14 Şubat’ta Kimlerin Aşkını Kutsuyoruz?

Hülya Bulut

14-02-2019 14:13

Malum 14 Şubat.

Sevgililer günü.

Sevgilisi olanların telaşlarına uzaktan bakınca sanırsınız, kutlayacakları gün aşklarına aşk, sevgilerine sevgi katacak.  Kalpli kutucukları, kırmızı gülleri, mini mini ayıcıkları, racona ters diyerek ellerinde taşımaktan rahatsız tiplerle; tek taşlı, çok taşlı ışıl ışıl pırlantaları, var ki alıyoruz der gibi millete göstere göstere şişinenlerin ölümüne kapıştıkları gün, bu gün.

Sanki sevgi yalnızca “sevgili” adı verilen biriyle yaşanırmış gibi, kendini yalnızlar olarak sınıflandıranlar da bir garip tuhaflıkta yaşıyorlar bu günü. Güne yalnız girmek, hayatta yaşanabilecek en kötü duygusal durum onlar için. Sevgilisi olmayanların dışarıda yalnız dolaşmaktan anlamsızca rahatsızlık duydukları gün, Şubat’ın 14’ü.

Gerçekte:

Parmağını toplumun üzerine üzerine sallayıp, “Zensiz olmazzz” algısı yaratan reklamlarıyla,

Düzenin dayatması, kapitalist kan emici canavarın, özel beslenme günlerinden sadece biri 14 Şubat.

Şimdi,

“Tuttum elini sıcacıktı, 

Sevgi; çiçekti, böcekti,

Değişimin mührüydü, şifaydı sevgi,

Sevgi emekti,

Uçuşan yapraktı, boş salıncaktı, yavuklusu kırmızıdandı ”… Türünde, sevginin tanımını yapmam bekleniyorsa da onu yapmayacağım bu gün. Çünkü herkesin yaşadığı sevgi, kendine özeldir. Kalıp tanımlamalar karşılamaz ya da eksik olur.

Öyleyse sorumuzu soralım?

Sen neyi, ne amaçla kutluyorsun, bu kadar önem veriyorsun, bu kadar seni geriyor ya da heyecanlanıyorsun bu gün için?

Kelimeler beklemez, siz düşünün cevabı kendinize verin,

Ya da durun, önce yazıyı okuyun sonra verin cevabınızı. Beklentimiz o dur ki bazı taşlar oynasın yerinden!

Bizce:

Kalbinde taşıdığın o yüce duyguyu göstermen bu kadar gerekliyse, o özel gün 14 Şubat olmamalı. Çünkü sen bu günün gerçek anlamını bilenlerin ve inananlarının ruhuyla buluşamazsın!

Milattan önce ilk yüzyıllardan beri her yıl şubat ayının 14’ünde kutlanan sevgililer günüyle ilgili o günden bu güne ulaşmış, efsanevi ve gerçek onlarca hikâye var. Bilmeyenlerimizin duyması, bilip te duyguları bu hikâyelerle birleşenler daha bir mutlu ve anlamlı kutlasınlar diye kutsal günlerini, o hikâyeleri paylaşalım istedik.

Eski Roma’da 14 Şubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündür. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno’ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Juno ayrıca Roma halkı tarafından kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 Şubat gününde ise Lupercalia bayramı başlıyordu. Bu bayram halkın genç nüfusu için büyük önem taşıyordu. Gençler sadece bu bayram süresince birbirlerinin eşi oluyorlardı. Hangi genç kadının hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı eski bir gelenek olan ve Lupercalia Bayramı’nın arife günü yapılan bir çekiliş ile belli oluyordu. Roma’lı genç kızlar, isimlerini küçük kâğıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Genç Romalı erkekler ise kavanozdan bu kâğıtları çekerek üzerinde hangi kızın ismi yazıyorsa, o kızla bayram eğlenceleri boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikler birbirine âşık olan çiftler için bayram süresinin dışına taşıp genellikle evlilikle sonlanıyordu.

İmparator 2. Claudius, Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Roma’lı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı.

Aziz Valentine de Claudius’un hükümdarlığı zamanında Roma’da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan aziz Marius ile birlikte Claudius’un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü.

Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat’ı Hristiyan şehitliğine gömüldü. Bu olaydan 226 yıl sonra 496’da papa Gelasius, Aziz Valentine’i onurlandırmak için, Şubat 14’ü Aziz Valentine günü olarak belirlemiştir.

Aynı zamanlarda Roma’daki putperestler, şubat ayı içinde kutlanan Lupercalia bayramı’nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı. Hristiyan Kilisesi’nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar bu törenlerin, özellikle de evlenmemiş gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından rahatsız oldukları için bir çözüm buldular. Lupercalia bayramı’nın başladığı günü yine “Aziz Valentine günü” olarak kutlamaya başladılar.      

14 Şubat aynı zamanda, Yunan mitolojik tanrısı Zeus’la Hera’nın da evlilik günü olarak kutlanıyordu.

Yıllar geçtikçe bu gün sevgililerin birbirine sevgi sözleri söylediği ve duydukları aşkları ifade ettikleri bir gün haline geldi. Bununla paralel olarak Aziz Valentine de tüm sevenlerin koruyucu azizi olup, böyle anılmaya başlandı.

Koruyucu azizinizle tanıştınız. Nasıl uydu mu size?

Neyse,

1800’lü yıllardan sonra Amerika’da, Esther Hawland’ın ilk sevgililer günü kartını piyasaya sürmesinden bu yana da tüm dünyada kutlanan, toplumsal bir olay haline geldi. Olayın asıl rengi işte tam da bu noktada değişti. İnsan duygusu, süslü kartların etrafına dantel dantel işlenip, satılmaya başlandı.

Onlar, kendi dinleri ve aziz papazları için kutlarken bu günü; biz, sadece ve sadece kapitalist düzenin serbest piyasasında “Rant aracı” olarak kutluyoruz. Başkaca da bir anlamı yok bu günün. Merhametsizce toplumların eski geleneklerini, inançlarını unutturup, parlak ambalaj kâğıtlarına sardıkları fikirleri ile kendi kutsallarını dayatmak bu günün amacı…

Kime sorsan gerçek sevgiyi arıyor!

Ne demekse gerçek sevgi?

Kiralık kelimelerle, pahalı hediyelerle anlam kazanmaz ki sevgiler.

Ağacın gölgesini satan bir düzen de,

Sevgililer gününü simgeleyen iki güvercin vardır ya hani. Onlarda orta çağda Fransız ve İngilizlerin, 14 Şubat gününü kuşların çiftleştiği tarih olarak kabul etmelerinden kaynaklı. Yok, senin de amacın ağacın gölgesinden yararlanmaksa ne diyelim, akıllı olsun onu da ağaç düşünsün!

Ey sen!

Sevgiyi ille de görmek isteyen sevgili!

Şunu bir soruver bakalım aşkını çiçekle, böcekle göstermeye bu kadar hevesli sevgiline; Leyla ile Mecnuna döndük, demek ki senin benim için çölleri aşıp, ateşten aşk denizlerini, mumdan kayıklarla geçmen gerek şimdi. Benim için çeker misin bunca çileyi?

Cevabı duyar gibiyim,

-Hiç işim olmaz…

Ne diyelim, sevginin kederine de inanacaksınız artık. 

Ne demişti Cemal Süreya: Ayrılıklar da sevdaya dâhil.

Olacaksa eğer;   

Şeyh Galip’in Hüsnü aşkı yaşansın gönüllerimizde. Yanacaksak, beraber yanalım ateşten aşk denizinde.

Gerisi, bizim olmayan hikâye!

Bakın, sevgiye ve aşka inanan bir başka şair Sezai Karakoç ne diyor, nasıl da yüreklice söylüyor sevgisini sevdiğine:

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı,

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.

Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın,

Ben yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum.

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.

Demem o ki:

Kapitalizmin canavarlaştırdığı çarkın çemberine “Seni seviyorum ”sözünün anlamını da kaptırmayalım! Hiç olmazsa duygularımız satılık olmasın, her şeye fiyat biçilen şu çarpık düzende.

İtirazlar olacaktır sevgimi göstermemin ne kötülüğü var şimdi diye?

Yok zaten.  

Bizim itirazımız, güne yüklenen öneme.

Sözümüz bizim olmayanı alıp, sorgusuz sualsiz kabul edenlere.

Geldiğimiz yolları unuttuk, unutturulduk.

Başkalarına ait günler de bulmaya çalışıyoruz kendimizi.

Dağıldık iyice.

Neydi kendimizden korkutan bizi. Kendi özümüzde ki değerlerimizle, kendi sözlerimizle anlatamıyor muyuz artık sevgilerimizi?

Diken gibi battı yabancı sözler canımıza!

Yara aldık.

Oysa

Bizimde korunacak kutsallarımız var.

Kendi sorularımız, kendi cevaplarımız var!

Peki siz,

Benim için nedir sevgi sorusunu hiç sordunuz mu kendinize?

Diyebiliyor musunuz?

Bizim için sevgi, “Can ocağında” pişmektir,   

Tur’un canıdır, diye?

İşte,

Bizim fıtratımızda olan budur,

Bizim için gerçek sevgi, Yunus’un sözlerinde saklı olandır;

“Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü”

Bunu hissettiğimiz gündür, bizim asıl sevgiliye ulaşma günümüz.

Yoksa

Cadde de yürüyen çiçekler kurur, ellerde ki şirin ayıcıklar canlanır, merdivende ayı çarpar, suç kapılara kesilmeye devam eder. Bir günlük göz boyamalara kanmanın cezasını, yüz seksen iki gün, yüz seksen iki gece, mor ve ıslak bakarak dünyaya çekeriz.

O sevgi günü dehşet verici günlere evrilir; plakta ki “Benzemez kimse sana” şarkısı değişir; Allah belanı versine!

İstisnalar kaideyi bozsa da bilemeyiz k istisna bize denk gelir mi bu devirde?

Gün, o gün değil!

Akıl süzgecinden geçirip bir öykü yazdık, 14 Şubat öykü yazma gününde     

Siz de kendi öykünüzü kalben yazın.

Sadece bu gün değil, her gün sevgiyle kalın…

Ha! Bu arada,

Zensiz de olur,

Kanmayın.

Hülya BULUT

DİĞER YAZILARI Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı? 01-01-1970 03:00 Yüzyılın Özeti 01-01-1970 03:00 Kristal Çağ Yeni İnsan - Yeni Zaman 01-01-1970 03:00 Covid-19 Türkiye Evde Kal 01-01-1970 03:00 Kızlar kardeşlerini doğuruyor! 01-01-1970 03:00 Ey Türk milleti, Demokrasimiz ölüyor! 01-01-1970 03:00 Yüzde 150 Zamla Bedevi Çölünde Su Kuyusu Mu Açacaklar? 01-01-1970 03:00 SMA hastalarına getirilen kriterler İnsan haklarına aykırıdır! 01-01-1970 03:00 Çanakkale geçilmez değil, Çanakkale geçilemedi! 01-01-1970 03:00 Allah kadını yarattı. Erkek, Allah yarattı demedi! 01-01-1970 03:00 Gençlik nereye gidiyor? 01-01-1970 03:00 Bandırma Vapuru’nun Ruhu 01-01-1970 03:00 Dört Cariyeli Hayallerin Topuk Sendromu 01-01-1970 03:00 ​Zencefilli Gazoz 01-01-1970 03:00 Öyle yüzünüze dümdüz! 01-01-1970 03:00 Şingah 01-01-1970 03:00 Ergenekon 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Kaçın! Yıkım ekibi geliyor, Kaçmayın! Demokrasi var! 01-01-1970 03:00 Kıraathane Enstitülerinde Kek Mevzu 01-01-1970 03:00 Akıllı ol ey eylül! 01-01-1970 03:00 Eğer Tanrı Varsa… 01-01-1970 03:00 ​Hadi İyisin Yine İstanbul Yine Sen Kazandın 01-01-1970 03:00 Şehzade Mustafa’nın Katli “ Kanlı tuğra ” 01-01-1970 03:00 “Allah’ın gözüne batan cumhurbaşkanı” 01-01-1970 03:00 Dârus-Selâm’da Bayram Sabahı 01-01-1970 03:00 Benim çocuğum yapmaz demeyin, yapar! 01-01-1970 03:00 Melike’ye ne oldu? 01-01-1970 03:00 Zimem Defteri Balkısı 01-01-1970 03:00 Suikast! “Son içeceği süt olacak” 01-01-1970 03:00 Kehle-i ikbal damat Rüstem’den Rüşvet fatihi damatlara! 01-01-1970 03:00 Cemal Safi Islak Kentin Aşk Çığlığı Sustu 01-01-1970 03:00 Tapınakçılar ve suikastçiler Evangelistler! 01-01-1970 03:00 Çanlar beş kez çaldı adalet öldü dediler! 01-01-1970 03:00 Benim Nikâhımı Hahambaşı Kıysın 01-01-1970 03:00 Kundağımda Kan Sesleri +18 01-01-1970 03:00 Tanrım Konuş Benimle… 01-01-1970 03:00 Yazmak &“kalecinin penaltı anındaki endişesi” 01-01-1970 03:00 Emani Arrahman, Mülteci Sorunu Değil İnsanlık Sorunu 01-01-1970 03:00 Düşünmek suç değildir! 01-01-1970 03:00 Zeugmalı Çingene Kız Büyük İskender Efsanesi 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Mutemet Beyin Kaçan Delileri 01-01-1970 03:00 Pembe Pozitifbüslerde Panik 01-01-1970 03:00 Havva’nın kızları nihilist(mi) oldu? 01-01-1970 03:00 “İki ana dünya sistemi üzerine diyaloglar” (1632) 01-01-1970 03:00 Islak Kentin Sakinleri Ve Mihrak Laleleri 01-01-1970 03:00 Lanarkalı ve sarı sarf vakası 01-01-1970 03:00 Çok afilli bir hastalığa yakalandım baba 01-01-1970 03:00 Mandıra filozofları! “ konak’ın önünde buluşalım” 01-01-1970 03:00 ​Siyonist Haçlı Noel Baba’nın Korkunç Şifreleri 01-01-1970 03:00 Meydan Mektebinden Darbe Güncesi 01-01-1970 03:00 Ermeni Mezalimi 01-01-1970 03:00 Ahde Vefa 01-01-1970 03:00 Ahsenü’l Kasas Yusuf U Züleyha 01-01-1970 03:00 Er Mektubu Görülmüştür ! 01-01-1970 03:00 Adem’in İlk Eşi Kimdi? 01-01-1970 03:00