Futbola olan bütün ilgim ve bilgim çocukluğumuzda, oynadığım ilkokul sınıf maçında kaleye geçmek ve Yasin gibi iyi kaleci olmaya çalışmaktan ibaret idi.
Daha sonra Galatasaray’ın Jupp Derwall’le Mustafa Denizli ile 1980’lerde başlayan Avrupa takımları karşısındaki başarıları, futbola olan alakamızı hatırlattı. Özellikle Avrupa takımlarına karşı alınan başarılar, tüm halkımızda olduğu gibi bizde de bir futbol sempatisi oluşturdu. O başarılar bütün Türkiye’de bir futbol sevgisi ve iklimi oluşturdu. Böyle bir futbol ve Galatasaray ikliminin akabinde Fatih Terim, Galatasaray’ın başına geçti. Biraz da oluşan o başarı iklimini kulanarak 2000’li yıllara doğru Fatih Terim Galatasaray’ı UEFA kupası finaline kadar taşıdı ve kazandırdı da. İşte tam o sırada Fatih Terim’in takımı motivasyon seansından bir sahne basına yansıdı:
Taktik maktik yok!.. Bam... bam...bam...
O tarihlerde biraz da final heyecanı ile çok kimseler bu nev’I motivasyon sahnesinin pek üzerinde durmadı. Daha doğrusu ortada bir başarı hikayesi varken, taktik, bilgi, fotbol bilgisi gibi şeyleri kimse ne sormuş, ne de sorgulamıştı.
Ortada Avrupa’da futbol finaline gelmiş bir takımın hikayesi vardı.
Fatih Terim, 2000 UEFA kupası finali öncesi Galatasaray'ı böyle motive etmişti.
''Yani bilgiye, bilime, futbol bilgisine falan gerek yok, ihtiyaç da yok. Ben motivasyonla işi götürürüm'' demekti bu!
Fatih Terim, o tarihten bugüne kadar, milli takımlar düzeyinde ve Galatasaray'da işi motivasyonla(!) getirdi.
Bilgi ve bilim işe dahil edilmeyince de, 'motivasyon ile futbolda her şey' yerinde saydı! Hatta geriye gitti!
O kupayı havaya kaldırdığının havası ile de tam 19 yıldır futbolumuzdaki bu yerinde saymalara, kimse hesap soramadı!
Oysa başarının bir sahih akademik analizi yapılmalı, gelecek kuşaklara bir başarı rehberi miras olarak bırakılmalı idi. Bu yapılmadı. Bu yapılmadığı gibi 19 yıldır futbolumuzdaki geriye gidişin hesabı da sorulamadı. Gerek milli takımlar düzeyinde, gerekse takımlar ve Galatasaray özelinde kötü sonuçların bir kritiği yapılmalı ve hesabı sorulmalı. Bilgi olmadan, bilgiden faydalanmadan ne futbolu ne de kendimizi yönetebiliriz.
Bu mirasyedilik Galatasaray'da da, tutulmuş başka köşe başlarında da son bulmalı. Sözün özü, her şeyin başı ehliyet ve liyakat.
Aksi halde bedelini milletçe ödemeye devam edeceğiz.
Aklımdan geçmez idi. Galatasaray PSG'ye 5-0 yenilince dile geldi kelam.
Son yaşananlardan sonra bende bir futbol yazısı yazdım.
Fuzuli sözün özünü söylemiş:
Derdime vâkıf değil canan beni handan bilir/ Hakkı vardır şad olanlar herkesi şadan bilir/ Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil/ Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir.”
Sağlıcakla kalınız dostlar.
Memiş OKUYUCU