Yüzde 150 Zamla Bedevi Çölünde Su Kuyusu Mu Açacaklar?

Hülya Bulut

31-05-2019 09:29

Başlangıçta yalnızca Tanrı ve su vardı!       

Bu sözün derinliğini anlayabilmek; Yaratıcı ve suyun sırrına erebilmek için, Su Kasidesini yazan Fuzuli gibi, Fırat’ın kenarına gitmenize gerek yok. Açın musluğu, o su aynı su. Gönül gözünüz açıksa, suyun şırıltısında dans eden su perileri, Orhun’dan Tuna’ya taşınan bir kültürün tüm değerlerini size anlatacaktır.

Dünya tarihinin ulaşılabilen en eski dönemlerinden günümüze, toplum ve insan hayatında yer alan en esaslı iki konudur, inanç ve su konusu. En ilkel topluluklardan, en modern toplumlara kadar, yaşamsal ve kültürel gelişmişliğin en temel belirleyicisi sudur. Ve tarihin bütün büyük savaşları da inanç savaşları olmuştur.

O nedenledir ki istisnasız her toplumda Tanrı ve su konuları en hassas başat konulardır! Bir yan da koskoca evrende insanın yalnızlığını ve acizliğinin ağırlığından kurtulmak için sığındığı kutsalı bir Tanrı, bir yan da yokluğunu yaşayan her varlığa açlık ve ölüm getiren su!  İnsanın içsel huzurunu sağlayan, toplumda birlik ve bütünlük sağlayan inanç ile insanın yaşam kaynağı su hakkında atılacak her olumsuz adım sıkıntı ve huzursuzluğu da beraberinde getirecektir.

Her ne kadar düşünce ve inançları için mücadele eden, hesap soran, sesini yükselten, sorgulayan akıl, toplumu yönetenlerce kabul gören bir vatandaş modeli değilse de sosyal, demokratik hukuk devletinin vatandaşa verdiği haklar gereği sosyal adaleti sorgulamak da vatandaşlık görevidir.

İleri demokrasilerde devlet vatandaş için vardır. Bizim gibi henüz tam anlamıyla demokrasiyi yaşayamayan ülkelerde tam tersi vatandaşın devlet için var olduğu algısı dayatılır. Vergisini veren, yasalara uyan, seçimden seçime sahip olduğu söz hakkını kullanan vatandaş da iyi vatandaş olma normlarını yerine getirdim sanrısıyla bir kenara çekilir. Daha doğrusu bir kenara itilir, sonrası vur sırtına, al ağzında ki lokmayı devri başlar. Verilen hizmetle yetinilir. Kendine öğretilen görevleri yerine getirmiştir, vatandaşın gönlü rahattır. Onun için de suya sabuna dokunmayayım, aman başıma bir şey gelmesin korkusuyla susar. Daha da sesi soluğu çıkmaz vatandaşın… Sistemin istediği vatandaş da tam olarak budur.

“Başa gelen her şeyde bir hayır vardır” inancıyla rıza makamına yaklaşılsa da, o hayrı sorgulamak için bir de akıl verilmiş insana! O aklı kullanırken vicdanı ile aklı arasında hataya düşmesin diye de Fatır suresini; ey Müminler diye değil, ey insanlar! Diye başlatmış Yaratıcı!

Bir de gönül meselesi var tabii. Zira yola çıkarken olaya “Gönül” meselesi karıştırıldı. “Yüz Kâbe’den yeğrektir, bir gönül ziyareti” diyen Yunus’un gönül tasvirine çok uymayan bir gönül meselesi.

Öncelikle kamusal alanda yönetim işleri öyle gönülle yapılacak işlerden değildir. Dünyalık, gönlün yolu duygusallıktan geçer. Eğilip, bükülmeye müsaittir. Duygusallaşmak ise liyakatsizliği getirir! Bir de maneviyatımızın gönlü vardır ki, işte o gönle yanlış yapmak, en tehlikelisidir. Zira gönül, Allah’ın evidir! Bilinçli ya da bilinçsiz orada tahribat yapmaktır. İnançları maddi değerler için evirip çevirmek ise inancımıza aykırı bir davranıştır! Tehlikesi de buradadır.

Tehlikeli sularda yüzmek değil de nedir bu şimdi?

İnancı deforme etmeye yatkın bir politik söylemin içselleştirilmeden söylendiğini, verilen sözlerin tam aksi yönde alınan kararlardan anlıyoruz. Ve o nedenle önemlidir din ile devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması!

Bir tarafta 1151 km uzunluğu ile ülkemizin en büyük akarsuyu Kızılırmak, bir tarafta Yeşil ırmak, Mert ırmağı, Kürtün Çayı, Terme Çayı,…

Gönlünüz nasıl el verdi,

Samsun’da suya %25, sayaç okuma bedeline %150 zamma?

Su diyoruz azizim su…

Allah’ın suyu!

“Almadan vermek Allah’a mahsustur”

Amenna! Da…

Kabul edin oyunu siz bozdunuz!

Seçim öncesi suyun önünü kes; seçim geçsin, aç kapakları şehri su bassın. Halk boğulsun. Hem karşılığını peşin ödemiş bu şehir halkı. (Size oy verenler) İnanmış size. Bakın inanmışlık büyük bir olaydır! Kazanmışsınız. Asıl siz aldığınızın karşılığını vermiyorsunuz.

Az hakikatli ve hakkaniyetli olun. Var mı böyle gönül işi?

Siz bu halkı çok hafife alıyorsunuz. Bu gün size inanıp verdiğini, yarın geri almayı çok iyi bilir bu halk! Su akar yatağını bulur diyen de suyu bıçakla kesenleri su çarpar diyen de atalarımız. Ben rahatça kendimi ifade edemiyorum! Zorlanıyorum. Canım sıkkın. Yıldırıcı bir zamandan geçiyoruz. Düşünen kelimeler karanlıkta. Üzülüyorum da bu duruma! Bin yıllık Hayyam Rubaisine ceza kesen irade atasözü dinler mi? Hani siz de olurda ifade özgürlüğü var deyip ifade almak isterseniz; tarihe, ataların ayağına gideceksiniz artık…

Suyu bulandırmak çok da hayra alamet değildir. Bu şehir halkı da bir bardak soğuk suyu esirgemez, ikram eder. Suyu kesilmiş değirmene dönersiniz sonra.

Siz siz olun;

Suyu yokuşa akıtmayın, akıtmayın ki su testiniz suyolunda kırılmasın. Hem her dünyalık olayınıza Allah’ı niye karıştırıyorsunuz ki? Daha mı inandırıcı oluyorsunuz?

Söyleyelim, olmuyorsunuz!

Hani yola “gönül belediyeciliği” sloganıyla çıktınız ya, bu açıdan baktığımızda da “Halka hizmeti Hakk’a hizmet” olarak görmeniz gerekmiyor mu? Bu durumda halka eziyet, Hakk’a eziyet olmuyor mu? Hak deyince, akan sular durulmaz mı siz de?

İtiraz ediyoruz!

Kar, susuzluk kandırmazmış. Bu sözün ağırlığını biliyor musunuz? Biz biliyoruz. Halk biliyor! “Asgari ücretle yaşamak” diye bir gerçek var bu ülkede. Milyonlarca insan açlık sınırının altında bir maaşla yaşamaya çalışıyor. İnsanlar işsiz. Yanlış ekonomik kararlar sonucu üretmiyor bu toplum. Özendirilen tüketim toplumunun sonucu borç içinde yaşıyor vatandaş. Bu gerçeğin farkında mı bu ülkeyi yönetenler? Vatandaş sıfatıyla, o ücretin bilmem kaç katıyla “yaşam mücadelesi” verenlere haksızlık ediyoruz bu soruyu sormakla değil mi?

Pardon…

Bunları anlayabilmek için halk adamı olup, halk gibi yaşamak gerek. Hoş, herkesin geldiği yeri de çok iyi biliyor bu halk. Unutanlar, tatlı su kurnası olup, suyun başına bağdaş kurup oturanlar!

Bir koyup bin alacağınız, açık kapatacağınız yer vatandaşın cebi değildir!

Her ne kadar beylik çeşmeden su içme demişlerse de; sefalet içinde yaşayan insanların varlığını göz ardı edenler için, akan sular durulmasın. Madem siz istediniz, suyu biz bulandıralım. Bulandıralım ki su bulanmayınca durulmazmış.

Oysa yeni testi suyu soğuk tutar diye bilirdik. Görülen, testinin kaplaması erken döküldü, testide ki su çabuk ısındı. Başımıza ne geliyorsa söz dinlememekten gelmiyor mu? Dinlemeliydik, gelecek kuşaklar hata yapmasın diye onca söz söylemiş atalarımızı. Akan suya inanma, eloğluna güvenme sözünü nasıl da haklı çıkardılar, burgaçlı icraatlarıyla. Bu şehir, hatasının elbet farkında. Komşu kızı almadık ki bize kalaylı kaptan su içirsin! Suyu çekilmiş kararlarla gelen beyler şunu da unutmasınlar; Su çok hassastır. Varlığı yaşatır, çokluğu boğar. Şimdi,

Su küçüğün söz büyüğün inceliğinde,

Siz bir kenarda suyunuzu içe durun; sözler, halkı umut ile karamsarlık arasında bırakan algıyı biraz rahatsız etsin.

Öncelikle;

-Suyu görünce teyemmüm bozmak hiç adil bir davranış değil. Yedi adım yolun, bir yudum suyun hakkı vardır, demiş Aristo felsefesinin âlâsını yapan atalarımız. Yedi adım da sizinle yürüyenlerin, bir yudum sularına göz dikerseniz;

-Yel üfürür, su götürür sözü aklınızın bir köşesinde dursun!

Hem siz,

Su içene dokunuyorsunuz, farkında mısınız?

Şehremaneti döneminde yaşamıyoruz lakin İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi 1864’lerde düzenlendi. O günden bu güne ilk ilkesi; Toplum yararının korunması ilkesidir. Kamu yönetiminde en etkili reform hareketleri;

Tutumluluk,

Verimlilik,

Hesap verebilirlik,

Yönetimin vatandaş odaklı olmasıdır.

Yani,

Kimsenin sizden deniz feneri misal, “Amme Hizmeti” beklediği yok. Bir zahmet sizler de vatandaşa yaptığınız hizmetleri babanızın hayrına yapıyormuşsunuz edalarına bürünmeyin. Vergi borçları bir kalemde sıfırlanan hak yiyicileri seyrede seyrede, devlet malını, devletin imkânlarını deniz olarak görmeyen bu ülkenin onurlu vatandaşları her kuruş vergisini ödüyor bu ülkeye. Karşılığında tek istediği adil, eşitlikçi, faydacı bir yönetim.

Faydacı demişken;

%150 sayaç okuma bedeli zammının topluma faydalı yönünü biz göremedik. Birileri bunun faydasını açıklayabilir mi bu şehre?

Hayırdır, sayaç memurlarınız, Bedevi Çölünde su kuyusu mu kazacaklar? Öyleyse çağırın geri gelsinler o topraklardan bize ekmek çıkmaz! Bırakın ekmeği, fırsatını bulsalar bir kaşık suda boğarlar bizi. Tarih şahit!

El insaf yahu! Mutluluğun resmini yapamayan Abidin Dino’yla mı inatlaştınız, ağlayan suyun tasvirini yaparak…

Dilimiz susamış, her ne olursa o dil susmaz artık. Bir şeyi daha hatırınızdan çıkarmayın, halk derin sudur! Derin sular yavaş akar. Bazen olur, o akışta buğdayın yanında acı ot da sulanır. Fakat dibi görünmeyen suya girilmişse de çıkmasını bilir bu halk.

Düpedüz ekonomik şiddet bu.

Bu ülkede;

Vatandaş ekonomik zorluklar altında eziliyorsa,

Bir anne çocuklarını doyuramadığı için,

Bir baba oğluna okul pantolonu alamadığı için ölüyorsa,

Atanamadığı için öğretmenler intihar ediyorsa,

Şehirlerin ışıltılı yüzüne bakmayacaksınız, arka sokaklarına bakacaksınız, o sarı ışıklı evlerde aç uyuyan insanlar varsa, bebekler açlıktan yaşama haklarını kaybediyorsa,

Ölenlerin ruhuna Fatiha okutmayacaksınız,

İtibardan tasarruf edeceksiniz!

Edilmiyorsa; ne adaletten, ne merhametten, ne haktan hukuktan ne de vicdandan söz edilemez. Gönül bağı kuramadığınız halka hizmet edemezsiniz. Bıçağı kestiren kendi yüzü suyuymuş. Madem gönül meselesini işin işine karıştırdınız, halkla güçlendirin gönül bağınızı. Pişmiş aşa su katıp, incir ağacı dikmeyin ocaklara. Bir gün su içeceğiniz çeşmeye çamur sıçratıyorsunuz!

Şaşkınız!… Dün verilen sözler bu gün nasıl unutulur?

Şaşkınlıkla karışık bir kafa karışıklığı yaşıyoruz. Yaşamıyoruz, bekliyoruz. Beklerken zaman kanseri oldu bu millet. Sabreden derviş çatladı kahrından biz hala sabrediyoruz…

Gönlüne giremediklerimizin şamar oğlanına döndük.

Yok, hayal kırıklığına uğramadık. Gerçekleri bir kez daha yaşayarak hatırladık sadece.

Vatanın makbul vatandaşı olmak zorumuza gitmiyor da zorumuza giden toplumda var olan sosyal adaletsizliğin giderek artması. Hukuk devleti içinde yaşanmaması gereken durumlara maruz kalmamız.

Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün;

Her şeyi zapt eden Hayy, suyu neden serbest bırakmıştır?

Belki dimağınızdan kaçmıştır. Bu kadar dar görüşlü olmayın. Büyük resmi de sorgulayın bir ara: Bu yapılan halka olduğu kadar, “gönüldaşınız” merkezi de zora sokacak zamansız, zararlı bir hamle değil midir? Tam da içine şaibe karıştığı düşünülen bir büyük seçim öncesi, inandırıcılığınızı yerle bir etmiyor mu bu eyleminiz?

Su hizmeti en kutsal hizmettir ve en değerli ikramdır. Verirsiniz, su gibi aziz ol duası alırsınız. Vermezsiniz, siz bilirsiniz. Su hakkında bir şey tartışılacaksa eğer, bu şehrin içme suyunun ne kadar sağlıklı olduğunu tartışalım. Suyun rengi, kokusu, sülfat, arsenik değerlerini konuşalım. Bu şehirde tertemiz düşünen, öyle de yaşamaya çalışan insanlar var. Hep birlikte üretelim, hep birlikte şehrimizi güzelleştirelim. Küçük suyumuzda büyük balıklar yetiştirelim. Çünkü bu şehirde yapılacak çok şey var. Çünkü bu şehir, “ülkemizin kurtuluş yüzü, aydınlık yüzü, cumhuriyet yüzü”

Umutları kirletmeyelim. Zira suyun temizleyemeyeceği kirler var hayatta! Hak, hukuk, adalet, tarafsızlık yolu tutulursa hiç kimsenin söyleyecek sözü de olmaz.

Biz halk olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz. En azından sorgulama yeteneği gelişmiş olanlar için bu böyle. Alnımız ak, sular seller gibiyiz..

Tavsiyemizdir;

Yönetici olmanın erdemini, yöneticinin halkla ilişkisini, siyaset ve siyasette ahlak felsefesini daha iyi anlamak için 11. Yüzyılda Husuf Has Hacib’in kaleme aldığı “Kutadgu Bilig” kitabını mutlaka okuyun. Ola ki öğüt alırsınız da ardınızda düzgün bir nam bırakırsınız. Okuyana kutlu olsun. Adaletiniz ve kararlarınız Kontagdı’nın güneşi gibi olsun. Işığı ve ısısı tüm halkın üzerine eşit düşsün…

Zamandır su gibi akar geçer, o sandıklar ortaya yeniden konur… Gece gül dalına asılıp, sabah suya bırakılan hacet mektubunuza iyi dilekler yazılmamışsa, suda akar gidersiniz…

Eleştiri hakkımızı kullandık. Eleştiri hakaret değildir. Eleştiri: Demokrasi kültürünün bize verdiği bir haktır!

Ne ideolojiler, ne partiler ne liderler bu satırları yazanın umurunda bile değil! Devletimizin ve milletimizin geleceği tek kaygımız. Bu ülkenin huzuru…

İstiyoruz ki,

Hâkimiyetin kayıtsız şartsız Türk Milletinde olduğu bir an bile göz ardı edilmesin.

Ve unutulmasın ki;

İktidarlar da, mevkiiler de, makamlarda geçicidir.

Güç, halkın gücüdür…

Varsa boy ölçüşmek isteyen halkla,

O zaman hodri meydan,

Halep oradaysa, arşın burada.

Hülya BULUT

DİĞER YAZILARI Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı? 01-01-1970 03:00 Yüzyılın Özeti 01-01-1970 03:00 Kristal Çağ Yeni İnsan - Yeni Zaman 01-01-1970 03:00 Covid-19 Türkiye Evde Kal 01-01-1970 03:00 Kızlar kardeşlerini doğuruyor! 01-01-1970 03:00 Ey Türk milleti, Demokrasimiz ölüyor! 01-01-1970 03:00 SMA hastalarına getirilen kriterler İnsan haklarına aykırıdır! 01-01-1970 03:00 Çanakkale geçilmez değil, Çanakkale geçilemedi! 01-01-1970 03:00 Allah kadını yarattı. Erkek, Allah yarattı demedi! 01-01-1970 03:00 14 Şubat’ta Kimlerin Aşkını Kutsuyoruz? 01-01-1970 03:00 Gençlik nereye gidiyor? 01-01-1970 03:00 Bandırma Vapuru’nun Ruhu 01-01-1970 03:00 Dört Cariyeli Hayallerin Topuk Sendromu 01-01-1970 03:00 ​Zencefilli Gazoz 01-01-1970 03:00 Öyle yüzünüze dümdüz! 01-01-1970 03:00 Şingah 01-01-1970 03:00 Ergenekon 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Kaçın! Yıkım ekibi geliyor, Kaçmayın! Demokrasi var! 01-01-1970 03:00 Kıraathane Enstitülerinde Kek Mevzu 01-01-1970 03:00 Akıllı ol ey eylül! 01-01-1970 03:00 Eğer Tanrı Varsa… 01-01-1970 03:00 ​Hadi İyisin Yine İstanbul Yine Sen Kazandın 01-01-1970 03:00 Şehzade Mustafa’nın Katli “ Kanlı tuğra ” 01-01-1970 03:00 “Allah’ın gözüne batan cumhurbaşkanı” 01-01-1970 03:00 Dârus-Selâm’da Bayram Sabahı 01-01-1970 03:00 Benim çocuğum yapmaz demeyin, yapar! 01-01-1970 03:00 Melike’ye ne oldu? 01-01-1970 03:00 Zimem Defteri Balkısı 01-01-1970 03:00 Suikast! “Son içeceği süt olacak” 01-01-1970 03:00 Kehle-i ikbal damat Rüstem’den Rüşvet fatihi damatlara! 01-01-1970 03:00 Cemal Safi Islak Kentin Aşk Çığlığı Sustu 01-01-1970 03:00 Tapınakçılar ve suikastçiler Evangelistler! 01-01-1970 03:00 Çanlar beş kez çaldı adalet öldü dediler! 01-01-1970 03:00 Benim Nikâhımı Hahambaşı Kıysın 01-01-1970 03:00 Kundağımda Kan Sesleri +18 01-01-1970 03:00 Tanrım Konuş Benimle… 01-01-1970 03:00 Yazmak &“kalecinin penaltı anındaki endişesi” 01-01-1970 03:00 Emani Arrahman, Mülteci Sorunu Değil İnsanlık Sorunu 01-01-1970 03:00 Düşünmek suç değildir! 01-01-1970 03:00 Zeugmalı Çingene Kız Büyük İskender Efsanesi 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Mutemet Beyin Kaçan Delileri 01-01-1970 03:00 Pembe Pozitifbüslerde Panik 01-01-1970 03:00 Havva’nın kızları nihilist(mi) oldu? 01-01-1970 03:00 “İki ana dünya sistemi üzerine diyaloglar” (1632) 01-01-1970 03:00 Islak Kentin Sakinleri Ve Mihrak Laleleri 01-01-1970 03:00 Lanarkalı ve sarı sarf vakası 01-01-1970 03:00 Çok afilli bir hastalığa yakalandım baba 01-01-1970 03:00 Mandıra filozofları! “ konak’ın önünde buluşalım” 01-01-1970 03:00 ​Siyonist Haçlı Noel Baba’nın Korkunç Şifreleri 01-01-1970 03:00 Meydan Mektebinden Darbe Güncesi 01-01-1970 03:00 Ermeni Mezalimi 01-01-1970 03:00 Ahde Vefa 01-01-1970 03:00 Ahsenü’l Kasas Yusuf U Züleyha 01-01-1970 03:00 Er Mektubu Görülmüştür ! 01-01-1970 03:00 Adem’in İlk Eşi Kimdi? 01-01-1970 03:00