Önceki yazılarımızda, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinin Allah’ı “Evrenin Ulu Mimarı” olarak adlandırdığını, derneğin Allah tasvirinin DEİZM üzerine kurulduğunu açıklamaya çalışmıştık. Yazılarımızı takip edenler, derneğin sarhoş kafayla insanlara nasıl “NUR” dağıttığını, resmi toplantılarında kutsal kitapların üzerine gönye ve pergel koyarak, masonluğun prensiplerini ilahi kelamdan daha üstün tutuklarını da anlatmıştık.
Anadolu’nun çeşitli köşelerinde kendilerine yeni çalışma alanları belirleyen masonlar, gittikleri yerlere işte bu düşünceleri götürüyor. Misyoner Masonluk şiarıyla valiliklerin olurunu alarak, kime hizmet ettiği meçhul olan katarlarına, devlet eliyle yeni vagonlar ekliyorlar. İktidar bir taraftan yerli ve milli söylemleriyle iyi niyetli vatandaşları heyecanlandırırken, el altından paravan derneklere yol veriyor. Bu mu sizin milliğiniz? Diye sormak lazım. Valiler, kaymakamlar, bürokratlar, devleti temsil eden kim varsa, harekete geçmek için yetkilerini kullanmak yerine, bir üstünden emir bekler hale gelmiş. Biatkâr, dirayetsiz ve inisiyatifsiz yerel yöneticilerin suskunluğu yeniden ayağa kalkmaya çalışan Türkiye’ye zarar verecek boyutlara geldi.
Malum derneğin, uyguladığı ayinlerin içinde ŞİRK kavramını barındırdığı, azıcık dini bilgiye sahip olanlar tarafından rahatlıkla görülebilir. Demokrasinin bizlere verdiği serbesti içinde herkes istediği inanca sahip olmalıdır. Hatta başkalarına zarar vermeden, kişisel anlamda günah işleme özgürlüğüne de sahip olunabilir. Buna itirazımız yok. Temel insani haklar açısından kendi âleminde isteyen istediğine inanır, istediği kadar günah da işler. Hukuken “sen niye böyle yaşıyorsun” diyemeyiz.
Burada farklı bir durum var. İş kişisellikten çıkıp, kurumsal hale gelmiş. Kamu tarafından dernek statüsü verilen Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinin tüzüğünde beyan ettiği amaçlar arasında bu tür uygulamalar yazmıyor. Kardeşlik, sevgi ve hoşgörü gibi kötü niyetlilerce kullanılmaktan harap düşmüş, defalarca üstünden geçilmiş kavramları, pazarlama stratejilerine alet ederek, kökü dışarıda olan inançlarını başkalarına da aşılama gayretindeler.
Mâbed adını verdikleri kapalı alanda, her akşam düzenledikleri ayinlere, törenlerde kullandıkları sembollere, bulundukları toplumun inançlarına ters düşen dayatmalara, resmi tüzüklerinde yer vermiyorlar.
Dernek tüzüğü, ülkenin âdet ve inanışlarına tam ters istikamette çalışmalar yapmak için paravan olarak kullanılıyor. Kâğıt üzerinde topluma hizmet etme amacında olduklarını söylüyorlar. Malum dernek, resmi otoritelere sunduğu tüzüğünde münafıklığı yaymak istediklerini açıkça beyan etseydi, valiliklerden resmi izin alsaydı veya kendini ayrı bir din olarak kabul ettirip, yasalar çerçevesinde misyonerlik yapsaydı bizim de diyecek sözümüz olamazdı.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği; Demokrasinin sivil toplumlara verdiği toleranstan yararlanarak, asıl düşüncelerini belli etmeden, bir virüs gibi toplum içinde sessizce ilerlemektedir. Güney ve Batı illerimiz başta olmak üzere Anadolu’ya hızla yayılmaktadır.
Karadeniz’e girmeye cesaret edemeyen derneğin, fırsatını bulduğu takdirde Doğu illerine de çengel atacağını tahmin etmek hiç de zor değil. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ nun masonluk adıyla pazarlanan ucubenin gerçek yüzünü en az bizler kadar görmesi lazım. Dileriz öyle olsun…
Özhan Kızıltan