Masonluğunun yanı sıra ilginç çıkışlarıyla zaman zaman haber konusu olan Tunç Soyer, 9 Eylül’deki konuşmasıyla da kendisini manşete çekmeyi başardı.
Aslında mason olduğunu söyleyen bir belediye başkanının pek de kıymeti harbiyesi olmamasına rağmen, özellikle sosyal medyanın gündemini fazlasıyla meşgul etti.
Bölgesinde liderliğe oynayan Türkiye için kendine has düşünceler o kadar da önem taşımıyor aslında.
Tunç Soyer, Fransız Masonluğu ekolünü devam ettiren Özgür Masonlar Büyük Locası’na üye olmasına rağmen, yanına Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyelerini de alarak İzmir’de adeta “Mason Mutabakatı” kurdu.
Konak Belediye Meclisi üyesi Ulvi PUĞ, yanındaki en önemli aktör. Akıl hocası desek yeridir. Ulvi PUĞ yazdığı fıkramsı hikâyeler ve siyasetteki ilişkileri nedeniyle masonlar arasında son zamanların öne çıkan şahsiyetlerinden biri oldu.
Sosyal açıdan gayet mütevazı çizgisi olan PUĞ, kafasına taktığı şapkalar ve CHP’deki pozisyonu ile hitap ettiği kesimin ilgisini çekmeyi fazlasıyla başarıyor. Milli Kütüphane Vakfı ve Milli Bayramları Kutlama Komitesi Başkanlığı omuzlarına takılmış rütbeler adeta…
Aslında bunların hitap ettiği kesim ısrarcı şekilde aklı ve bilimi savunduğu halde en kolay aldanacak insanlardan oluşuyor. Tarihsel bakış açısından yoksun olmaları, kitapseverlikle birlikte pek az okuyup üzerinde hiç düşünmeyip, nihayetinde Yılmaz Özdil ne yazarsa ona göre karar vermeleri, yerden yere vurdukları kesimden daha bilinçsizce davranışların gözlenmesine yol açıyor.
Bu nedenle Sayın PUĞ’un İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı olması da fazla okuyup araştırmayan takipçileri için karizmayı destekleyici “İYİ BİR ŞEY”
Herkes kendinde olmayanın peşinde azizim…
Türkiye’de İki büyük mason locası var birinin adı Özgür, diğerinin adı Hür ile başlıyor. Bana sorarsanız üyelerinin çoğunluğu fikri esaret altında.
Törenlerinde akıl ve bilimi kutsarcasına cümleler kuranları biraz yakından tanıma fırsatı bulduğunuzda ne kadar yaman bir çelişki içinde olduklarını görüyorsunuz.
Masonların içine düştüğü (ya da içine itildikleri) çelişkiler sadece localarda tekrarlanan Hipnotik Ritüellerle, nur alıp verme seanslarıyla sınırlı değil elbette.
Aynı çelişkiler Atatürk ile kurdukları ilişkiye de yansıyor. Lafa gelince Altı Ok’a hepsi saygı duyar ama onlar için varsa yoksa Laiklik. Bir zamanlar başörtüsü düşmanlığına kadar götürdükleri o meşhur kavram uykuya yatırıldı, şimdilerde kayıtsız şartsız Batı yandaşlığına dönüşmüş gibi duruyor.
Batının da bu kesim üzerinde yaptığı tüm algı çalışmaları Çağdaş Yaşam ve Laiklik algısı üzerinden…
CHP’li belediyelerin önemli bir kısmı düzenledikleri festival ve kutlamalarda laiklik, çağdaşlık kavramları üzerinden ekmek yemeye çalışıyor. Hatta bunu öyle ileri götürdüler ki bir belediye başkanı Gülşen adındaki şarkıcının dekoltesini yetersiz bulduğunu sahnede söyleyebildi.
Soyer’in düşünce evreni de onunkinden çok farklı değil, az çok tanıdık geliyor. Çağdaşlık olarak yorumladıkları “Batıcılık” giderek Batı hayranlığına, Türk kültüründen uzaklaşmaya ve İslam karşıtlığına dönüşmüş durumda. Buna Gardırop Atatürkçülüğü eklendiğinde ortaya inanılmaz bir kokteyl çıkıyor.
Mason Localarının Gardırop Atatürkçülüğünü yaygınlaştırma çabası var. Localarda oluşturulan algı çalışmaları Vals yapan ve Rakı içen Atatürk üzerinden olabildiğince ilerlemiş durumda, fazlasını onlar da bilmiyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin patronluğunda, Mason Ulvi Puğ’un önderliğinde düzenlenen kutlamalardan lümpenlik ve yüzeysellik yerine derin bir mesaj beklemek tabii ki mantıklı olmayacaktır.
Aklınızın bir tarafında Bizans’a ait bayrağı yeniden hortlatmak dururken, yaşadığınız toprakların kurtarıcısı Emir Timur’u anmanız ne kadar gerçekçiyse aynı zihniyet ile Atatürk’ü anlamanızın da o kadar gerçekçi olacağını düşünüyorum. Bir taraftan Osmanlı Saltanatını ihanetle suçlarken, diğer taraftan Konak sahiline koyduğunuz sefil bir dubanın üzerine AGAMEMNON yazacak kadar çelişki içerisindesiniz.
Repertuarınızın bu yönden kısıtlı olduğunu, destekçilerinizin arasında çok sayıda çifte pasaportlu bulunduğunu da gayet iyi bilmekteyiz. O nedenle hakikatten uzaklaştırılmış, özünden koparılmış Atatürkçülüğünüzü de benimsemiyoruz. Diğer birçok belediye gibi sizin kutlamalarınız da yüzeysel algılar oluşturmaktan öteye geçemediğini, hatta Atatürk adına onunla ilgisi olmayan siyasetlerin, kavramların örtünün altına saklanmasına izin verecek motiflerle dolu olduğunu görüyoruz.
Bu nedenlerle sizleri daha fazla ciddiye almaksızın, İzmir’den gideceğiniz günlere hürmeten; size de topluma yaymaya çalıştığınız “Festival Atatürkçülüğü” ne de inanmadığımızı söylemekle yetineceğiz.