Abdürreşid İbrahim ismini biliyordum ama işin doğrusu biraz geç keşfettim. Pandeminin getirdiği fırsatlardan biri de bolca kitap okuyacak zaman oluşturması.
Abdürreşid İbrahim’in yaklaşık yüz on yıl önceye ait seyahat notları olan ALEM-İ İSLAM kitabını uzun zamandan bu yana okumayı planlıyordum ama bir türlü fırsat olmuyordu.
Bir Tatar olan Abdürreşid İbrahim, Rusya’nın boyunduruğu altındaki Müslüman toplulukların fikri öncülerinden biri. Bugün yüz yılı aşan asimilasyon politikalarına rağmen hâlâ Rusya’da bir İslami bilinç kalıntıları varsa, Abdürreşid İbrahim gibi öncülerin bıraktığı izlerin sonucudur.
Bir Müslüman aydın ve bir Müslüman aktivist olarak da çok önemli bir figür.
Ancak yaklaşık yüz on yıl önce tüm Rusya’daki Müslümanların yaşadığı bölgeler, bugün Türk soyundan gelenlerin yaşadığı bölgeleri teker teker dolaşarak tuttuğu kayıtlar da eşsiz birer hazine gibi.
Moğolistan, Mançurya, Türkistan, Çin, Kore, Hindistan, Singapur ve birçok bölge adeta fotoğraf berraklığına ayrıntıları ile anlatılıyor.
Özellikle Japonya’nın nerdeyse köy köy anlatıldığı, sosyal, kültürel, siyasal ve dini hayata dair en ince ayrıntısına kadar yer ve kişi isimleriyle birlikte tutulan notları okuyunca şaşırıyor insan.
Japonya seyahatinde gözlemlerinin yanında, bir Müslüman aydın olarak Japon halkının ve elitlerinin çok büyük saygısını kazanmış. Bugün halen var olan Müslüman Japon toplumunun temellerini atan isim Abdürreşid İbrahim. Japonya da çok kısa sürede öyle büyük bir etki oluşturmuş ki, imparatorluk ailesi de dahil olmak üzere Japon halkının ve elitlerinin el üstünde tuttuğu büyük bir kanaat önderine dönüşmüş. Abdürreşid İbrahim’in Japonya’da bıraktığı etkiden daha fazlasını Japonya Abdürreşid İbrahim üzerinde bırakmış.
Yüz on yıl öncesinde Japonya’nın ne kadar gelişmiş bir toplum, ekonomi ve siyaset düzenine sahip olduğunu bu notlardan anlıyoruz. Aynı zamanda o tarihlerde emperyalist güçlerin ve misyonerlerin kıskacında can çekişen Çin’in sahip olduğu büyük potansiyelin de altını çizmiş.
Kitabı okuyunca aslında her şeyin yüz yıl sonrasında nerelere verileceğine dair bir hissiyatınız oluşuyor.
Abdürreşid İbrahim gelen yüz yılın sonlarına kadar yaşasaydı büyük ihtimal en çok Kore’nin bugün içinde bulunduğu duruma şaşırırdı. Notlarda Korelilerin ne kadar acınacak halde olduğunu ve geleceğe dair hiçbir ümide işaret edilmediğini görüyorsunuz.
Emin olun temel sorunlar yüz on yıl öncesinde de aşağı yukarı aynı.
Alem-i İslam kitabını okuyunca, şartlar ne olursa olsun, bir hayat görüşünüz varsa ve yer yüzünün Allah’a ait olduğuna kalbi bir inanç taşıyorsanız, dünyanın her yerinde sesinize kulak kabartacak birinin mutlaka bulunacağına da inanıyorsunuz.
Bu yönüyle her birimiz için rehber olacak bir hayatın hikayesini merak edenler için çok özel bir kaynak Alem-i İslam.
Şundan da emin oluyorsunuz ki; Batıda bir aziz kabul edilen Marco Polo adlı misyonerin hayatı, Abdürreşid İbrahim’in görkemli hayatının yanında hiçbir şey değil. Venedik nerdeyse Marco Polo’nun şöhreti üzerinden bir kent kimliği inşa ederken, biz kendi değerlerimizin farkında bile değiliz.
Abdürreşid İbrahim birkaç kez Osmanlı topraklarına da gelmiş. Otuzlu yılların başında Türkiye’ye de yerleşmiş ama birkaç yıl sonra ailesini burada bırakarak üçüncü Japonya seyahatinde Japonya’ya yerleşerek ömrünü tamamlamış.
Bu büyük değerleri hatırlamamız ve hatırlatmanız gerekiyor.