Evvel Giden Ahbaba Selam Olsun

Memiş OKUYUCU

29-07-2020 17:06

Ahbap,  bir eskimeyen  zaman söyleyişidir. Senli benli olduğumuz  ve yakın konuştuğumuz kimseleri bu sıfatla çağırırız. Bu guruba dahil ederiz.  Günümüzü, zamanımızı, halimizi ve ahvalimizi  çoğunlukla paylaştığımız ve sevdiğimiz kimseleri bize anlatır. Bu kimseler anlaştığımız, uzlaştığımız, buluştuğumuz ve yakın  konuştuklarımızdır.   Bu yakın arkadaşlığa, bir kısım okumuşlarımızın ve kimi erkân arasındaki  deyişi ile muhip de deriz. Bu yakın arkadaşlar artık bizim için artık yaslanacak duvar gibi, bir yol refiki olmuş demektir. Refik dediysek yolda bulduklarımızı değil, bir daha  terketmemek üzere yola çıktıklarımızı anlatır bize. Değiştirilmez artık hiç bir şartta yola çıktıklarımız, hiç bir yolda bulduklarımızla. Birden fazla olan bu guruptaki dostlarımızı topluca muhibban olarak adlandırırız.

 Beraber yenilip, içilen ve gezilip dolaşılan türden içli dışlı, olabildiğince yakın olanlar bizim ahbap çavuş olduklarımızdır. Kimi zamanda yeni karşılaşmalardaki  tanışmalarla ahbap oluruz. Ama en kıymetlisi de yola çıktığımız bu kimseleri bırakmadan bir ömür vefa, sabır, sebat ve olgunluk göstererek ahbap kalabildiklerimizdir.

 Klasik sistemimizdeki bir ifade ile evvel refik bağdel tarik(önce tanışma/arkadaş, sonra yol ve yolculuk) diyerek bu tanışmalara bir girizgah yaparız.

 Eski tanışlar ile yeni karşılaşmalar ve yeni keşiflere çıkarsak tekrar eski harmanları savurmaya başlar, yeniden ahbap çıkarız. Otu çeker köküne bakarlarmış. Bizde ahbabın geldiği köküne bakacak olursak…

Kökü habipten, sevgiliden gelir. ‘Bedenin çaresi tabipten, ruhun çaresi habipten’ sorulurmuş. Demek ki ahbap ruhumuza, maneviyatımıza bir çare demektir.  

Yakın arkadaşlığın adına şimdilerde dost denilmekte. Eski Türk geleneğindeki anlamı ile arkamızı yaslar, sırtımızı yasladığımız kimse olur arkadaş oluruz.

Dik duruşun, düzgün bakışın, iyi kalpliliğin, yüksek ruhluluğun tüm zamanlarda ve mekanlardaki yegâne temsilcisi olan gençlik dilinde bu yürekten kardeşleri ile artık  kanka olarak dolaşmaya başlarlar. Kankadan ilham alarak kimi yerlerdeki halk ve gençlik  dilindeki karşılığı ile pampa diye ifade edilen bir arkadaş gurubunu da belirtmeliyiz.

Bazı çok özel yakın arkadaşlıklarımızı, halk ozanımızın ‘üç gardaştık bir zamanlar üç gardaş’ diye vasıflandırdığı, zaman zaman ‘kardaş’,  bazı bölge ağızlarında ‘gardaş’, ‘kardeş’ şeklinde söylenişler ile dile ve kelama getiririz. Bu tarz yakın arkadaşlıklarımıza çok özel bir muhabbet bağı ile bağlanırız. İfadesi bazen kelama sığmaz. Buna kader birliği yapanları anlatan ruh beraberliğinin adıdır desek yeridir.

Sadırdan söze, sözden öze, özden de ruhlara açılan kapının adı olan bir kelamdır ahbap.

Dost olan; ucunda olumsuz yolda arkadaşlıkları barındıran  ‘hempa’ ya da menfaat birlikteliği barındıran ‘şüreka’ olmaz. Dost olan ‘yaraları bağlayandır.’ Dost olan, dost bulur, dost kalır.

 

Hakikat ile, özü ile sever ve sevilir ve akabinde mahbup olur. Her zorluk da, her şart da, tüm zamanlarda ahbaplıktan, mahbupluktan vazgeçmeyen, yoldaş, sırdaş derttaş olur ise mahbub-ı sâdık olur.

 Klasik sistemimizin kelamı kibar  karşılığı ile birbirini severek ‘ehibba’, bu dostluğun tıp dünyasından yol arkadaşlıklarının bir araya getirdikleri de   ‘etibba’ olur.

Cemi cümlesinin yürekten, yürekli ve en içten, en samimi duygulara karşılık gelenine/olanını ‘yaran ı aziz’ denilen çok özel guruba dahil ederiz.  Siz buna deyin can yoldaşı, can kardeşi, kan kardeşi.

Bazı bölgelerimizde iki dünya kardeşliğini de içine alacak bir güçlük yakınlığı ifade etmek için aretim(ahiretliğim) de denilir. İşte böyle bir güçlü yakınlığı ifade eden mazisi uzun, hikayesi derin yol arkadaşlığının adıdır bizimkisi.

Dünya iki kapılı bir han. Biz onun içindeki kısa yoldan gelip geçen yolcularız. Yolda yoldaşa ahbap olur, handa mola verir, bir kervan ile yola revan oluruz. Yunus Emre’nin lisanı ile ‘göçtü kervan kaldık dağlar başında’ dememek için hanımızı, kervanımızı, yolumuzu, yoldaşımızı sadık ve vefalı dostlardan seçmeliyiz. Hancıya, yola ve yoldaşa vefalı yolculukların sadık yolcuları olmalıyız.  

Dostluk vefadır. Vefa ise; beklemeden varmak ile,  vermek ile, sormak ile, görmek ile olur. Vefalı illerimiz, vefalı yollarımız, vefalı yıllarımız olması dileği ile. Dostluğumuz daim, arkadaşlığımız kaim, kardeşliğimiz naim(bereketli) olsun. Hürmetle.

Sağlıcakla kalın.

DİĞER YAZILARI Yeni Müfredat Taslağı Nasıl Bir Model Sunuyor? 01-01-1970 03:00 Eğitim ve Maneviyat 01-01-1970 03:00 Maarif Muhiti, Eğitim Modeli 01-01-1970 03:00 Maarifin Türkçesi 01-01-1970 03:00 Millî Eğitim Şûrası Üzerine 01-01-1970 03:00 Hârezmî Eğitim Modeli 01-01-1970 03:00 Ankara’da Bir Eğitim ‘Ada’sı 01-01-1970 03:00 Bir Fikir Adamı Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Türkiye'de Şehirli Dindarlık 01-01-1970 03:00 Doğunun Yedinci Adami: Mehmet S. Aydin 01-01-1970 03:00 Istiklal Marşi Ve Akif’in Öğretmenliği 01-01-1970 03:00 Türkiye’de Bir Üniversiteye Rektör Olmak 01-01-1970 03:00 Eskimeyen Zaman Efendisi: Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Tarihe İz : Muallim Mahir İz 01-01-1970 03:00 Eskimeyen Zaman Efendisi: Ali Fuad Başgil 01-01-1970 03:00 Kalpten Gelen Bir Söz 01-01-1970 03:00 Maarif Televizyonu 01-01-1970 03:00 Muallim 01-01-1970 03:00 Bir Maarif Adami Olarak Mustafa Öcal 01-01-1970 03:00 Boğazköprü’de Yanaşık Düzen Ya Da Bir Fasl-I Cenaze 01-01-1970 03:00 Tıp Dili Bizim Neyimiz Olur? 01-01-1970 03:00 Eğitimin Ele Alinacak Yani 01-01-1970 03:00 Dünyanin Sahili Selameti: Kalkınmış Türkiye 01-01-1970 03:00 Üniversiteler Türkiye’ye Ne Zaman Yetişir? 01-01-1970 03:00 Vakar Abidemiz: Ayasofya Camii 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Temel Eğitim Meselesi: Meslekî Eğitim 01-01-1970 03:00 Geleceğin Meslekî Eğitimi: Büyük Türkiye 01-01-1970 03:00 Meslekî Eğitim Üniversitesi 01-01-1970 03:00 Mütehassis Olmayan ‘Eğitim Uzmani’ Olur Mu? 01-01-1970 03:00 Kıran Günlerinde Meşk Ve İçe Yolculuğumuz 01-01-1970 03:00 Yeni Bir Sistem Ve ‘Yenilmişlerin’ Düzeni 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi: Köy Enstitüleri – 2 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi Köy Enstitüleri 01-01-1970 03:00 Ederini Tüketen Düzen Ve Biz 01-01-1970 03:00 Akif’in Türkiyesi, Türkiye’nin Akif’i 01-01-1970 03:00 Yüzümüzü Ak Edecek Bir Söz 01-01-1970 03:00 Üreten Nesil Çağı Yönetir 01-01-1970 03:00 Kalbinin Dili Olmayan Şair: Akif 01-01-1970 03:00 Münevver Ya Da Çınlayan Nağme Olmak 01-01-1970 03:00 Tuba Ağaci, Bambu Ağaci 01-01-1970 03:00 Tarihin Inkilap Etmesi 01-01-1970 03:00 Geleceğin Dünyasi 01-01-1970 03:00 Gelişler Ve Geri Gidişler 01-01-1970 03:00 Hak Temelli Bir Reforma Doğru 01-01-1970 03:00 Söylesem Tesiri Yok, Sussam… 01-01-1970 03:00 Maarif reformu neden şart? 01-01-1970 03:00 Yazmak Ve Yazarak Yaşamak 01-01-1970 03:00 İlim iktidarı, memleketin imarıdır! 01-01-1970 03:00 Maarifin ahlâkı var mı? 01-01-1970 03:00 Maarifin örfü yok Orff’u var! 01-01-1970 03:00 Eğitimde Dezavantajlı Gruplar Ve Maarifin Adaleti 01-01-1970 03:00 Dört çeker, ne kadar çeker! 01-01-1970 03:00 O şehre varmaz isek! 01-01-1970 03:00 Durduramayacaksınız! 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Yurt dışı Öğrenci Perspektifi 01-01-1970 03:00 FETÖ’nün Eğitim Boyutu 01-01-1970 03:00 Maarifimize Çankırı Modeli 01-01-1970 03:00 Utangaç Sunumlu ‘Zoraki Ve İstendik’ İnsan 01-01-1970 03:00 Maarif nedir? 01-01-1970 03:00 Seçimin galibi: eğitim sistemidir! 01-01-1970 03:00 Eğitimi Terbiye Etmek 01-01-1970 03:00 Ecnebi memleketlere öğrenci gönderme meselemiz! 01-01-1970 03:00