Masonlar ekseriyetle kendilerini laik olarak tanımlıyor. Oysa laiklik devlet yönetimini ilgilendirir.
Laik olması gereken kişiler değil devletlerdir. Her bireyin devlet yönetimini ilgilendiren anlayışlar karşısında kendi meşrebine göre bir tavır geliştirmesi de gayet normaldir. Toplumda laikliği destekleyen insanlar olabileceği gibi, desteklemeyenler hatta buna karşı olanlar da çıkabilir. Kişilerin laik olması konusuna gelince, böyle bir düşünce sadece ahmaklıktır.
Birinin kendisini laik olarak tanımlaması; Özel hayatımda din ve devlet işlerini birbirinden ayırırım demesi anlamına gelir. Birbirlerinden aldıkları konuşma ve düşünce kalıplarının içine sorgulamadan, olduğu gibi giren insanlar, bir tür öğrenilmiş cehalete teslim oluyor. Toplum ortalamasının üzerinde eğitim seviyesine sahip, aklı başında birinin ancak Laik devlet sistemini destekliyorum demesi beklenir.
Toplum içinde dini referans almadan hareket eden insanlar bulunuyor. Bu kişilerin kendilerini dinsiz olarak tanımlamaktan kaçındıkları için LAİK kelimesine sığındığı ortada. Aralarında, görece entelektüel birikime sahip olanların, yabancı bir kelime olan SEKÜLER terimini kullandığını görmekteyiz. Türkçe ’de “DÜNYEVİ” anlamına geliyor.
Masonların büyük çoğunluğunun Seküler, yani Dünyevi olduğunu biliyoruz. Ancak onlar kendilerini ideolojik anlamı olan “laik” kelimesiyle tanımlamakta ısrarlılar. Bir bakıma, biz dünyeviyiz ve devletlerin de tıpkı bizim düşüncemize uygun olan laikliği benimsemesini istiyoruz demekteler. Tabii ki her insanın kendi istediği biçimde yönetilmeyi isteme ve bu görüşlerini topluma yayma hakkı bulunmaktadır. Bu bağlamda samimi olan her inanca saygı duyulması gerekir.
Masonların laik devlet sistemine nasıl baktıklarını açıkladıktan sonra, insan ister istemez masonik Ritüelleri (ayinleri) göz önüne getiriyor. Bizim laik mason biraderlerimiz acaba hem laik hem mason olmayı nasıl başarabiliyorlar, anlamak kolay değil. Masonik ayinleri laik devlet anlayışını destekleyen veya Seküler (dünyevi) inanca sahip birinin kabul etmesi mümkün değil. Bu kardeşlerimiz acaba sorgulama yeteneklerini mi kaybetti? Ya da bir tür hipnozun içine mi sokuldular?
Öyle ya; Atatürkçüsünüz ama Atatürk tarafından kapatılan localara üyesiniz. Laiksiniz ama dernek statüsüne sahip bir kuruma üye olurken Allah inancı olup olmadığını soruyor, Allah’a inanmayanları aranıza almıyorsunuz. Toplantı yaptığınız yerlere mâbed adını veriyorsunuz. İnsanları kutsal kitapların üzerine yemin ettiriyorsunuz. NUR verdiğinizi iddia ediyorsunuz ki, beğenmediğiniz imamlar, papazlar dahi edepleri gereği böyle bir işe soyunmaz.
Bir taraftan da bunların hiç birini yapmıyormuş gibi, aklı ve bilimi rehber edindiğinizi iddia ediyorsunuz. Çağdaşlıktan bahsediyorsunuz fakat 17. yy. ‘da bir papaz tarafından kaleme alınan “ANDERSON ANAYASASI” nı benimsiyorsunuz. Fikir özgürlüğünden, insan haklarından bahsediyorsunuz fakat ona da bir sürü yasaklar getiriyor, insanların gözlerini bağlıyor, göğsüne kılıç dayayıp tehdit ediyorsunuz. Aranıza katılmak isteyenleri yarı çıplak halde kurbanlık hayvanlar gibi boyunlarına ip dolayıp milletin içinde gezdiriyorsunuz. Vatanseveriz diyorsunuz, ülkemizi seviyoruz diyorsunuz ama bu toprakları işgal etmeye gelen Haçlı Şövalyelerin unvanlarına sahip oluyor, onunla övünüyorsunuz. Allah’a inanmayanları aramıza almayız diyorsunuz ama localar Ateistlerden geçilmiyor. Kutsal kitaplar üzerine yemin ediyorsunuz ama üyelerinizin çoğu DEİST, yani Allah tarafından vahiy yollandığına inanmıyor, inanmadığı kitapların üzerine yemin ediyor.
Aynayı yüzüne tutmaktan bahseden masonlar, düşüncelerinizle yaptıklarınızın birbiriyle çeliştiğini, bu çelişki içinde “altı tophane üstü şişhane” bir öğretinin toplumsal ve bireysel ahlakı geliştiremeyeceğini, gün geçtikçe lümpenleştiğinizi, ülkeye yarar sağlayamadığınızı, beğenmediğiniz dinci dediğiniz kesimin hoşgörü, ahlak ve toleransta sizden daha üstün nitelikleri olduğunu görmüyor musunuz?
Toplu halde, “Mental Mastürbasyon” (Zihinsel Tatmin) yapan, kimseye bir faydası olmayan, birilerinin kullanımına uygun adeta klonlanmış bireyler yaratan, denetlenmeyen, on kişinin bir araya geldiği takdirde bütün kuralları çiğnenir hale getirdiği bir sistemin, eskiden olduğu gibi bugün de milli çıkarlara hizmet etmediğini, hatta bazı örgütler tarafından kullanımına açık olduğunu göremiyor musunuz?
Özhan KIZILTAN