Körfezin yönünün de Türkiye’ye dönmesi gerekiyor.
İnsanlığın değerlerinin yükseldiği bu toprakların çektiği zillet yeter.
Hangi aşağılama, hangi istismar, hangi savaş, hangi ölüm bizi kendimize getirecek.
Müslümanlar batının ürettiği vahşetten kaçmak için vahşetin kaynağı batının kucağına sığınıyorlar. Kendi topraklarında insan gibi yaşamasına izin verilmeyen Müslümanların, batının sokakları ve toplama kamplarında insan gibi yaşamasına zaten izin verilmiyor.
Hangi iktidar koltuğu bu insanların hayatından ve izzetinden daha değerli olabilir ki.
Müslümanlar kendi aralarında korumayı başaramadıkları hukuku, katillerin eliyle yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor.
Batının ellerine ve ayaklarına sarılan Müslümanlar, birbirinin boğazına sarılıyor.
Kader bizi bir arada bulunmaya zorluyor. Potansiyelimiz bir araya geldiğinde insanlık için yeni bir dönemi başlatacak kritik eşiği aşacaktır.
Bugün batılı refahın dayanağı, Müslüman toplumun kaynaklarıdır. Müslümanların kaynakları ile ayakta duran batılılar, Müslümanları toplama kamplarında yaşamaya mahkûm ediyor.
Müslüman göçmenlerin Paris’te, Viyana’da, Londra’da, Roma’da veya başka batı şehirlerinde insanlık dışı koşullarda bile olsa yaşamak için neden hayatlarını tehlikeye attıklarını kendimize sormamız gerekiyor.
Ekonomik durumu uygun olanların da bu şehirlerde kalacak yer satın almak için neden sıraya girdiklerini de sormamız gerekiyor.
Müslümanlar neden kendilerini batı şehirlerinde daha güvende hissediyor. Bir Yahudi kendini güvende hissetmediği anda, Arap yarım adasında bulunan Tel Aviv’e kaçıyor. Bir Müslüman kendini güvende hissetmediğinde, Yahudi’nin kaçtığı batı kentlerinden birine kaçıyor.
Bir Yahudi’nin Arap yarımadasındaki Tel Aviv’de kendini güvende hissettiği kadar, bir Müslüman kendi ülkesinde neden kendini güvende hissedemiyor?
Oturup konuşulması gereken birinci konu budur.
Aslında birinci konu, Müslümanlarının refahının ve güvenliğinin sağlanması konusudur.
Bunun için atılması gereken birinci adım; Körfez bölgesi ülkelerinin savunma sanayiinden başlamak üzere ortak güvenlik prosedürleri geliştirmeleridir. İkinci adımda ortak üretimin kolaylaştırılması ve desteklenmesi gerekir. Sonrasında mal, hizmet ve insanların dolaşımının kolaylaştırılması gerekir.
Yaşadığımız bölgeler, başka yerlerdeki insanların kendilerini güvende hissetmedikleri zamanlarda kaçacağı güvenli alanlar olmadıkça bir geleceğimiz olamaz.
Ortak bir gelecek için yapılması gereken çok şey var ama sağlam birkaç adımdan sonra işler kendi ritmini bulacaktır.
Önemli olan sağlam bir başlangıç.
Şartlar daha önce hiç olmadığı kadar uygun gibi görünüyor.
Kral Selman’ın vizyonu, yeni bir dönemin başlaması için ümit veriyor.
Bu fırsatın kaçırılmaması, daha önceki birçok başarısız denemenin bizi yolumuzdan çevirmemesi ve yeniden denenmesi gerekiyor.
Basit bir örnek vereyim.
Bu yıl büyüme hedefimiz yaklaşık yüzde üç civarında. Türkiye Suudi Arabistan’ın savunma sanayii harcamalarının yüzde onunu karşılasa, sadece bu ticaret nedeniyle genel ekonomisi yüzde bir fazladan büyümüş olur. Bunu hatta çok daha fazlasını yapacak kapasitemiz de var.
Gerisini düşünün yani.
Yaşar BAŞ