Kalpten Gelen Bir Söz

Memiş OKUYUCU

16-12-2020 10:05

Klasik zamanlarda uzun yolculukların mola mekanları hanlar idi. Bunun dışındaki mola yerlerini ise ihtiyaca binaen korunaklı ve su ihtiyacını karşılayacak alanlar belirlerdi.  İller, ülkeler, kıt’alar arasındaki yolculuklar fert fert değil, gruplar halinde yapılır. Kafileler halinde yol alınır. Bu yolculuklarda da kafilenin bütünlüğünü korumaya dikkat edilirdi. Yolda kafileden kopanlar için, yol iz olmayan dağlar başında, kurda kuşa yem olmak mukadder idi. Bu nedenle kafileden, gruptan hasılı cemiyetle yürüyüşten kopmamak esas idi.

Bu durumdan ilham ile Yunus Emre ‘göçtü kervan kaldık dağlar başında’ diyerek figanını ortaya koymuş. Bir yönü ile cemiyet halinde bulunmaya  manevî bir işaret vermiştir.

Uzun medeniyet yolculuğumuzun en zorlu son yüz yılını yaşamaktayız. İşte bu zamanlar, üç ayrı devrana şahitlik edenlerin aynı anda yaşadığı bir dönemi içinde barındırmakta.  

‘İş de, dil de ve fikir de’ verilen çetin mücadelelerden sonra ‘dolma’ ve ‘olma’ zamanlarına doğru giden fiili ve fikri serüvenimiz oluştu. Medeniyet kervanımızın  ‘tekemmül’ etme devirleri demek istiyorum yaşadığımız bu zamana.

İşte böyle bir zamanda yazı ve fikirleriyle, teorileriyle tıp ve ilim hayatımıza soluk veren, medeniyet kervanımızın bir fikir işçisi var: Erol Göka. Tam burada sözü  son kitabına getirmek istiyorum: Kalpten.

Erol Göka, bu kitabında kalp ve merhamet kavramlarını kendi ifadesi ile daha derinden ‘kavramaya’ çalışıyor. Kalp ve merhamet üzerinden dünyayı ve yaşadığımız zamanı anlayıp anlamlandırma çabası, bu kitabın ana temasını teşkil etmekte.

Ana karnında insanın ilk çalışan organı ‘kalp’ tespiti ile bir girizgah yapılmakta kitaba.  Bunu yaparken de modern zamanların,  kalbi sadece ‘kan pompalayan’  biyolojik bir organ olarak görme haline itiraz etmekte yazar. Bizim geleneksel yapımızın ‘yürek ve gönül’ olarak vasıflandırdığı maddi ve manevi kalbi hem ‘imanın mahalli’, hem ‘takvanın mahalli,’ hem de ‘vahyin mahalli’ olarak delillendirmekte. Kalp,  insan olarak hakikati kavramanın en önemli niteliği olan ‘akletmenin’ merkezi olarak anlatılmakta kitapta. Akletme melekesinin en önemli taraflarından bir kavram ile kalbi açıklamaya giriş yapmaktadır:’basiret.’ Mana olarak basiret, ‘kalben görme’ olarak tarif edilmekte.

Göka, insanın yeryüzü serüvenini en önemli pusulası olan ahlâk kavramına, kendi deyişi ile ‘olgunluk döneminin’ ışığında bir tarif getirmektedir. Ahlâkı, ‘insanın iç dünyasında yer alan, hem kendi içindeki kötülüğe, hem dünyadaki kötülüklere isyan için ona güç veren kaynak’ olarak vasıflandırmaktadır.

Hoca, ‘Ahlâkın kaynağı kalp, kalbin temel erdeminin merhamet’ olduğu tespitinden sonra, ‘biz bir merhamet medeniyetiyiz’ düşüncesini ortaya koyuyor ve işliyor. Özellikle aydınlanmacı düşünürlerin ‘Tanrıyı öldürme’ fikrini selamlamalarını o kesimlerde hakim olan ‘insanın kendi kaderini çizeceğine olan  inancına’ bağlamakta. Bu felsefe ve perspektif ile çizilen çerçevede geçen, yaklaşık iki yüz sene oldu. O  noktadan bugüne dünyanın geldiği nokta tam bir hayal kırıklığı. Bu felsefe ışığında oluşan  düzen, artık insanlara iyi bir gelecek umudu vermemekte.

İşte böyle bir dönemde ilmî müktesebatının da sağladığı bir bakışla Göka, ‘1980’lerden beri giderek daha artan biçimde, dünyanın ileri gittiğine, geleceğin insanlara mutluluk getireceğine inanmıyoruz(106)’ tespitini yapmakta.

Böyle bir gidişin olduğu bir dönemde tüm insanlığın istikbalini, istikbalimiz olarak görmek ve kendi köklerimiz üzerinden bir dünya tasavvuru ortaya koymak gerekmektedir.  Bu tasavvur ve tarifin merkezinde ise Erol Göka’ ya göre var olan kalbin hakiki yerine nazar edelim:

‘Bağlılığın, sadakatin, samimiyetin, güvenin, , öz-güvenin, temelinde kalp vardır. Düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız, kalbin süzgecinden geçerse ancak o zaman algılamamız idrake, bilmemiz anlamaya, bilgimiz hikmete, aklımız küllî akla ve irfana dönüşebilir’(66)

Eser de, günümüz yaşama ve tüketim kültürünün en önemli araçlarından birisi olan markaların, ‘sanal’ ve ‘simülasyon’a dayalı kapistalist bir tüketim aracı olmasına çok önemli tespit, tenkit ve önerilerle yer verilmiş. Kişileri ve kitleleri ‘ayartarak’ marka adıyla peşinden koşturan en sonunda da değersiz  ‘tüketim nesnesi’ ‘araçlara’ dönüştüren kapitalist tüketim avcılığına dikkat çekilmekte. İçinde ‘yaşam ustalığı ve bilgeliği’ barındırmayan bir tüketim düzeni mevcut.  Yazar tam burada ‘kişiliğimiz’ ve ‘ahlâkımız’ markamız olsun diyor. ‘Zamanımızdan bir nümune’ kaynaklı fikir sancılarının kendisini getirdiği durak ise bir ahlâk ve şahsiyet markası isim: Ahmet Hamdi Akseki.

Birlikte kaldıkları cezaevinden çıktıktan sonra Şevket Süreyye Aydemir(Suyu Arayan Adam) ’den naklen:

‘’ Arkadaşımız bir din alimiydi. O(…) Allah’ına yöneliş halindeydi. Zaten ona göre din bir hayat ve muaşeret kaidesiydi. Onun din anlayışında korkunun cehennemin pek yeri yoktu. Allah’ ını sevdiğinden tapıyordu.

Hazret diyordu, İslam iyi ahlâktan ibarettir.’’

 Bu şekilde Ahmet Hamdi Akseki anlatılırken, klasik sistemdeki karşılığı ile nümune-i imtisal olmuş mütevekkil ve samimi bir müslüman portresi çizilmekte.

Kitap 195 sayfa. Kapı yayınlarından çıkmış. Kalpten gelen bir nida diyebiliriz, okuduklarımıza. Kitapta kalp üzerinden adalet, merhamet, medeniyet, iyilik ve güzellik, batı ve merhamet, aşk, estetik, selim kalp ve değerleri incelenmekte. Zengin bir bibliyoğrafya ile desteklenmiş. Güncel, sade, yalın bir dille yazılan esere, yazarın engin mahfuzatı derinlik katmakta. Eser, düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı kalbin süzgecinden geçireceğimiz bir insan ve düzen hayali kurdurmakta okura.  Ufuk ve iz açıcı. Alâka duyanlara tavsiye edilir.

Sağlıcakla kalın.

DİĞER YAZILARI Yeni Müfredat Taslağı Nasıl Bir Model Sunuyor? 01-01-1970 03:00 Eğitim ve Maneviyat 01-01-1970 03:00 Maarif Muhiti, Eğitim Modeli 01-01-1970 03:00 Maarifin Türkçesi 01-01-1970 03:00 Millî Eğitim Şûrası Üzerine 01-01-1970 03:00 Hârezmî Eğitim Modeli 01-01-1970 03:00 Ankara’da Bir Eğitim ‘Ada’sı 01-01-1970 03:00 Bir Fikir Adamı Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Türkiye'de Şehirli Dindarlık 01-01-1970 03:00 Doğunun Yedinci Adami: Mehmet S. Aydin 01-01-1970 03:00 Istiklal Marşi Ve Akif’in Öğretmenliği 01-01-1970 03:00 Türkiye’de Bir Üniversiteye Rektör Olmak 01-01-1970 03:00 Eskimeyen Zaman Efendisi: Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Tarihe İz : Muallim Mahir İz 01-01-1970 03:00 Eskimeyen Zaman Efendisi: Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Maarif Televizyonu 01-01-1970 03:00 Muallim 01-01-1970 03:00 Bir Maarif Adami Olarak Mustafa Öcal 01-01-1970 03:00 Boğazköprü’de Yanaşık Düzen Ya Da Bir Fasl-I Cenaze 01-01-1970 03:00 Tıp Dili Bizim Neyimiz Olur? 01-01-1970 03:00 Eğitimin Ele Alinacak Yani 01-01-1970 03:00 Dünyanin Sahili Selameti: Kalkınmış Türkiye 01-01-1970 03:00 Evvel Giden Ahbaba Selam Olsun 01-01-1970 03:00 Üniversiteler Türkiye’ye Ne Zaman Yetişir? 01-01-1970 03:00 Vakar Abidemiz: Ayasofya Camii 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Temel Eğitim Meselesi: Meslekî Eğitim 01-01-1970 03:00 Geleceğin Meslekî Eğitimi: Büyük Türkiye 01-01-1970 03:00 Meslekî Eğitim Üniversitesi 01-01-1970 03:00 Mütehassis Olmayan ‘Eğitim Uzmani’ Olur Mu? 01-01-1970 03:00 Kıran Günlerinde Meşk Ve İçe Yolculuğumuz 01-01-1970 03:00 Yeni Bir Sistem Ve ‘Yenilmişlerin’ Düzeni 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi: Köy Enstitüleri – 2 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi Köy Enstitüleri 01-01-1970 03:00 Ederini Tüketen Düzen Ve Biz 01-01-1970 03:00 Akif’in Türkiyesi, Türkiye’nin Akif’i 01-01-1970 03:00 Yüzümüzü Ak Edecek Bir Söz 01-01-1970 03:00 Üreten Nesil Çağı Yönetir 01-01-1970 03:00 Kalbinin Dili Olmayan Şair: Akif 01-01-1970 03:00 Münevver Ya Da Çınlayan Nağme Olmak 01-01-1970 03:00 Tuba Ağaci, Bambu Ağaci 01-01-1970 03:00 Tarihin Inkilap Etmesi 01-01-1970 03:00 Geleceğin Dünyasi 01-01-1970 03:00 Gelişler Ve Geri Gidişler 01-01-1970 03:00 Hak Temelli Bir Reforma Doğru 01-01-1970 03:00 Söylesem Tesiri Yok, Sussam… 01-01-1970 03:00 Maarif reformu neden şart? 01-01-1970 03:00 Yazmak Ve Yazarak Yaşamak 01-01-1970 03:00 İlim iktidarı, memleketin imarıdır! 01-01-1970 03:00 Maarifin ahlâkı var mı? 01-01-1970 03:00 Maarifin örfü yok Orff’u var! 01-01-1970 03:00 Eğitimde Dezavantajlı Gruplar Ve Maarifin Adaleti 01-01-1970 03:00 Dört çeker, ne kadar çeker! 01-01-1970 03:00 O şehre varmaz isek! 01-01-1970 03:00 Durduramayacaksınız! 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Yurt dışı Öğrenci Perspektifi 01-01-1970 03:00 FETÖ’nün Eğitim Boyutu 01-01-1970 03:00 Maarifimize Çankırı Modeli 01-01-1970 03:00 Utangaç Sunumlu ‘Zoraki Ve İstendik’ İnsan 01-01-1970 03:00 Maarif nedir? 01-01-1970 03:00 Seçimin galibi: eğitim sistemidir! 01-01-1970 03:00 Eğitimi Terbiye Etmek 01-01-1970 03:00 Ecnebi memleketlere öğrenci gönderme meselemiz! 01-01-1970 03:00