Son günlerde medyada gündeme gelen haberler kendilerini sıkıntıya sokmuş. FETÖ Elebaşı sının ve Adnan Oktar‘ın masonluğu gündeme oturduğunda bile o kadar tedirgin olmamışlardı. Daha önce çıkan haberler kendilerine teğet geçen konular olmakla birlikte, üstesinden gelebilecekleri cinstendi.
Bu kez karşılarında kurusıkı haber yok!
Derneğin 17 Mart 2018 tarihli Danışma Kurulu toplantı tutanağının sosyal medyaya düşmesi Büyük Locada duş etkisi yaptı. Kâmil Üstatlık yolunda biraderlere örnek olması gereken yöneticiler, meğerse paranın peşine düşmüş… Tutanaktan, danışma kurulu toplantısında ilginç konuların konuşulduğunu öğreniyoruz. “Büyük Farmason” un toplantıda söyledikleri gerçekten ilginç ; “Dul kesesinin son zamanlarda boş gelmeye başlamasının kendileri için, özellikle de loca başkanları için utanç olduğu” nu ifade ediyor.
Masonlar, her toplantının sonunda “Dul Kesesi” adını verdikleri siyah bir kese dolaştırır. Herkes kimseye belli etmeden içine para atar. Sonra keseye atılan paralar Hasenat Emini ya da Loca Başkanına gider. Bundan sonrası ilgililerin vicdanına kalmış. Kayıt dışı toplanan, hesabı sorulmayan bu paralar genellikle çarçur edilir, bazen de hayırlı (!) bir işte kullanır. Son zamanlarda bu kese boş gelmeye, yani içinden para çıkmamaya başlamış.
Demek ki; Biraderler dul kesesine iyi niyetle attıkları paraların heba olduğunu yeni yeni anlamaya başlamış olacaklar ki; kesenin boş kalması danışma kuruluna kadar gitmiş.
Dul kesesi muhteviyatının ortadan kaybolması daha önce Yüksek Haysiyet Divanında gündeme getirildiğinde, bir Locanın Muhterem üyesi, toplanılan kayıt dışı paraların tamamını cebine attığını herkesin önünde utanmadan, arlanmadan kabul etmişti. Buna rağmen kendisine hiçbir yaptırım uygulanmamıştı. Bu tür keyfi uygulamalar Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinin kendi mantığı içinde yadırganmaz. Tencere dibin kara seninki benden kara misali birbirlerinin açıklarını örterler.
Aslını isterseniz dernek hemen hemen bütün organlarıyla yasalara aykırı çalışmaktadır. Valiliklere verdikleri göstermelik tüzükler onlar için resmi bir gereklilikten başka bir anlam taşımıyor. Mason locaları ilan ettikleri resmi tüzüklerle değil, el altından üyelere dağıtılan paralel tüzükler, “yazılı olmayan kurallar” ve bir İngiliz papazın 18.yy’da hazırladığı “Anderson Anayasası” ile yönetiliyor. Dahası var; Masonlar bugüne kadar kendilerine devlet tarafından tanınmış olan geniş tolerans limitleri içinde o kadar mest olmuşlar ki, birçok loca kendisine özel gayri resmi tüzükler hazırlamış. Yaklaşık dört yüz locaya ulaşan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinde neredeyse her locanın ayrı bir tüzüğü var ve bunlar devletin bilgisi dâhilinde değil. O tüzükte neler yok ki; Dernekler yasasına aykırı, seçimsiz oluşturulan gizli kurullar mı dersiniz, yoksa belli bir zümreye tanımış imtiyazlar mı istersiniz… Hatta Ankara’daki bir locada teşekkül eden gayri resmi kurul, hazırladığı sözde tüzüklere istinaden derneğin yetkili disiplin kurulu gibi çalışıyor, ifadeler alıyor, yargılama yapıyor, insanların haysiyetleriyle oynamaya kalkıyor. Kapalı kapılar ardında aldıkları kararları emir kipiyle locaya tebliğ ediyor.
Eski Türkiye’den arta kalan alışkanlıklar bunlar…
Artık kendileri tarafından çok iyi biliniyor ki; Farmasonların mazide kalan parlak günleri bir daha geri gelmeyecek. Sadece Türkiye’de değil, İngiltere’nin paralel yapısına dönüşmüş İngiliz masonluğu da artık eski günlerini arıyor. Almanya masonları “kamuya yararlı dernekler” statüsünden çıkardı. Binlerce insanı “Kardeşlik” le kandırmaları nedeniyle çok fazla muhalif kazandılar, kendileri de bilirler ki; Artık mason localarıyla uğraşanlar arasında sadece Aytunç Altındal veya Adnan Oktar gibi mason olmayanlar değil, eski üyeler de var.
Son zamanlarda İstanbul’daki “Genel Merkez” de yaşanan paniğin nedeni de bu aslında. Yapılan usulsüzlükler, çıkar kavgaları açığa çıktıkça, kardeşlikle kandırılan masum insanların sayısı arttıkça, “masonluk” adıyla pazarlanan “ucube” ye karşı yürütülen mücadele ciddi boyutlara ulaşacak.
Özhan Kızıltan