Cemal Safi Islak Kentin Aşk Çığlığı Sustu

Hülya Bulut

18-04-2018 13:17

Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Veli’nin ölümünden sonra bir Japon haikusuyla anmıştır ya şairi şimdi ben de aynı dizeleri Cemal Safi’nin ölümüne uyarlayıp öyle başlamak istiyorum söze;

“Şair anju öldü!

Şimdi o

Yaz denizi gibidir.”

Bu yazının girişi farklıydı ilk yazdığımda. Çünkü o zamanlar hayattaydı Cemâl Safi!  Söylemesi bile burukluk verse de insana; “Şiir defterinden bir sayfa daha kopmadan değerini bilmek gerek” diye devam etmişim yazıma.

Daha yaşarken, o kim? Sorusunu soran; Sahranın ortasına çöl çadırı kurmuş, orada çölle beraber kendini kurutup, susuz kalmış, yanlarında çağıl çağıl akan yaşam kaynağı varken içememişlerden birinin ahde vefasızlığına karşı yazılmış bir yazıydı. Hoş edebiyat camiası alışıktır bu vefasızlıklara ya! yine de dökmüşüz duygularımızı sitemle kâğıda.

Öldü ya şair şimdi, arkasından çok söz söyleyen olacaktır onunda. Oysa “Söz Büyücüsü” şair kimselere fırsat vermemek için olsa gerek kendini anlatmış zaten mısra mısra!

Cumhuriyetin yetiştirdiği beyefendi söz Üstadı sanatçıyı tanımış, onunla sohbet etme imkânı bulmuş, duruşuna, hitabına, şiirlerindeki mana derinliğine, duygularına şahitlik ederek hissedebilmiş, kelimelere yüklediği inceliklerin sırrını babacan tarzıyla onun ağzından duyma ayrıcalığını yaşamış ve henüz yaşarken onun için söz söylemiş olma bahtiyarlığında olan biri olarak;

O kimdi?  Sorusunu bir kez daha yanıtlayalım, tanımayanlar tanısın tanıyanlar bir kez daha hatırlasın…

 “İlahimle Mevlana’yı döndürdüm

Yunus’umla öfkeleri dindirdim

Günahımla çok ocaklar söndürdüm

Mevla’danım hayır benim şer benim...”

Benim adım “Aşk” …

Cemal Safi’dir dizelerin sahibi. Beşeri olandan İlahi olana ulaşma yolundadır, Mevlana’nın Yunus’un yolundan seslenir aşk dolu gönüllere. Hayatı, insanı, duyguları, ilahi olanı, dünyevi olanı tek kelime aşkın içine sığdırmayı başaran gönül adamıdır o!

Peki, Gönül Adamı olabilmek öyle kolay iş midir?

Ne zor görev şimdi, gönlü ayrı, adamlığı ayrı ifade edip, ikisini tek bir bedende birleştirip anlatabilmek kelimelerle.

 Oysa o;

“Şiir; benim, duygularım; mürekkebimdir” diyerek kendini şairane bir naiflikte tanımlamıştır aslında, senin tanımlamana ihtiyaç yok dercesine!

“Söylerken sözü, yaşamak hayatı söylediğince aynı dürüstlükle” budur gerçekliğin yansıması sözce!

“Kıyamete Kırk Kala”mı ayrıldı bizden bilinmez, bir mürşidin peşinden gitmiş, hayatın acıtan, mutluluktan öldüren duygularını şiirlerine dokumuş, kafiyenin kölesi olmadan üstat şair olmuştur!

İşte O, Cemal Safi’dir…

Islak kentin şairi!

38 ‘de açar gözlerini Kuzeyde bir sahil şehri, Samsun’da…

“Divan şiirinin post modern zaman şairi” benzetmesi nasılda yakışır üzerine. Duygu patlamalarında Ferhat’ın deldiği dağları, söz marifetiyle deler ama hece hece…

Gazel ruhuyla şiir yazan, kelime işçisidir o! Eski Türk edebiyatının o engin duygu denizinde insanı; kâh Mecnun misali çöllere vuran, kâh denizlerin dibine inci avına çıkartan, oradan sevgilinin kapısını aydınlatan ay yapıveren şairdir.

Aşkın hissiyatını, gül bahçesinden gül yağı damıta damıta işlemiştir şiirlerinde. Geçmişin ruhuyla zamane insanının dünyevi hislerinin birleşmesi sarıverir sizi şiirlerinin her satırında. İçmeden sarhoş eden aşkı, ne kadar da benzer Kerem’in Aslıya olan aşkına. Aşkın kül ettiği Aslı’nın bedeni düşerken toprağa, Aşık Veysel’in toprağa olan aşkı gibi söz yaşı olur aşk, onun mısralarında…

Şair dilinden beddua çıkmayacağını bilirde sevgilinin çektirdiklerine karşı dilin en ağır beddualarından birini ediverir bir şiirinde;

 “Ciğerin Yansın”

“Ahımı hak ettin ciğerin yansın”… Dese de kıyamaz yine beddua yumuşar, duygusal ilence dönüşür hemen arkasından “Git Güle Güle” şiirini yazar, şair merhametiyle.

“Kara gözlerinden dinmesin bir an

Kanlı yaş, daima yaslı gibi yan.

Erme muradına Aslı gibi yan.

Dile destan olsun çektiğin çile.” der susar Safice.

Çileyle bitse de söz şiirinde;

“Rüyalarım Olmasa” ile 90’da rüyalarının pembe düşleri gerçek olur şairin.

91’ de “Vurgun” şarkısı ile şairliği iki yıl üst üste tescillenir söz yazarı olarak.

Müzikli bir şiir kaseti çıkarır ardından. 80 yıllık ömre, beş yüzden fazla şiiriyle anlam yükler. Şiirlerinin yüz ellisi bestelenir, şarkı olur, akar gönüllere nağme nağme…

Türk Dil Kurumu tarafından, Türkçeyi en iyi kullanan şair olarak ödüllendirilir. Eminescu madalyası, Altın Kelebek ödülleri ve TRT’nin defalarca “Yılın Şairi” ödüllerine layık görülür.

Şiirleri; İtalyanca, Rumence ve Arnavutçaya çevrilir.

Biyografi tarzında yazı yazmak değildi amacım. Fakat bunları özellikle yazmak istedim. Tony ödüllü, James Lapi’nin aynı isimli müzikalinden uyarlanan, İnto The Woods’un başrol oyuncularından; Merly Streepin, James Corde’ninin, hayat semeresini bülbül gibi şakıyabilenlere göz aşinalığı olur niyetiyle!

Bülbül deyince, İzzet Mollanın bir beyti geldi hatrıma.

Berg_i gülle andelib_i zarı tekfin ettiler,

Bir gülistan beytini üstünde telkin ettiler.

Bülbülü gül yaprağıyla kefenleyen halet_i ruhiyeye sahip insanları, iki kalemde anlatabilmek o kadar da kolay değilmiş.

Şiir; Musa ile Fravun’un sulha erdikleri beyaz alandır denir. Şair, bu bütün zıtlıkların buluştuğu alana ‘Cihanın Canına’ ulaşmaya çalışır. ‘Sonsuzluğu ’arama eylemidir onların ki. Şair sıfatını taşıyabilmek öyle kolay değildir anlayacağınız. Şair ki, koca bir hayatı, koca bir hikâyeyi iki beyte sığdırır.

Onların ki emeğe karışan yürek terleridir. Gönül yaralarına merhem niyetine nefesli kelimelerini sürerler. Onlar ki vahyi toplumların manevi mimarlarıdır. Maddi dünya ile uhrevi dünya arasındaki ebabil kuşları misali, ruhlarını, heyecanlarını üflerler görünene de görünmeyene de.

Kelam işçileri şairlerdir ki;

Hayal ile hayat gerçekliği arasında mecazdan köprüler kurup, o köprülerden geçirirler çaresiz yürekleri.

Onlar ki tüm insanlığın çilesini çeken ruhlardır. Anlayacağınız öyle zahmetsiz iş değildir çabaları, her ne kadar meslekten bile sayılmasa da işçilikleri! Yüreklerdeki sonsuz ateşi körükleyenler de onlardır, ateşe su serpip söndürenlerde. Sudan mededsiz gönül yangınlarına çareler arayanlarda şairlerdir.

“Ayva çiçek açmış kimin neyine” denmiştir ya, işte o çiçek açan ayva, bir tek şairlerin umurundadır. Duyarlılıkları, onları tüm diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleridir. Şair görmezden gelemez. Gelmez. Gönlü razı olmaz!

Gönlü razı olmayanlara reva görülen vefasızlıkları, söze harcanan yılların neresine bu yazıyı vefa diye koysam şimdi?

“Gönül Adamları” nı yaşarken görmeli desem, yüzsüzlüğün hadsizliğinde… Ve bağlasam sözü Cemâl Safinin ölümüne, vicdanımız rahatlar mı sizce?

Trival Literatür tarzı “Aşklar “yok satarken, gerçek kalemlere yeterince hayat hakkı tanınmıyor ne yazık ki desem akabinde, yazık olan ne? Diye sorsam hüznün acizliğinde.

Ve sorsam yine;

Kelimelerin gözyaşı akıttığını gördünüz mü hiç diye?

Benimkiler çoktan ıslattı kâğıdı.

Desem ki deyip eklesem sözlerime, kelimelerin yüzlerinde sevgiliye ulaşamamanın korkusunu hissettiniz mi siz de?

“Ya evde yoksan ”diye seslenen mısraların iç titreten korkusunu yaşadınız mı bir kez bile?

 Cevabınız hayırsa şimdi hemen açın bir Orhan Gencebay dinleyin.

En safi duygularıyla, Cemal Safi orada.

Aşkın, sevginin kısaca hayatın ta kendisinin gürül gürül aktığı mısraları gönül pınarımıza akıtalım ki yalınkat insanlardan olmaktan kurtulabilelim hep birlikte.

Dünyalık cehennem ateşlerinde yanan, bağrı yanık insanlara su serpen, bu mübarek insanlara saygı ve hürmetle yazımı bitirirken;

Gidin, Candan Erçetin’den (Git) şarkısını dinleyin şimdi siz de!

Cemal Safi hep orada olacak dünya döndükçe!

Bir nisan günü ebediyete yolculuğunun başlayacağını biliyormuş gibi yazdığı dizeler nasıl iç burkuyor okurken ardından değil mi?

“Solgun çiçekleri, gülleri sensiz

Suskun bülbülleri istemem ihsan.

Kapımı çalıyor ellerim sensiz,

Ne yüzle çıkacak karşıma Nisan!”

O, vedasını zaten yapmış şairce. Biz de ona uyalım hazin sessizlikte.

“Tiryaki gönlümde olmasın kuşkun,

Tek sana müptela tek sana düşkün.

Ardından bir ağıt yakalım aşkın,

Adını elveda koyalım gitsin.

Mademki bahtımız böyle istiyor,

Kaderin emrine uyalım gitsin.”

Elveda ıslak kentin aşk şairi elveda. Güle güle git gerçek mekânına.

Bir şiirinde dediğin gibi; “bazıları gitmeyi bile beceremiyor ya acısı kalıyor ya anısı” ardına.

Tarihe not düştük biz de anılardan yana: 17 Nisan 2018

Bir şair şiirlerinde yaşamak için doğdu!

Cemal Safi: İyi ki doğdun sonsuzluğa…

Hülya Bulut

DİĞER YAZILARI Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı? 01-01-1970 03:00 Yüzyılın Özeti 01-01-1970 03:00 Kristal Çağ Yeni İnsan - Yeni Zaman 01-01-1970 03:00 Covid-19 Türkiye Evde Kal 01-01-1970 03:00 Kızlar kardeşlerini doğuruyor! 01-01-1970 03:00 Ey Türk milleti, Demokrasimiz ölüyor! 01-01-1970 03:00 Yüzde 150 Zamla Bedevi Çölünde Su Kuyusu Mu Açacaklar? 01-01-1970 03:00 SMA hastalarına getirilen kriterler İnsan haklarına aykırıdır! 01-01-1970 03:00 Çanakkale geçilmez değil, Çanakkale geçilemedi! 01-01-1970 03:00 Allah kadını yarattı. Erkek, Allah yarattı demedi! 01-01-1970 03:00 14 Şubat’ta Kimlerin Aşkını Kutsuyoruz? 01-01-1970 03:00 Gençlik nereye gidiyor? 01-01-1970 03:00 Bandırma Vapuru’nun Ruhu 01-01-1970 03:00 Dört Cariyeli Hayallerin Topuk Sendromu 01-01-1970 03:00 ​Zencefilli Gazoz 01-01-1970 03:00 Öyle yüzünüze dümdüz! 01-01-1970 03:00 Şingah 01-01-1970 03:00 Ergenekon 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Kaçın! Yıkım ekibi geliyor, Kaçmayın! Demokrasi var! 01-01-1970 03:00 Kıraathane Enstitülerinde Kek Mevzu 01-01-1970 03:00 Akıllı ol ey eylül! 01-01-1970 03:00 Eğer Tanrı Varsa… 01-01-1970 03:00 ​Hadi İyisin Yine İstanbul Yine Sen Kazandın 01-01-1970 03:00 Şehzade Mustafa’nın Katli “ Kanlı tuğra ” 01-01-1970 03:00 “Allah’ın gözüne batan cumhurbaşkanı” 01-01-1970 03:00 Dârus-Selâm’da Bayram Sabahı 01-01-1970 03:00 Benim çocuğum yapmaz demeyin, yapar! 01-01-1970 03:00 Melike’ye ne oldu? 01-01-1970 03:00 Zimem Defteri Balkısı 01-01-1970 03:00 Suikast! “Son içeceği süt olacak” 01-01-1970 03:00 Kehle-i ikbal damat Rüstem’den Rüşvet fatihi damatlara! 01-01-1970 03:00 Tapınakçılar ve suikastçiler Evangelistler! 01-01-1970 03:00 Çanlar beş kez çaldı adalet öldü dediler! 01-01-1970 03:00 Benim Nikâhımı Hahambaşı Kıysın 01-01-1970 03:00 Kundağımda Kan Sesleri +18 01-01-1970 03:00 Tanrım Konuş Benimle… 01-01-1970 03:00 Yazmak &“kalecinin penaltı anındaki endişesi” 01-01-1970 03:00 Emani Arrahman, Mülteci Sorunu Değil İnsanlık Sorunu 01-01-1970 03:00 Düşünmek suç değildir! 01-01-1970 03:00 Zeugmalı Çingene Kız Büyük İskender Efsanesi 01-01-1970 03:00 Bir ihtimal daha var! 01-01-1970 03:00 Mutemet Beyin Kaçan Delileri 01-01-1970 03:00 Pembe Pozitifbüslerde Panik 01-01-1970 03:00 Havva’nın kızları nihilist(mi) oldu? 01-01-1970 03:00 “İki ana dünya sistemi üzerine diyaloglar” (1632) 01-01-1970 03:00 Islak Kentin Sakinleri Ve Mihrak Laleleri 01-01-1970 03:00 Lanarkalı ve sarı sarf vakası 01-01-1970 03:00 Çok afilli bir hastalığa yakalandım baba 01-01-1970 03:00 Mandıra filozofları! “ konak’ın önünde buluşalım” 01-01-1970 03:00 ​Siyonist Haçlı Noel Baba’nın Korkunç Şifreleri 01-01-1970 03:00 Meydan Mektebinden Darbe Güncesi 01-01-1970 03:00 Ermeni Mezalimi 01-01-1970 03:00 Ahde Vefa 01-01-1970 03:00 Ahsenü’l Kasas Yusuf U Züleyha 01-01-1970 03:00 Er Mektubu Görülmüştür ! 01-01-1970 03:00 Adem’in İlk Eşi Kimdi? 01-01-1970 03:00