Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinden başka hangi derneğe girerken, o derneğe bağlı kalacağınıza dair üç kitap üzerine yemin ettirilmektedir, merak ediyorum.
Diğer bütün mafyatik özelliklerini yok saysanız dahi, sadece bu yemin bile buranın aslında bir dernek olmadığını ortaya koyuyor. Dernek kisvesine bürünerek, yasaların verdiği serbestiyi kötüye kullanmak suretiyle faaliyet gösteren malum dernek, esas itibarıyla paramiliter bir kuruluştur. Bu paramiliter yapının felsefesini Haçlılar, çalışma kurallarını ise İngiliz Büyük Locası belirlemiştir.
Derneğe üye olduğunuz gün gözlerinizin bağlanarak, yarı çıplak hale getirildiğiniz, silahla tehdit edildiğiniz ve derneğin bütün kurallarına, bütün kararlarına uyacağınıza dair yemin ettirildiğiniz bir yapının sivil toplum kuruluşu olduğunu söylemek mümkün değildir. FETÖ adı verilen sinsi örgütle, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği arasında birçok benzerlik bulunmaktadır. Her ikisi de gizlilik prensibine sahiptir, her ikisi de gerek üyelerine karşı gerekse dışarıya takiyye yapmaktadır, her ikisi de belirledikleri yeni coğrafi alanlarda cemaatler oluşturmayı hedeflemektedir. Her ikisi de kendilerinden olmayanları ötekileştirmektedir. Her ikisinin de kökü dışarıdadır. Henüz hukuken ortaya çıkmasa dahi FETÖ’nün akıl hocasının üç yüz yıllık gizlilik ve dünyaya yayılma geleneği olan masonların olduğunu düşünmek zor değildir.
Bu mafyatik-paramiliter yapının, her derece için belirlenmiş selamlaması, esas duruşu, yemini ve ceza işareti vardır. Dışarıya sevgi ve kardeşlik mesajı vererek takiyye yapan derneğin gerçek yüzünü nefret, ölüm ve intikam hissi oluşturmaktadır. Önce tehdit edilerek sonra da üç kitap üzerine yemin ettirilerek iradesi ortadan kaldırılan, sonra da “ÖLÜM İŞARETİ” ile korkutulan üyelerin büyük kısmı uzun yıllar bu psikoloji içinde dernekte yapılan her işe biat etmek zorunda bırakılmaktadır.
Derneğe üye olurken edilen yemin mealen şöyledir; “…Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğini Türk masonluğunda en yüksek otorite olarak tanıyacağım, kararlarına uyacağım…” Henüz tanımadığınız ve daha önce de tanıma imkânına sahip olmadığınız bir derneği daha ilk günden en yüksek otorite olarak tanımaya, kararlarına uymaya yemin etmiş oluyorsunuz. Dernekten ayrılıp aynı alanda çalışan başka bir derneğe gitmeniz, ya da ileride masonluk adına yeni bir dernek kurmanız yemin ile vicdanen elinizden alınmaktadır. Ayrıca, bu yeminle derneğe ait tüm kararları benimsemek zorunda bırakılıyorsunuz. Elbette bu kararlara karşı yasalar önünde itiraz etme, hatta uymama hakkınız vardır. Ancak böyle bir itirazda bulunursanız üç kitap üzerine ettiğiniz yemine aykırı hareket etmiş, asilik yapmış olarak şerefsizlik konumuna düşersiniz. Başka bir anlatımla, dernek üyelerinin yasalar önünde hakkını arama ve derneğin aldığı kararlara karşı çıkma hakkı, kutsal kitapları ve kişisel haysiyetinizi şahit tutmak suretiyle hukuken olmasa da vicdanen ortadan kaldırılıyor.
Derneğin mafyatik – paramiliter bir başka özelliği de; Her dereceye göre ceza işaretinin bulunması ve bunların her toplantıda birkaç kez yapılıyor olması. Örneğin Çırak derecesindeki ceza işareti, kendi eliyle boğaz kesme hareketidir. Bir çırak, sırrını ifşa ettiği takdirde kendi eliyle boğazını keser. Kalfa derecesindeki ceza işareti, sadakatsizlik yaparsa kendi eliyle kalbini yerinden söküp atmaktır. Üstat derecesindeki ceza işareti ise; Üstatlığa ihanet ederse sağ eliyle karnını ikiye yarmak olarak özetlenebilir.
Ülkemizde dernek çatısı altında çalışan bu sinsi mafyatik-paramiliter teşkilat, üyelerini işte bu şekilde baskı altına alıyor, yasalar önündeki iradesini, şikâyet hakkını, bu şekilde vicdanen ortadan kaldırıyor. Aklın ve bilimin ışığında çalıştığını, topluma faydalı olduğunu öne süren derneğin yapısal olarak, bir zamanlar yasal görünümde olan takiyyeci derneklerden farkı olmadığı ortada.
Özhan Kızıltan