Masonların Allah’ı “Evrenin Ulu Mimarı” olarak adlandırdığını konuya meraklı olanlar gayet iyi bilir. Mâbed adını verdikleri çoğu toplantı salonunun girişine, ayin kitapçıklarının kapağına “Evrenin Ulu Mimarını Anarak” ifadesini yerleştirmişlerdir.
Masonların büyük bölümü birbirlerinden klonlamışçasına aynı düşünsel özellikleri gösterdiklerinden olsa gerek, bu kavramı sorgulamazlar.
Oysa Allah’ a “Evrenin Ulu Mimarı” adı verilmesi öyle sıradan bir betimleme değildir. Öncelikle mimarlık mesleğinin geçmişine bakmakta yarar var. İnsanoğlu iki milyon yıldan fazla ilkel-komünal gruplar halinde göçebe olarak yaşamış. Daha sonra “Neolitik Devrim” adıyla bilinen evrede yerleşik hayata geçilmiş. Yerleşik hayata geçmekle başlayan mülkiyetçi anlayış, onu takiben ortaya çıkan köleci toplum, mimarlık mesleğini geliştirmiş. O halde masonların Allah’a atfettikleri mimarlık mesleğinin ortaya çıkışı, milyonlarca yıllık insanlık tarihi içinde 10 Bin yıl bile değildir.
Masonların, Allah’a atfen biçtikleri mimarlık mesleğinin tarihi insanlık tarihi ile kıyaslandığında çok küçük bir zaman dilimine denk geliyor.
Tarihi süreç ortadayken, sizce masonlar neden Allah’a bir meslek atfediyorlar? Allah’ı insana ait bir meslekle anmak, sınırlamak ona şirk koşmak değil midir? Bunu yapmalarının birçok nedeni var. Şimdilik ikisini açıklayacağım.
Birincisi; Masonların, mimarlık mesleğinin ortaya çıkışından, yani mülkiyete geçildikten sonra insanlığın bilim ve teknolojide büyük gelişmeler kaydettiğine inanmasıdır. Dolaysıyla masonların Allah algısının milâdı, mimarlık mesleğinin ortaya çıktığı, insanlığın yerleşik hayata geçip, ev yapmaya başladığı, ardından mülkiyet kavramıyla tanıştığı tarihtir. Allah’a Evrenin Ulu Mimarı yakıştırması yapılmasının İkinci nedeni ise; Mimarlığın projeyi oluşturan, uygulamayı kontrol eden ve yapı bitince de binayı terk edip, sahiplerine bırakan bir meslek oluşudur. Başka bir deyişle, masonlar açısından Allah, evreni projelendirmiş ve oluşturmuş, sonrasında onu insanlara bırakıp gitmiştir.
Teolojide “DEİZM” adı verilen bu inanç biçimi masonluğun temelini teşkil ediyor. Bütün masonik çalışmalar materyalizmin gölgesindeki Deizm inancı çerçevesinde yürütülmektedir.
Masonların Deist olduğunun bir kanıtı da üç kutsal kitabın üzerine koydukları gönye ve pergeldir. Bunu yaparak “kutsal kitaplara saygılıyız ancak masonluk hepsinin üzerindedir” mesajını veriyorlar.
Masonlar, Allah inancına böylesine materyalist pencereden bakıyor. Bunun haricindeki görüş ve inançlara hoşgörü ve tolerans limitleri içinde yaklaşsalar da, farklı görüşte olanlardan hiç hazzetmezler. Keza; Ankara’nın Erdemsizleştirilen locasında farklı inançlara sahip olan üyeler dernekten uzaklaştırılıyor.
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, dernek statüsü elde ederek devletin kanatları altına giren ve kardeşlik ambalajının içine gizlenen Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, 16 Bin kayıtlı üyesiyle her yıl yüzlerce gencimizi DEİST yapmaktadır.
Masonluğu bir Truva atı olarak içimize sokanlar, devletin izni ve kontrolü altında Türk milletine yapılan kültürel asimilasyona seyirci kalmaktadır.
Özhan Kızıltan