Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nda ne zaman kriz çıksa Remzi Sanver Büyük Üstat olur. Bu seferki gelişi de öncekinden farklı değil. İçerideki gerginliği idare edip dışarıya hoş bir izlenim verebilmek adına doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Sanver, göreve başladığı günden itibaren sosyal medyayı da kendine has üslubuyla kullanmayı ihmal etmiyor. Kıvrak zekâsıyla locada verdiği konferanslarda kendini dinletmeyi başaran üstatlardan biri olmuştur. Her konuşması ilgiyle izlense de mesleğe ne kadar katkı sağladığı tartışılır.
Yıllardır localarda gösterdiği çabayı, aynı taktikleri kullanarak harici âleme taşımaya çalışıyor fakat eski performansı yok. Son yıllarda kendisine sorulan sorulara basmakalıp cevaplar vermekten öte yeni bir yorum getiremediği, dolayısıyla eskisi kadar ilgi toplayamadığı ortada. Bunun bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Görevi nedeniyle ezber bozmasını elbette beklemiyoruz.
Sanver masonluğu harici âleme tanıtırken iyi adamların bir araya gelip bu işi başlattıkları gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Onu dinlediğinizde masonluğun ne kadar ulvi, ne kadar sevgi dolu bir yol olduğuna ikna olacak gibi hissediyorsunuz. Bilmesek bizi de ikna edecek.
Sanver’in masonlukla ilgili söylediklerinin tamamı teoriktir, amacı sisteme üye kazanmak, sonrasında o üyelerin sistemde mümkün olduğunca fazla kalmasını sağlamak içindir, pratik geçerliği yoktur. Günümüzdeki masonluğun Ezoterik bir yol olduğunu söylemek de gerçeklerle örtüşmüyor. Binlerce Ritüel kitapçığının piyasada dolaştığı ortamda Ezoterizm yapıldığını söylemek hiç mantıklı değil.
Büyük locada masonluk müteahhitlikle karışmış durumda. On yılda bir patlak veren krizlerin çıkış noktası genellikle ekonomik temellere dayanıyor.
Sanver, madalyonun diğer yüzünü gayet iyi bildiği halde, kendilerini sütten çıkma ak kaşık gibi tanıtma çabasına girmiş. Teoride kalan, tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir köşesinde hayata geçirilememiş cezbedici sözlerle yola çıkarak, bir anlamda büyüklere masal anlatıyor, anlatılanların tamamı ütopyadan ibaret. Gençler ütopyaların peşinden gitmeyi sever.
Masonluğun teoride kalan basma kalıp sözleriyle yola çıkmak, peşinden de onun Türkiye’deki tek temsilcisinin Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası olduğunu söylemek, başka bir deyişle gençlerimizi masonlukla büyüleyip anlatılanların zerre kadar vücut bulmadığı bir derneğe meyletmesine aracı olmayı hakkaniyetle bağdaştıramıyorum. Sayın Sanver anayasal hakkını kullanarak düşüncelerini yayma özgürlüğünü kullansa da, gerçeklerle eşleşmeyen hayali bir dünyanın sihriyle insanların gözünü boyamak hoş değil.
Anlattıkları mason olmayı düşünen birinin pratikte karşılaşacağı tabloyla örtüşecek nitelikte değil, öyle olsaydı çaba sarf etmesine gerek kalmaz, locaların kapısında kuyruk olurdu. Bunu en iyi kendisi bilir. İleride hayal kırıklığına uğrayacaklar için cevap şimdiden hazır; “Masonlara değil masonluğa bakın” diyerek aslında felsefi balondan ibaret olduklarını gizlemeye çalışıyorlar.
Podcast’lerin birinde Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Üstadı Remzi Sanver’e masonluğun ne zaman doğduğu ve böyle bir örgütlenmeye neden gerek duyulduğu yönünde okkalı bir soru soruluyor. Sayın Sanver eski ezberi devam ettirerek Avrupa’da bir grup aydının duvarcı loncalarına girip, onların sembollerinden yararlanarak işin içine birçok felsefi ve dini motifleri de eklemek suretiyle insanlığa yararlı bir tarikat ortaya çıkardıkları anlamına gelecek cevaplar veriyor.
Sanver’in söyledikleri ne yazık ki tarihi perspektiften uzak…
Masonluğun ortaya çıkışını birkaç cümlede özetleyecek olursak; Monarşi’nin parlamenter krallıklara dönüşerek kabuk değiştirmeye başlaması karşısında, feodal asilzadelerin yeniden yapılanan devlet biçiminde kendilerine yer edinme çabası, Coğrafi keşifler sonucunda globalleşmeye başlayan dünyada monarşilerin kendi krallıklarının da globalleşmek zorunda olduğunu fark etmesi, insan kaynaklı istihbarata duyulan ihtiyacın karşılanması, böylelikle dünyadaki yeniliklerden zamanında haberdar olunabilmesi, yeni sömürge sisteminin ihtiyaçları için ülkelerde milli Burjuvazi yerine kendilerine biat edecek Komprador Burjuvazi’nin oluşturulması ve uzak coğrafyaların siyasetine müdahale edilerek, emperyalist hedeflerin büyümesine katkıda bulunmak gibi amaçları olduğu söylenebilir.
Masonluğun doğduğu yılların Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş dönemine denk gelmesi de bir tesadüf değildir. Bektaşiliğin militer – tasavvufi yapısından esinlenilmiştir. Hatta masonluğun, Osmanlı ordusunun omurgası olan Bektaşilik karşısında ikame edilen yeni bir beşinci kol hareketi olduğunu bile söyleyebiliriz. Masonluğa üye kabul ritüeli Bektaşilikten alınmıştır denilebilecek kadar benzerlikleri vardır.
Avrupa’da baş gösteren Parlamenter Monarşi arayışları, yani Meşrutiyet hareketleri yıllar içinde masonluğun dümen suyunda Osmanlı’ya intikal etmiştir. Bu bağlamda Fransız devrimine sahip çıkarak her ne kadar kendilerini hür ve milliyetçi gösterseler de, İngiliz - Fransız sömürgeciliğinin etkisi, yeni kıtada yer kapma çabası ve Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşuyla birlikte masonluk da küresel sermayenin değirmenine su taşıyan iletişim ağı olma görevini yerine getirmiştir. Bunlardan başka amaçları olsa dahi bu amaçların hiçbiri ulvi nitelikte olmayıp, ruhaniyet kumaşıyla kaplanmış siyasi yapılanmadır.
Sanver’in anlattığı insanı kâmil yetiştirme işleri masonluğun toplum içinde yer edinme çabasına yönelik cezbedici boş söylemlerden başka anlama gelmiyor. Gerçek hedef insanlığı küresel sermayenin şemsiyesi altında toplama çabasıdır. Bütün insanlar ve insanlık için mutluluk yuvası olacak bir ülkü mabedi kurmak amacıyla toplanıldığı her locanın açılışında zikredilmektedir. Kendilerini Seküler gibi gösterseler de, asıl amaç insanlığı bir arada tutacak fikri bir mabet inşa etmektir. Söz konusu fikirsel bir yapı olsa da asıl hedef duvarları siyaset tuğlasıyla örülmüş bir mabet kurmaktır. Mabedin anahtarının kimde olacağı bellidir. Her sömürgecilik gerçek amacı saklayan bir maneviyata ihtiyaç duyar. Masonluk da gerçek amacı perdeleyen sözde bir maneviyattan öte bir şey değildir.