
Siz diyordu Üstad Necip Fazıl; "Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?"
Demiştim ki ben de bir koltuk erbabına, " O koltuk çok mabadlar gördü. Mühür sendeyken Süleyman şimdilik sensin. Ama bil ki benim yazdıklarımla büyüyecek senin torunların ve seni inkâr edecekler. Ömrünü harcadığın bu saltanat aslında senin sonun olacak. Bırak şu kibri de adaletle hükmet!"
Alimlerdir leş dirilticiler. Hocalar, öğretmenler...
Leşe dönmüş bu toplumu aslına rücu ettirecek olan.
Bakın Kominist Nazım bile bu felsefedeydi. O da kendisi gibi düşünsün istiyordu insanlar. Davasının adanmışıydı.
Ya biz Müslüman kelam erbabı?
Biz davamıza ne kadar adandık. Nazım'ın leşe çevirdikleri kadar ne kadar sahip çıkıyorsunuz, kendi adamlarınıza?
Anlatayım hikayeyi...
Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: "- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der. Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:
"-Demek Nazım Hikmet sensin", der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “Gidebilirsiniz” der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
"-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. Müfettiş hemen atılır: "-Kim bilmez ki Hayyam'ı"
Nazım: "-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?" diye sorar.
Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, "Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin Adalet Bakanını ve sizi kimse anımsamayacak" der ve çıkar.
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.
Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?
Bilmem anlatabildim mi?
Fehmi DEMİRBAĞ