Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası tarafından kendisine gönderilen “Cumhuriyetin 100.yıl Konseri” davetiyesi üzerine kaleme aldığı makalesinde, konuyu bir masonun kütüphanesinden müzayede salonuna taşınan cinsel güç arttırıcı tariflerle ilgili kitaba getirmesi de oldukça düşündürücü.
Yazarın ifadesinden davetin ciddiye alınmadığı anlamı çıkartılabilir elbette.
Köşe yazısında bahsedildiği kadarıyla davetiyenin içeriğinde, Atatürk’le ilişkilendirilmeye çalışılan masonik tarih tezine de atıfta bulunuluyor.
Özkök’ün yazılı ifadesine göre, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ndan kendisine gönderilen 25000/889 sayı numaralı davetiyede şu ifadeler yer alıyormuş;
“Bireysel bir gelişme yolculuğu olan Masonluk, çoğu ülkede toplumsal gelişme fikrini de temsil eder. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ne ulaşan toplumsal yürüyüşün birçok cephesinde masonluğun izleri vardır.”
Daha önce bu köşeden belirttiğim gibi; masonluk bireysel gelişim yolculuğu veya bireysel tekâmül metodu falan değildir. Doğrudan siyasettir, cihanşümul hedeflere ulaşmak için bir araçtır. Mason derneklerine devam edip tekâmül eden tek kişi yoktur.
Davetiyeden anladığımız kadarıyla masonlar siyasi temalarını artık açık olarak kabul etmişler. Din ve siyaset yasağı diye uydurdukları palavraya son vermişler. Yeni dönemde locaların daha fazla politize edileceğinin işaretini veriyor.
Loca açılışında Üstadı Muhterem İkinci Nazır’a soruyor:
“Burada ne amaçla toplanıyoruz?”
Cevap : “Bizim olduğu kadar bütün insanlar ve insanlık için de mutluluk yuvası olacak bir ülkü mabedi yapmak amacıyla…”
Dikkat edin inşa edilmeye çalışılan bir Cumhuriyet değil, mabettir. Bu mabedin ait olduğu din de kuşkusuz ortada. Bunların Atatürk veya Cumhuriyet fikriyle alakaları yok. Toplumsal gelişme fikri ise, mabet dedikleri muhayyel yapıya katkı sağlamak.
Sayın Sanver’in davet mektubunda belirttiği “… Masonluk ÇOĞU ÜLKEDE toplumsal gelişme fikrini de temsil eder…” cümlesini yorumlayacak olursak, “çoğu ülkeler” arasında bir zamanların Osmanlı Coğrafyası içinde bulunan devletler ve devamında Türkiye Cumhuriyeti başta gelmektedir. Ardından İran, bugün Rusya’nın hinterlandında bulunan Gürcistan, Azerbaycan dikkat çekmekle birlikte Rusya Federasyonu ve onu çevreleyen küçük devletler, Türk Cumhuriyetleri, Ukrayna ve özellikle Osmanlı’dan bu yana yapıştıkları Afrika ülkeleri, Sanver’in bahsettiği gibi masonluğun fikri - siyasi faaliyetlerin hedefindeki “ÇOĞU ÜLKE” tanımına girmektedir. Dahasını söyleyelim, Sayın Sanver Fransız Devletine bağlı bir kuruluş olan CNRS’de direktör şemsiyesi altında “Afrika Ülkeleri Analisti” olarak çalışmakta, aynı zamanda bölge ülkeleriyle Fransa arasında bilimsel-masonik- siyasi – fikri köprüler kurmaktadır.
Dolayısıyla kendisi profesyonel anlamda sözde “toplumsal gelişme fikrini” bahtı karartılan coğrafyaya taşıyan aktörlerden biridir. Bunu yaparken de zaman zaman Fransa’yı eleştirerek güya demokrat gözükmeyi pek de iyi başarıyor.
Afrika bir gün sözüm ona aydınlanırsa oraya ışığı taşıyan kişilerden biri de Sanver olacaktır. Tabii ışık dedikleri, aydınlanma dedikleri kavramların altını da emperyalist devletler dolduracaktır.
Toparlayacak olursak Evanjelizm ve Siyonizm’in henüz tam olarak yönetemediği, Türk- Arap- Pers- Hint – Slav - Müslüman – Ortodoks coğrafyası, masonlar için sözde “TOPLUMSAL GELİŞME FİKRİNİN” hedeflendiği ülkeler arasındadır. Tıpkı mason localarının Osmanlı Devletinin çöküşünde üstlendikleri rol gibi…
Önce zayıflat, padişahı hal et, sonra ülken işgal edilsin, daha sonra ülkeyi kurtaran kahramanlar arasına girerek tarihe adını yazdır!
Yemezler Bay Sanver, artık yemezler bunları…
Türkiye’de varlığını sürdüren Masonların Atatürk’ü fikri olarak odak noktasına yerleştirmesi de Atatürk karşıtı cephenin tezlerini doğrulamaktan öteye geçememektedir. Esasen mason topluluğu Atatürk’e değil, o yıllarda taviz verilmek zorunda kalınmış, Batı’nın güç odaklarının tavsiye ettiği yönetim biçimine güzelleme yapmaktadır. Atatürk yakınındaki mason çalışma arkadaşlarına rağmen, bu fikriyatın ülke için tehlikesini geç de olsa fark ederek, kurmay ekibinin tepkisini alma pahasına 1935 yılında mason localarını kapattırmıştır. İşgal yıllarında Atatürk ve silah arkadaşlarının İstanbul Boğazı’ndan çıkışı için vize veren İngiliz İstihbarat Subayı John Godolphin Benett ne kadar Atatürkçü ise Mason Locaları da o kadar Atatürkçüdür. Cumhuriyetin 100. Yılında Atatürk’e sözde sahip çıkan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın temellerine inelim; Günümüz masonluğunun en önemli sacayaklarından biri Hristiyan Papaz Anderson’un yazdığı Mason Anayasası’dır. Diğeri Amerikan Ordusu’nun kurmaylarından olan Albert Pike’dır. Luciferyan olan Albert Pike, Müslümanlar ile Yahudiler arasında gerçekleşecek olan savaşı uzun yıllar önce işaret etmişti. Masonluğun kurucuları arasında olan bu iki önemli şahsiyet, bugün localara ait toplumsal ve fikri hedeflerin mimarıdır.
Remzi Sanver’in “Cumhuriyetin 100’üncü Yıl Konseri” davetiyesinde açıklamaya çalıştığı “Toplumsal Gelişme Fikri” Anderson ve Pike’ın omuzları üzerinde yükselmektedir. Kadınları kabul etmeyen, üyelerine NUR verdiğini iddia eden bir derneğin Atatürkçülükten dem vurması, birilerini sazanlamaktan başka anlam taşımıyor. Sanver’e tavsiyem başkanı olduğu dernekte üyelere nasıl nur verildiğini bilimsel camiada izah etmesidir.
On üç yıl kesintisiz olarak içinde bulunduğum Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, bana göre Atatürkçülükten en son bahsetmesi gereken kurumlar arasındadır. Onların kafasındaki sözde Atatürkçülük; Smokin – Papyon - Mokasen üçgeninde, dışı Seküler içi Evanjelist – Luciferyan anlayışın ürünüdür. İslam karşısında Seküler tavır alan masonik yapı, iş diğer dinlere geldiğinde yelkenleri suya indirir.
Sevgili Gençler; Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında sakın ola ki bu tür köhnemiş yapıların gerçek dışı algı yöntemlerine inanarak, Locaların Atatürkçülüğün, Cumhuriyetçiliğin adresiymiş gibi gösterilmesine kanmayın. Birbirlerine saygı duyarmışçasına sergiledikleri sözde davranışları, kulağa hoş gelen söylemleri, çağdaş kıyafete bürünmüş çağdışı zihniyet, sakın ola ki sizleri aldatmasın!