Dünyanın herhangi bir yerinde yargı organlarının önünde elinde dilekçelerle hak arayan bir iktidarın otoriterleşmesinden söz edilebilir mi?
Hangi otoriter rejimde devlet başkanı mahkeme kapılarında hak arama ihtiyacı duyar ki?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine Ak Parti tarafından yapılan itirazlardan yola çıkarak, rejimin otoriterleşme eğiliminde olduğunu iddia edenlerin akli melekelerinden şüphe etmeyeceksek, Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının gözlerini kör ettiğini kabul etmemiz gerekiyor.
İstanbul seçim sonuçları konusunda farklı pencerelerden onlarca analiz yapılabilir, onlarca farklı görüş ortaya çıkabilir.
Ancak Türkiye’de siyasal sistemin otoriterleştiği sonucunu çıkarabilmek için Recep Tayyip Erdoğan’ın gözü kara bir düşmanı olmak gerekir.
Seçim öncesinde de sonrasında da Türkiye’nin son 17 yılında iktidarda olan bir parti, Türk tarihinin en güçlü iktidarlarından biri mahkeme kapılarında hak arayışında.
Kendini anlatmaya çalışıyor. Üstten ve tehdit diliyle itirazları bastırmaya çalışan bir muhalefet var.
Siyasetin mekanizmalarının bundan daha özgür, bundan daha yasal, bundan daha şeffaf, bundan daha adil işlediği dünyada kaç devlet, kaç sistem var.
Örneğin ABD’de, örneğin Almanya da, örneğin İngiltere’de örneğin Fransa’da, örneğin İtalya’da bundan daha adil ve özgür bir sistem var mı?
Hiç kimse milleti kandırmaya, sandıkta kazanmadığını el çabukluğu ile oldu bittiye getirmeye, milleti tehdit etmeye ve millete tepeden bakmaya kalkmasın!
Yasadışı bir şekilde mazbata Ekrem’e verildi. Bu yasadışılığa boyun eğmemizi kimse beklemesin.
Ekrem mazbata heyecanıyla iki gün içinde neler yaptı görüyorsunuz. Bu mazbata 25 yıldan bu yana Recep Tayyip Erdoğan’ın ve onu takip edenlerin elinde. Ekrem’in 25 saate sığdırdığı hafifliklerin onda biri 25 yılda yaşanmadı.
Bu tabloya hukuk sistematiği içinde bir itiraz yapıldı. Bu itiraza karşı çıkanlar hukuki görüşlerini paylaşabilir.
Ancak itirazlara karşı çıkanların büyük çoğunluğu anlıyoruz ki itiraz dilekçesini bile okumamış.
Ak Parti’nin otoriterleşme eğiliminde olduğunu söyleyenlerin bir bölümü de Ak Parti tarafından imtiyazlar kazandırılanlar.
Ak Parti’nin nimetlerinden sonuna kadar yararlanan, Ak Parti listelerinden seçilenler, Ak Parti tarafından önemli bürokratik görevlerde inisiyatif verilenlerin karakterini de bu süreçte anlamış oluyoruz.
Ak Parti’den hiçbir imtiyaz almamış olanların mücadelesine burun kıvıran, aşağılayan, beyaz Türklerin ağzıyla seçim iptal olursa daha ağır bir ders verilir diyen bir tek kişinin bu seçimde oyunu Ak Parti’ye verdiğine beni kimse ikna edemez.
Bunların niyeti, siyasi belirsizliği artırarak bulanık suda balık avlamaktır.
Ak Parti’nin hukuk mücadelesi meşru ve yasal bir mücadeledir. Bu mücadeleyi yürütmek de Ak Parti’nin seçmen iradesine saygısının bir gereğidir.
Yaşar BAŞ