Vahşeti sonuna kadar izleyebilen oldu mu bilemiyorum? Alçaklığın bundan daha aşağı sınırı da olamaz sanıyorum. Çocuğunun önünde bir anneyi çırpınarak ölüme götüren bıçaklı saldırıyı yapanı insan kabul etmek mümkün mü? Sebebi ne olursa olsun. Bu vahşeti sebebi üzerinden tartışmak da insanlık dışıdır.
Aynı zamanda bu vahşet, ölenin veya öldürenin kimliği üzerinden tarif edilmeye çalışıldığı kadar meşrulaşacaktır. Vahşetin her şekline ve türüne aynı şiddette karşılık vermeyi öğrenmek lazım ki şiddet hayatımızdan tamamen çıksın.
Bahsi geçen sahnede çocuğunun önünde boğazından bıçaklanarak öldürülen bir erkek olsaydı ne değişirdi ki?
Gerçi, erkeğin kafasını kesip köyün ortasına atan kadına kahraman muamelesi yapıldığına tanık olmuş bir toplumuz biz.
O nedenle bizde hiçbir şey olması gerektiği noktadan ele alınmaz. Herhangi bir konuyu olması gereken noktanın uzağından tuttuğunuzda sallanır durursunuz.
Vahşetin kendisine karşı çıkmak ve lanetlemek yerine bunun fırsata çevrilmesine alışkınız.
Bir taraftan devletin aile hayatına yeteri kadar müdahale etmediğinden yola çıkarak veya bir taraftan devletin aile hayatına yeterinden fazla müdahale ettiğinden yola çıkarak olayı tarif etmeye çalışanlar farkında olarak veya olmayarak bu vahşetin failini aklıyorlar.
Şunu bir defa görmek lazım. Devlerin suç önlemede kullanacağı araçlar sınırlıdır. Niyeti tespit edip cezalandırılmayı dünyanın herhangi bir hukuk sistemi becerebilmiş değil. Niyetlerin cezalandırılabildiği sistem zaten sadece Kuzey Kore’de var. Devlet ancak belirli durumlarda somutlaşmış hazırlık hareketlerini tespit edebilir ve cezalandırabilir. Emine Bulut cinayetindeki olayların gelişimine bakarsanız dünyanın hiçbir devletinde böyle işlenmiş bir cinayeti önleyecek mekanizmalar bulamazsınız.
Ancak devlet bu vahşete en ağır cezayı vererek, böyle bir vahşeti aklından geçirenleri caydırmaya çalışır. Verilecek ceza da son derece açık. Yargılama hızlı bir şekilde başlayacak, son derece hızlı bir şekilde Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis cezasıyla sonuçlanacaktır.
Böyle bir olayı bile siyasi bir temelde tartışmak, konuları ele alırken gerçekliğin ne kadar uzağında kalındığını gösterir bize.
Gerçeğin uzağına düştüğünüzde tartışmanız gerekenleri unutur, sloganların etrafında sürüklenirsiniz. Hatta sloganizm bazen öyle hallere girer ki, belki de karşı çıktığınızı zannettiğiniz şeyi meşrulaştırırsınız.
İnsanlık tarihi aynı zamanda şiddeti kontrol altına alma çabalarının tarihidir. Siyasi düşünce tarihi de şiddetin kullanılma biçimini ve kurallarını sorgulamanın tarihidir.
İnsanlık, toplumdaki ilişkilerin kontrol edilmesinde henüz şiddet dışında somut bir araç icad edebilmiş değildir.
Şiddet kullanmayı devlet tekeline alan ve devletin kullandığı şiddeti de kurallara bağlayan hukuk devleti kavramı insanlığın bugün itibariyle varabildiği son noktadır.
Kadına ve erkeğe devletin kuralları içinde devlet organları eliyle uygulanacak önleyici ve cezalandırıcı şiddet dışında şiddet uygulanmasını savunmanın bizi götürebileceği sağlıklı bir nokta yok.
Bu olaya ve başka bütün olaylara bakabileceğiniz nokta budur.
Yaşar BAŞ