Türk Ceza Kanununun 13. Maddesi açık bir şekilde bu yetkiyi bize veriyor.
Dünyanın herhangi bir yerinde insanlığa karşı işlenmiş bir suç varsa Türk yargı organları doğrudan soruşturma ve yargılama yetkisine sahip.
Türkiye bu yetkisini etkin bir şekilde kullanmalı ve yapacağı işlemler temelinde gerek uluslararası talepleri de yapmalı.
Yeni Zelanda’daki terörist katilin durduk yere ta Yeni Zelanda’ya kadar giderek bu alçaklığı gerçekleştirdiğini sanmıyorum. Yeni Zelanda yasalarını bilmiyorum ama çok iyi bildiğimiz bir Anders Behring Breivik gerçeği var. İsveçli terörist canavar 77 cana kıydı. Basından öğrendiğimize göre verilen hapis cezası 21 yıl. Cezaevine girdikten 10 yıl sonra iyi hal nedeniyle tahliye edilip edilmeyeceği değerlendirilecek. İsveç’teki katliamın üzerinden yaklaşık 7 yıl geçtiğine göre bu alçak terörist katilin demek ki yaklaşık 3 yıl sonra tahliye olma ihtimali var. Kıydığı her bir can için yaklaşık üç ay hapis cezası verilmiş. Bu sürenin yarısını doldurduğunda da iyi halden tahliye olabileceğini konuşuyoruz.
Bağlantıları zaten unutuldu gitti. Bu kadar organize bir katliamın tüm sorumluluğunu bir tetikçiye yükleyip sistemi temize çıkardılar. Duyduğumuza göre de cezaevinde VIP muameleye tabi tutuluyor.
Neredeyse tüm dünyayı dolaşmış bir katilin alçak saldırı için Yeni Zelanda’yı seçmesinin de bir nedeni mutlaka vardır. Murat Bardakçı yazdı. Karşımızda tarihçi akademisyenlerin bile oluşturmakta zorlanacağı profesyonellik içinde hazırlanmış tarihsel referans listesine sahip bir alçak var. Müslüman Türk tarihi içinde karşılaşılan her türlü saldırganlığı referans almış, her birini kendi dilinde not etmiş bir alçaktan söz ediyoruz. Bazılarını tarihçilerin bile ilk defa duyduğu Müslüman Türk düşmanlarının tümü bir tek eksik olmadan duralarmış.
Yeni Zelanda tercihinin rast gele bir tercih gibi durmuyor. Yeni Zelanda ceza sistemini bilmiyorum ama ceza sisteminin sağlayacağı bir kolaylık olmasa bu alçaklık için okyanus aşmayı tercih edeceğini de sanmıyorum.
Örneğin İsveç’teki gibi bir devlet ve ceza sisteminin katiller üzerinde caydırıcı etkisi olabilir mi?
Katiller, bazı ülkelerin sisteminden veya yaklaşımından kaynaklanan fırsatların arkasına gizlenme imkânı bulmamalı.
Türkiye insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda mevcut soruşturma ve yargılama yetkilerini küresel ölçekte ve etkili bir şekilde kullanmalı. Hatta bu yetkisini insanlığın vicdanını temsil edecek şekilde genişletmeli.
İnsanlık suçu işleyenlerin bağlantılarını Türkiye’den araştıracağını deklere etmeli. Teröristlere kol kanat gerenler ve iş birliği yapanların dünyanın hiçbir yerinde elini kolunu sallayarak dolaşamayacağım göstermeli.
Uluslararası hukukun sömürge alanlarının paylaşım temelinde Viyana Kongresi ile başladığı kabul ediliyor. Viyana Kongresi bir anlamda Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasının alt yapısını oluşturdu. Osmanlı’nın parçalanması sürecinde büyük dramlar yaşandı. Birinci Dünya Savaşı çıktı. Savaşın, katliamların ve işgallerin sonucunda bugünkü sınırlarda bir Türkiye ayakta kalabildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası örgütler dönemi başladı. Türkiye ilk küresel örgüt olan BM’de yerini aldı.
Soğuk savaş döneminde bloklaşmalar ile devam etti. Türkiye NATO Bloğunu seçti. Son dönemde de egemen devletlerin sınırlarını aşan yargılamalar dönemi başladı. Türkiye bu yeni paradigma temelinde kendi yol haritasını ve iş birliği alanlarını belirlemeli.
Ve;
Küresel hak ihlalleri ile küresel ölçekte insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda atması gereken adımları atmalı.
Yeni dünya düzeni bu eksende inşa edilecek. Fırsatı kaçırmamak gerekir.
Yaşar BAŞ