Gelenekle bugünü birleştirip, ufka doğru yeni yürüyüş yolları inşa edebilen, özellikle felsefe alanındaki orijinal fikirleriyle tanınan bilim adamlarımızdan birisidir Prof. Dr. Mehmet S. Aydın. Aldığı sağlam bir dinî terbiye ve mektep tahsili ile şahsiyet alt yapısını tahkim etmiş. Hatta bu eğitimini ilkokuldan sonra bir yıl ortaokula ara vererek iyice pekiştirmiş. Okuma aşkı ile tutuşan bir isim haline gelmiştir.
İmam Hatip Ortaokuluna kaydını şahsi gayretleri ile bizzat kendisi yaptırmış. Küçük yaşlarda mizacına olgunluk katan iyi bir ailede yetiş/tiril/miştir. Daha ortaokulda annesini kaybederek hayatının en derin iz bırakan acısını yaşamış. Acısını, yüreğindeki okuma aşkına bal eyleyerek geleceğin bilim adamı olmaya doğru emin adımlarla yürümüştür.
Hoca, yaşadığı devrin zorlu şartlarına rağmen, kendisini yetiştiren öğretmenleri bakımından çok olumlu şahitliklere sahiptir.
İmam Hatip hocaları için, ’Müdürümüz ve öğretmenlerimiz gerçekten çok iyi insanlardı’ diyeceği nitelikli, idareci ve öğretmenler elinde yetişmiştir.
Ankara İlahiyatı pekiyi derece ile ve birincilikle bitirip ilim yolculuğuna adım atmış. İlahiyat eğitimi sonrası beş yıl kadar kaldığı İngiltere’de, bir yıl kadarı Fransa’da olmak üzere, dil ve analitik felsefeyi, görüş ve düşünce alanını geliştirerek öğrenmiş. Sonrasında da Doçentliğini Kant üzerine yapmış. 1984 yılında profesör olarak atandığı İzmir’den, Türkiye’nin düşünce ufkunda, görüşleriyle belirginleşmeye başlamıştır.
Sonrasında bilgi ve tefekkür yolculuğuna, hemen bütün ülkeyi ortak edebilmeyi başarmış bir isim haline gelmiştir Mehmet S. Aydın. Aralarında çok farklı kesimlerin olduğu toplum tabakalarını; ortaya koyduğu din ve felsefe görüşleriyle ortak bir zeminde konuşturabilmeyi/buluşturabilmeyi başarmış bir düşünce adamıdır Hoca.
Bu fikri zemini nasıl oluşturdu? İhtiyar ettiği bu düşünce iklimine nasıl geldi? Bu soruların cevabını hoca kendisi vermekte.
Mehmet S. Aydın bir noktayı özellikle not eder Varoluş Yolunda Sayılı Yıllar adlı hatırat kitabında:‘’Düşünce ve duygu dünyamın oluşmasında hem Mehmed Âkif’in hem de Muhammed İkbal’in etkisi oldukça fazladır.’’Her ikisi de akıl ile kalbi buluşturarak insanlığa hizmet eden büyük şahsiyetlerdir.(s.44) Bir türden Âkif’in inşa ettiği fikir dünyasının felsefe ekolü olarak da görebiliriz Mehmet Hoca’yı.
Prof. Dr. Mehmet Aydın, hem batıyı bilen, hem de batının bildiği çok önemli bir felsefecimizdir. Obama ile Amerikalı bir bilim adamının fikirlerini kritik edecek kadar batıdaki bilim/felsefe dünyasına da hakimdir. Bir başka yönden Madeleine Albright çalışma teklifi alacak kadar, hem doğuyu hem de batıyı bilen yetkin felsefi birikime sahip. Bir başka taraftan Murat Karayalçın’ın da ‘okumaya başladım’ diyeceği kadar tayfı ve derinliği olan bir düşünür. Bir başka cepheden de merhum Özal’ın da ‘konferanslar seviyesinde bırakmayın’ diyeceği kadar gündelik hayat bakan sahih düşüncelerin sahibi bir tefekkür adamıdır.
Her eseri insanın dimağında yeni düşünme labirentleri açmakta. Hocayı okudukça insan entellektüel bir soluk aldığını hissetmektedir. Üniversiteyi, üniversal bilgiyi, ilim yapmayı, ilim yapma şartlarını bilen şahsiyetli bir bilim adamımızdır kendisi.
Mehmet Hoca, tefekkürünün tekemmülatı olacak en büyük eserini henüz yazmadı. Ancak yazmayı hayal ettiği bir eser var hocanın; ’İslamî Tefekkürde Ahlâk Delilinin Anlamı ve Önemi.’’
En verimli çağına ulaşmış durumda hoca şu an. Bilgi ve birikimi ile istifade edilebilecek en olgun çağında diyebiliriz Aydın Hoca’ya. Danışman/koordinatör olarak olarak sınırlı süreyle de olsa bir üniversitemiz ya da üniversitelerimize görevlendirilmesi bu ülkenin fayda göreceği bir seçim olacaktır.
Kendisi bilgisi, analitik zekâsı ve entellektüel kapasitesi ile sayılı ilim adamlarımızdan biridir. Teorisi olan bir cins kafa. Haftada bir gün bir saat de olsa yapacağı çalışmalarla, akademi ve düşünce hayatımıza ufuk katacak bir isim. Perspektif ve vizyon sahibi. Metodolojisi ve düşünce sistematiği ile 'yol açabilecek' perspektifi olan bir düşünce adamı.
Ahlâkın felsefesini yapan ve ülkemiz için ufuklar açan bir ilmi müktesebata sahip. Şu felsefî tanım ona ait: ‘Dindarlık, müslümanın bu dünyadaki başarısıdır.’’ Başarının ölçüsü nedir sorusunun cevabı ise hocadan detaylı okumalar yaptıktan sonra ortaya çıkmakta. Hoca, bu ve buna benzer daha pek çok verimli görüş ve tahlilin sahipliğini taşımakta.
İçe Kritik Bakış adlı eserinde ise, temel meselelerimize temelden bir bakış ve kavrayışla el atmakta. Zihnen hazırlık yaparak okumakta fayda var. Ya da açık alanda iyi yüzme derslerinden sonra bu eseri okumaya başlamalı.
Hatıratından devam edelim. Bulunduğu AB’deki bir siyasi toplantı ortamında Rum milletvekilinin kendisini, içinde ‘katliam ve geçmiş’ geçen sözlerle suçlamasına bir cevabı var ki, yumruk tesirinde. Önemine binaen buraya aldık:
‘’ - Bir cümlenin sonunda ‘’dır’’ veya ‘’değildir’ diye biterse yani bir hüküm içerirse (…) ne anlama geldiği üç yolla belirlenir. Meselâ ‘’Bekâr, evlenmemiş kişidir.’’ Gibi bir cümlenin manâsını açıklamak için dışarı çıkıp evlenmemiş birini buraya getirip göstermeye gerek yoktur.Bu bir analitik cümledir. ‘’Bekâr’’ kavramının içinde zaten evlenmemişlik mevcuttur.
- Bir de empirik tecrübî önermeler vardır. Meselâ ‘’bugün hava soğuktur’’ cümlesi gibi(Gerçekten de o gün Strazburg’da hava soğuktu). Bu hükmün doğru olup olmadığını anlamak için, ‘Sayın Milletvekili, sizi dışarı alırız, havanın soğuk olup olmadığı kolayca doğrulanır veya yanlışlanır.’
- Bir de üçüncü tip önermeler vardır. Durup dururken doğru dürüst tanımadığınız bir kişi hakkında, o nefret edilecek bir kişidir denmesi gibi. Sizin cümleniz bu üçüncü guruba giriyor. ‘X’ nefret edilecek bir kişidir’ diyen insan, büyük bir ihtimalle X hakkında paylaşabilecek bir bilgi vermiyor. Kendi iç dünyasını anlatıyor. İçinin ne kadar nefret dolu olduğunu dile getiriyor. Siz Türkiye hakkında benim hakkımda konuşurken beni veya Türkiye’yi tasvir etmediniz. Kendi karanlık ve oldukça problemli iç dünyanızı anlattınız. İlk iki türe giren cümlelere kursaydınız bir felsefe hocası olarak bir şeyler söylemeye çalışırdım. Ama üçüncü hal benim uzmanlık alanım dışındadır.’’(s.303)
Hocanın konuşmasından sonra yumruk yemişe dönen ve nerede ise çıkış kapısını bulmakta zorlanan Rum milletvekilini, salondan ancak kollarına girerek çıkarabilirler.
Mehmet S. Aydın Hoca, AB ve Dış İlişkilerden sorumlu Bakan olarak müzakere sürecinin bizzat içinde görev yapmış bir isimdir kendisi. Bu konuya dair, hocanın sezgi yüklü bir gözlemi ile yazımızı bitirmek istiyoruz:
‘’AB’ye üye olması;Türkiye’nin demokrasi başta olmak üzere pek çok alanda bilimde, teknolojide , sanatta, iktisadî hayatta ciddi ilerlemeler kaydetmesi anlamına gelir ve İslam bu yeni oluşu kendi açısından pekâla değerlendirebilir.’’
Bilgi ile bilgelik birleşince, insanımızın nasıl muktedir bir güce dönüşebildiğini görmek isteyenlere özellikle tavsiyedir. Hocanın Varoluş Yolunda Sayılı Yıllar adlı hatırat kitabı dağarcığınıza yeni bakışlar katacaktır.
Sağlıcakla kalın