Dile kolay...
Masonluk önümüzdeki yıl Türkiye’deki 110. resmi Yaşını kutlayacak...
Bu topraklar üzerinde yüz yılı geride bırakan masonluk Türk toplumuna nasıl bir mesaj verebildi?
Bir asrı aşkındır, bu toplum içinde var olan masonların halk arasında nasıl tanımlandıkları ortada.
Anadolu’da masonluğu küfür niyetine kullananlar var. Yıllardır Bizans oyunlarıyla gündeme gelmişler…
Masonluğun uygulamadaki temel ilkesini oluşturan pragmatist yaklaşım, DNA’larına kadar işlemiş. Birçokları için, işine geldiği müddetçe mason olmak, rüzgârın yönü değişince istifa etmek, hatta son yıllardaki hâkim anlayışla “yeri geldiğinde inkâr dahi etmek” mottoları olmuş.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği; Sevgi, Sadakat, Samimiyet, Kardeşlik gibi değerlerin tapusunun sanki kendilerine aitmişçesine ulvi bir izlenim vererek, altta yatan pragmatist geleneklerini saklamakta, üyelerine ve üye olmak isteyenlere kardeşlik masalını çok iyi pazarlayabilmekte hüner sahibidir.
Birazcık içine girdiğimizde, Ezoterik okulların, yıllar içinde özgün felsefesinden koparak pragmatist anlayışa nasıl teslim olduğunu gayet net olarak görebilmekteyiz.
Türk Masonluğu Türkiye’de verdiği yüz yıllık sınavında; Felsefi bir hayaletten, ya da hayallerinizi süsleyen güzel bir masaldan öteye gidememiştir. Öyle bir masal ki, bu masalı bu paraya satabilmek de hakikaten bir yetenektir.
H.K.E.M.D üyelerinden bol bol kayıtlı ve kayıt dışı para toplamaktan, gayrimenkul alıp satmaktan başka bir işle uğraşmamaktadır. Derneğin son 15 yılına baktığınız zaman, dernek içinde baş gösteren kavgaların rantın kullanılış biçiminden kaynaklandığı ortadadır.
Teoride özgür düşünceye sahip olması gereken değerli biraderler ise derneğin bu kadar parayı ne yaptığını bir türlü soramamaktadır.
Kabaca bir hesap yapıldığında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinin, restoran gelirleri hariç her yıl 12 Milyon Lira kayıtlı, yaklaşık 9 Milyon Lira civarında ise kayıt dışı para topladığı gün gibi meydandadır.
Çoğunuzun aklına dernekler kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren bir derneğin kayıt dışı geliri olur mu? Sorusu gelebilir. Nerede bu devlet diye soranlar da olabilir. Devlet de dernek de ortada ama henüz kendilerine sıra gelmemiş olsa gerek, günah defterleri henüz açılmadı.
Bizim devletimiz çok enteresandır. Şartların olgunlaşmasını bekler, enine boyuna inceler, çok da sabırlıdır. Adnan Oktar bunca yıl herkesin gözü önünde kırmadık ceviz bırakmadı, İstanbul Boğazı’nın ortasına onlarca kaçak bina yaptı, ama tabir yerindeyse kimse onun tavuğuna kış demedi.
Sizce kimse farkında değil miydi? Elbette farkındaydı…
Adnan Oktar davası pragmatizmin duvara toslamasından başka bir şey değildir. Üç kuruşluk dünyevi çıkar uğruna yapılan onlarca bencillik, suç ve zulüm…
Türkiye artık eski Türkiye değil, kimse kimseyi kandırmaya, masallarla oyalamaya kalkmasın, konumlarına, parasına güvenmesin, bir gün gelir hesabı sorulur.
Yunus’un dediği gibi; “Mazlumun ahı indirir şahı, her şeyin bir zamanı vardır”
Özhan Kızıltan