Türkiye’nin adalet uygulamalarından kaynaklanan bir sorunun manşet olmadığı bir tek gün göremiyoruz.
Manşetlerin oluşturduğu algıya bakarsan yanmışız yani.
Türkiye dışındaki birçok ülkenin yargı uygulamalarını yakından takip eden biri olarak şunu baştan söyleyeyim;
Türk yargı sistemi gerek teknolojik entegrasyon, gerek iş yükü ve iş hızı arasındaki oran, gerekse de hukuki uyuşmazlıkların çözümünde adalet duygusunun tatmini bakımından dünyanın zirvesindedir.
Ne İngiltere ne Almanya ne Japonya ne de bir başka ülkenin yargı uygulamalarının performansı bizden daha gelişmiştir.
ABD hiç demeyin hele. ABD yargı sistemi dediğiniz şeyin nasıl bir tiyatro olduğunu yakın zamanda gördük yaşadık.
Türk yargı sistemini manşetlerdeki üç beş olaya bakarak anlamaya çalışmak büyük bir yanılgıdır.
Milyonlarca hukuki uyuşmazlığın çözüm kalitesini manşetlere taşınan üç beş olaydan yola çıkarak tanıyamazsınız.
Türkiye’nin yargı uygulamalarında hatalar olmuyor mu? Elbette oluyor. Ama bir hata olduğunda hatayı ortadan kaldırmaya yeterli denetim mekanizmaları da var. Türkiye’nin yargı uygulamalarında gerek kanun yolu gerekse de disiplin açısından etkili denetim yolları var.
Sorunlar öyle ya da böyle çözülüyor. İsteğimiz daha kısa sürede çözülmesi. Öncelikle ifade edeyim ki, iş yükü ve iş hızı arasındaki ilişki açısından Türk yargı sistemi dünyanın iyileri arasında yer alır.
Hız bakımından performansı daha da geliştirmek mümkün mü? Elbette mümkün.
Hız konusunda adım atarken şunu da bilmek gerekiyor. Bazen sorunların kendi doğal akışının gerektirdiğinden daha hızlı çözülmesi de kendine göre yanlış uygulamalara neden olabilir.
Önemli olan yargılamanın doğal mekanizmalarının işlemesidir.
Uygulamada karşılığı olacak kanun düzenlemeleri yapmakta fayda var. Önemli olan doğal akışı hızlandırmak. Doğal akışı hızlandırmak yerine asgari hız limitleri koymanın hiçbir faydası olmaz.
Doğal akışı belirleyen alışkanlıklar var. Esas sorun burada. Yargının alışkanlıkları yasal düzenlemelerden çok daha etkin rol oynuyor.
Bu alışkanlıkları değiştirmeden hangi kanunu değiştirirseniz değiştirin sonuç hiçbir şekilde değişmiyor.
Son yıllarda yargı hızının artırılmasına yönelik sürekli mevzuat arayışı var. Tümü son derece iyi niyetli çalışmalar.
Ama birçoğu yargının alışkanlıkları içinde anlamını kaybediyor.
Gündemimizde sorun başlığı altında manşetlerden inmeyen konulara bakın ağırlığını mevzuat değil yargı alışkanlıkları oluşturur.
Örneğin kadına şiddet ve cinsel saldırı konularındaki temel şikayet konuları asla mevzuattan değil yargının alışkanlıklarından kaynaklanır.
Hız da böyle.
Mevzuat çerçevesinin geliştirilmesi elbette iyi bir şey ama daha da önemli olanı yargının alışkanlıklarının değişmesidir.
Yaşar Baş